Uyanmamak için gözlerimi sımsıkı kapatsamda güneş tüm inadıyla saldırıyor resmen. Dirensemde daha fazla dayanamayıp açtım gözlerimi. Şöyle güzelce bir bakıştık tavanla. Amma da güzel tavan yapmış adamlar. Özellikle kullandıkları şampanya rengi çok özgün olmuş.
İyice ayıkınca terliklerime selam verip banyoya doğru olan göçüm başladı. Varır varmaz yüzümün boka döndüğünü fark ettim. Keşke makyajımı silip uyuyaydım.. Hemen bir duşa girip çıktım. Saçlarımı kuruturken çalan telefonumla hayatıma bir ekşın geldi. Yasemindi arayan...
-Alo?
+Efendim Yasemin?
-Evde misin?
+Eveet
-Kahvaltı yapmadıysan yeşil kafede buluşalım mı?
+Olur tabi de bi sorun mu var? Sesin kötü geliyor?
-Telefonda olmaz,yüz yüze konuşalım.
+Tamam tamam, geliyorum.
-Görüşürüz.Yasemin'in morali bozuk gibiydi ve telefonda anlatamayacağı kadar kötü ne yaşamış olabilirdi diye düşünürken hazırlanayım bari diyerek odama geldim. Biraz fondoten, güzel bir eyeliner ve hafif kırmızı ruj hoş dururdu bende hep. Yine aynısını yaptım. Birde sarı elbisemi giyip, çantamı takıp altına da sandalet uydurup çıktım evden. Arabanın yan koltuğuna fırlattım çantayı. Güzel bir müzik çaldı birde radyoda... " Hafife alma aşk vurur insanaa" diye pazar sabahıma arkadaş oldu Yıldız abla. Trafikte biraz bekledikten sonra yeşile girdim sonunda. Yasemin de beni bekliyormuş zaten hemen kahvaltıları sipariş ettik. İçim içimi kemiriyordu ne oldu diye. Ama sormadım, onun anlatmasını bekledim. Birkac yudum çayın ardından Yasemin sohbetin kapısını açtı...
-Tuğsem her şey bitti.
+Ne demek her şey bitti?Noldu Yasemin anlatsana.
-Ayrıldık Kaan'la.
+Niye,naptı o puşt yine?
-Dün birlikte film izlerken bir mesaj geldi telefonuna, bakayım dedim izin vermedi. Uzun zamandır bir şeyler saklıyordu zaten. Sonra mesajın kaltak Seda'dan geldiğini gördüm.Bende biraz üstüne gidince konuşmaya başladı...Yok ben onu çok sıkıyormuşum,hep yanında olmam onu boğuyormuşmuş.....Resmen hayatında istemediğini ima etti.
+Ee???
-Bende peki dedim, topladım eşyalarımı çıktım evinden. Bir pansiyona gittim.Öyle işte.
+Aptal, ben dururken ne işin var pansiyonda?Her neyse.E şimdi napacaksın peki?Yarın işe gidecek misin?
-Nasıl gideyim,büyük yüzsüzlük olur.
+Haklısın, neyse eve geçince uzun uzun konuşalım hadi kahvaltını yap acıkmışsındır.
Diyerek konuyu kapattım.Yasemin benim liseden arkadaşımdır. Sosyal Bilimlerden birlikte mezun olduk. Sonra üniversitede aynı fakülteyi kazanıp orayıda birlikte bitirdik. Şimdide meslektaştık. Ama o sevgilisinin babasına ait dev bir holdingde avukatlık yapar, ben ona göre daha küçğk çaplı ve başka bir holdingdeyim. Sevgilisi yüzünden ailesiyle görüşmezdi. Ailesi onun bu hayatını kabullenememişti çünkü. Bir yerde haklıydı onlarda. Ne kadar Yasemin'e Kaan'dan hayır gelmeyeceğini söyleselerde dinlemedi bizimki. Şimdiyse ne sevgilisi ne de işi vardı. Sonuçta eski sevgilisinin torpiliyle girdiği holdinge geri dönemez. İçimden geçirdiğim fikirler yüzüme yansımasın diye hemen siktir et gitsin diyip arkadaşıma destek olmaya çalıştım. Karnımızı doyurup, gece kaldığı pansiyona geldik. Biraz eskide olsa fena sayılmaz bir pansiyon bura. Üçüncü kata çıktık, odaya girip valizini aldım. Bagaja koyup, koyu sohbetimize devam ettik. O anlatıyor ben dinliyorum, o anlattıkça anlatıyor ben dinledikçe üzülüyorum. Nihayet geldik işte benim fakirhaneye. Eşyalarını misafir odasına yerleştiriyodum. Oda heralde mutfakta içecek bir şeyler arıyor... Yorgunluğunu atması için "duşa gir hadi" diye seslendim. "Peki" dedi...
Tüm gün evde oturup konuştuk,ağladık,üzüldük... Akşam yemeğini birlikte hazırlayıp yedik. O anda Yasemin' i özlediğimi fark ettim. Çünkü Yasemin yaklaşık 2 yıldır Kaan ile yaşıyordu ve bu kadar saat yan yana hiç vakit geçirme fırsatımız olmamıştı. Her zaman bir şeyler koparıyordu bizi birbirimizden.Belki de Kaan ve benim anlaşamamızda olabilir.Geceyse bugünün yorgunluğuyla 10' u görmeden uyuyup kalmışız ikimizde.
Ve işte bir pazartesi sabahıyla daha karşı karşıyaydım...Yoğun bir gün, önemli toplantılar, denetimler ve görüşmelerin hepsi beni bekliyor. Karga bokunu yemeden hazırlanmaya başladım. Ekru renkte ki gömleğim, ufak bir yırtmacı olan siyah deri eteğime her zaman ki makyajımdan yaptım. Saçlarımın doğal güzelliği ve stilettonun şıklığıyla havam değişti hemen. Sanki "Bu Tarz Benim" yarışmasına katılacakmış gibi giyindim yine kısacası. Birkaç zeytin ve birazcık peyniri yiyip kahvemi yudumlayıp sessizce çıktım evden. İş yerimin dönen kapısı beni benden aldı yine. Ama varır varmaz kapıda yeni bir simayla karşılaştım. Çalıştığım holding çok büyük olmadığından neredeyse hepimiz birbirimizi tanırız ve bu adam yeni, her halinden belli. Hızlıca yürüyorum odama. 2 Kahve söyleyip Hatice'yi çağırdım. Hatice benim yardımcım,asistanım, arkadaşım,sırdaşım,her şeyimdir açıkcası.
Hatice girer girmez sordum adamın kim olduğunu.
+Yeni geleni gördün mü Hatice?
-Gördüm gördüm.
+Hey Allah'ım resmen özene bezene yaratılmış. Nereden gelmiş,kaç yaşındaymış, adı neymiş?
-Valla Tuğsem o kadar çok şey bilmem de ismi Egemen' di heralde. Sabah kızlardan biriyle tanışırken duydum.Ama gitmedim yanına pek bi yavşak tipe benziyor.Boşver şunu.
+Ay öyleyse kalsın.
-Yani daha tanımıyorum ama hemen telefon numaralarını falan almış kızların.Gereksiz bir samimiyeti var yani.Her neyse. Sen napıyosun, nasıl gidiyor?Diye sohbete Yasemin'i anlatarak devam ediyorum.Ama aklımın bir köşesine yazdım Egemen'i. Hatice konuşurken ben kendi kendime ona daha kısa bir isim bulmaya karar verdim. Cuk oturacak bir şey içinde önce tanışmam gerekti. Sonradan Hatice'yi dinliyormuş gibi yapmaya devam etim. O da durumu fark edince lafı çok uzatmadan kahvesini içip çıktı. Şimdi odamla başbaşayım. Günün planını yapmaya başlıyorum. Çalıştığım holdingin ticaret hukuku bana aitti. Birde benim gibi 2 arkadaşım daha var. Önce muhasebeden gelir gider grafikleri alınacak, önümüzde ki ihalelere çıkarabileceğimiz bütçe hesaplanacak birde vergi kontrolleri derken koca bir gün böyle geçecek.Saat 10'daysa her pazartesi yapılan hafta toplantısı var. Birkaç işimi hallettim Allah'tan ki rahat rahat oturcam orda. Her zaman olduğu gibi en son giden ben oldum. Herkes beni bekliyormuş. Girer girmez başladılar. Önce Egemen'i bize tanıtmakla... Meğer bizim Egemen yurtdışından gelme, fakülteyi dereceyle bitiren ve benim yanımda çalışacak bir ana kuzusuymuş. CV' si elden ele dolaşıp sıra bana geldiğinde karşımda ukalaca gülümsedi. Bende hiç bakmadan başkasına verdim. Ardından konuşmaya başlandı ve düzeltilmesi gereken yerlerden konu açıldı. Geçen sene kazandığımız bir ihalede asistanımın hatası yüzünden kaybettiğimiz milyarların geri dönüşümü için yapılan çalışmalar soruldu. Devamlılığından bahsediyorken, Egemen lafa atladı. " Nasıl böyle bir hata yapılabilir?" diye. Ben ağzımı açmadan Hilmi Bey ona gerekli açıklamayı yaptı ve ağzının payını alıp oturdu. Daha ilk iş gününden nasıl bir egoydu onun ki. Bu yüzden ego olacaktı adı. Belli etmişti zaten kendini, karakterini aç bırakmış, yavşak, ukala ve egoistin tekiydi. İşin kötü tarafıysa aynı bölümde çalışacak olmamız. Onunda uzmanlığı ticaret avukatlığıydı. Neden icra, iş güvenliği değilde ticaret??? Sevmediğim bir insanla aynı bölümde çalışacak olmak fazlasıyla sıksada canımı onu adam edecek tek insanda bendim orada. Bu yüzden ona kimin patron olduğunu göstermem için bir fırsattı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY EGO
Teen FictionHayatımız bir albüm ve biz o albümde ki her şarkıyı yaşıyoruz. Adına da kader deniliyor.