Bu o siyah giyinimli alfaydı. Küçük keskin gözleri üstümde geziniyordu. Korkmuştum. İnce dudakları tekrar aralandı. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Nasıl bakıyordum ki? "A-anlayamadım?" Dizlerini kırarak bana doğru eğildi.
"Delta seni bıraktı ama ben seni bırakmam. Benimle evlen." Ellerimi yerden ayırmış ve temizlenmesi için birbirine çarpmıştım. "Senin hakkında konuşulanlar hiç iç açıcı değil. Benimle evlen ki bunlar son bulsun. Delta gibi kaçmam ben." Peki bunun karşılığında benden ne istiyordu?
"Benden korkma. Sana zarar vermem." Küçük gözlerini gözlerime sabitledi. "B-benden ne istiyorsun?" Dedim. Derin bir nefes aldım. Bakışları yüzünden boğuluyordum. "Omegam olmanı istiyorum sadece."
Yerden kalkıp üzerimi düzelttim hızla. Bu alfanın bir amacı olmalıydı. Yoksa durup dururken neden benimle evlenmek istesin ki? Kimdi? Neyin nesiydi? "Adım Yoongi." Ne dememi bekliyordu? "Bana evet demeni bekleyeceğim." Bir kart uzattı ve yanımdan geçip gitti.
Üzerinde bir numara vardı. Kendi numarası olmalıydı. Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki anlayamamıştım. Ne yapmam gerekiyordu? Hiçbir şey anlayamıyordum.
Binanın önüne gelerek içeri girdim. Annem sakinleşene kadar Seokjin hyungun yanında kalmalıydım. Yoksa çok daha kötü olurdu. Asansöre bindim hızlıca. Kimseyi görmek istemiyordum. Sadece Seokjin hyung ile dertleşmek istiyordum.
Kahverengi kapıya yaklaşıp elimi kaldırdım. Bir iki kez kapıya vurmuş, çok beklemeden kapı açılınca içeri girmiştim. "Hoseok sana ne oldu? Gözlerin kıpkırmızı! Üstün başın mahvolmuş!" Biraz daha bağırsa da tüm mahalle duysa keşke. "Hyung sakin ol."
Çantamı çıkartıp kenara koymuştum. "Hoseok gel duş al. Çok kötü görünüyorsun." Dedi. "Üzgünüm evine böyle pis halde geldim." Omuzuma elini koyup "Saçmalama. Hadi otur." Diyerek yeşil koltuğuna oturttu beni. "Anlat bana. İçini dök."
Gözyaşlarımı tutamayarak serbest bıraktım. "Hyung Taehyung benden ayrıldı." Burnumu çektim. "B-bir sürü dedikodu var dedi. Seninle e-evlenemem dedi." Kollarını bana sardı sıkıca. "Bunun için mi üzüldün?" Başımı iki yana salladım. Değmeyecek bir şey için üzülmezdim. "Taehyung'un beni terk etmesi aslında iyi de oldu ama annem geldi ve bana çok kötü şeyler söyledi hyung. Taehyung'la ayrılmamıza çok sinirlendi. B-beni eve almayacak galiba."
Ellerini yüzüme koyup yanağımdan akan yaşları sildi. "Boş ver almasın. Ben sana bakarım." Avucumda duran buruşan kağıdı ona gösterdim. "Annem gittikten sonra bir alfa yanıma geldi ve benimle evlenmek istediğini söyledi. Kim olduğunu bilmiyorum. Bana adını söyleyip bu kartı verdi." Seokjin hyung kartı alıp bir şeyler anlamak istercesine baktı bir süre.
"Nasıl biriydi?" Dedi. "Beyaz tenli, küçük gözleri vardı. Zaten pek dikkatli bakamadım o sırada." Biraz daha baktı numaraya sonra geri verdi. "Söyleyeceklerim belki saçma gelecek ama bence onunla evlenmelisin Hoseok."
"Ne? Ama hyu-" İşaret parmağını dudağımın üzerine koydu. "Beni dinle. Şu an adın her yerde gezerken evlenmezsen kısır olduğun bir nevi doğrulanacak ve sana bu mahalle de huzur vermeyecekler. Bir süre evli kal. Yarım kalan okulunu bitir. Sonra ayrılırsın."
"Seokjin hyung bu hiç mantıklı gelmiyor ama. Onu tanımıyorum bile. Hem ya zorla bir şey yapmaya kalkışırsa? Nasıl güveneyim?"
"Son kararı verecek olan sensin. Ben sadece seninle fikrimi paylaştım. Evlenmek zorunda değilsin." Dedi. Söyledikleri aklımı karıştırmıştı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Zaten bundan sonra yaşasam da ölsem de fark etmezdi. Annem beni istemiyordu. Babamın umurunda olduğunu sanmıyordum. Adımı da duymayan kalmamıştı.
"Sence bana neden iyilik yapıyor?" Dedim. "Bilmiyorum." Saçlarımı karıştırdı. "Senin iyiliğini düşünüyorum Hoseok. Biraz düşün. Bir karar ver." Beni anlayan bir tek o vardı. O olmasaydı ne yapardım bilemiyordum.
"Tamam düşüneceğim." Elimi tutup sıktı. "Burada kal birkaç gün. Annen de sakinleşir. Sonra barışırsınız." Barışacağımızı sanmıyordum. Bu saatten sonra hiçbir şey fark etmiyordu gerçekten. Evlenip bu mahalleden kurtulmak istiyordum.
"Şimdi sıcak bir duş al. Sonra doğru yatağa gidiyorsun. Biraz dinlen." Dedi. "Tamam hyung." O bana kıyafet hazırlarken ben de banyoya girmiştim. Onun dediğini dinlemeliydim. Benim için en doğru kararı veren oydu. Taehyung ile evleneceğim zamanda mutlu olup olmayacağımdan endişe duyan tek kişiydi o.
Üstümü çıkartıp kirli sepetine attım. Sonra ise ılık suyla beraber biraz daha gözyaşı döktüm. Elimde değildi tutamıyordum kendimi. Değersiz hissediyordum. Varlığım veya yokluğum sanki kimse için bir şey fark ettirmiyordu.
Kafamı ve vücudumu sabunlamış, su dökmüştüm. Bu böyle 5 dakika kadar daha sürdükten sonra Seokjin hyungun yedek bornozunu alarak giymiştim. Bu duş iyi gelmişti bedenime.
Yatağının üzerine bıraktığı şeyleri giyip yanına geçtiğimde uyumadığım için kızmış sonra da üstümdekilere bakıp gülmüştü. Onun omzu benimkinden çok genişti ve haliyle de tişörtü üstüme oturmamıştı. Eşofmanınsa beli olmamıştı. O kadar zayıflamıştım ki kendi kıyafetlerimde artık bana olmuyordu. "Film izleyelim mi? En son uzun zaman önce izlemiştik."
"Hyung onun yerine ben başımı göğsüne koysam, sen saçlarımı okşasan olur mu? Buna çok ihtiyacım var." Dedim çekine çekine. Zayıf bir gülümseme ile kollarını açtı bana. Benim kadar yorgun görünüyordu. "Buraya taşındığınız zamanı hatırlıyor musun?" Onaylayan mırıltılar çıkartırken benden büyük olan elini yeni kurumuş olan saçlarıma daldırdı.
"Eşyalarınız taşınırken yüzünü somurtup duruyordun. Eski mahallenden ayrıldığın için fazla üzgündün." Devam etmesine izin vermeyerek araya girdim. "Sen de yanıma gelip benimle tanışmıştın. Benimle arkadaş olabileceğini söylemiştin."
"Ve sen çok mutlu olmuştun. Bana sarılmıştın." Evet tam da böyle olmuştu. O günden sonra çok iyi iki arkadaş olmuştuk. "Neden bu kadar üzülmüştün ki?" Kuruyan dudaklarımı ıslatarak "Orada arkadaşım vardı. Onu bırakmayı hiç istememiştim. Gideceğimiz gün ikimizde birbirimize ağlaya ağlaya veda etmiştik."
Saçlarımı okşadıkça uykum bastırıyordu. "Bir gün arkadaşını bulursan beni de onunla tanıştır." Dedi. "Tanıştırırım. Çok tatlıydı. Düşünceli biriydi. Hala da öyle olduğunu düşünüyorum."
"Senin uykun mu geldi?" Yutkunarak "Hayır uykum yok benim. Devam edelim konuşmaya." Desem de pek ikna olmamıştı. "Bence bugün ikimizde dinlenelim. Yarın her şeyi en ince ayrıntısına kadar konuşuruz." Evlilik konusundan da bahsediyordu. "Ben aslında duş alırken biraz düşündüm hyung."
"Kafamızı bunlarla şimdi yormak yerine uyusak olur mu küçük kardeşim?" Yanağımı hafifçe sıkmış sonra da elimden tutarak beni odasına götürmüştü. "Hyung bu yatağa sığabilecek miyiz?"
Ben duvar kenarına geçince o da bir sandalye çekip oturmuştu. "Yatmayacak mısın?" Dediğimde "Benim daha uykum yok." Demişti. O uyumazsa ben de uyumazdım. "Ama bana uyuyalım dedin. Kabul etmiyorum. Benimle uyumalısın." Belki çocukça davranıyordum. Belki onu sıkıyordum ama ben de biraz ilgi istiyordum. Ailemden bulamayınca Seokjin hyunga sarıyordum.
"Hoseok yarına daha sağlıklı kalkman için uyumalısın." Gözlerimi kapatıp "Seni dinleyeceğim hyung. Sen benim için en doğru kararı veren kişisin çünkü." Dedim. Gözlerimi kapatsam da şu an nasıl bir tepki verdiğini anlayabiliyordum. "Uyu Hoseok. Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerini dinlendir. Bedenini, zihnini dinlendir."
"Yapacağım hyung. Kendimi dinlendireceğim." Tekrar ağlamak istemiyordum. O yüzden geçmişte yaşadığımız güzel anıları aklıma getiriyordum ve ağlamamayı başarıyordum da. "İyi geceler." Dedikten sonra kapı örtülme sesi ulaşmıştı kulaklarıma.
___
Umarım beğeniyorsunuzdur❤️