Bugün oğullarımızın aramıza katılalı birinci yılıydı. 365 gün nefeslerini solumuş, birlikte uyumuş ve birlikte uyanmıştık. Tutmaya korktuğumuz evlatlarımız şimdi etrafta fazlaca gürültü çıkararak paytak paytak koşuyorlardı.
Düşüncelerimle makyajımı yaparken duştan çıkan Cihangir topuz yaptığım saçlarımdan öpüp elbisenin açıkta bıraktığı omzuma doğru öpücüklerini sıralıyordu.. Derince nefes alan kocam aynadan gözlerime bakarak, "seni seviyorum." Demişti.
Elim ile sakallı çenesini okşayarak gülümsemiştim. "Ben seni daha çok seviyorum." Gözlerini kapatıp sessizce kokumu içine çekmeye devam etmişti. Dudaklarıma gelen sözleri hemen geri göndererek yerimden kalkmıştım. Kıyafetime baştan aşağı bakan kocam, "bir Cihangir Efeoğlu tercihi mi bu?" dediğinde kıkırdamıştım.
"Karısına elbise almayı seven başka tanıdığım yok."
Dudaklarıma kısacık öpücük konduran kocam, "elbiseler senin vücuduna girmeden çok masumken seninle bütünleşince nasıl bu kadar can alıcı olabiliyor anlamıyorum."
Hafifçe kıkırdadım. Omuzlarını hafifçe okşayıp, "ben çocuklarımızın yanına gidiyorum bir an önce giyin de misafirlerimiz birazdan gelirler, karşılamaya geç kalmayalım." Demiştim. Kafasını sallarken giyinme odasında kendine ait bölüme gidince bende makyajımı bitirip odadan çıkmıştım.
Oyun odasına girdiğimde koltuklarına oturmuş ve kendilerine masal okuyan Ecrin'i pür dikkat dinleyen ikizlere baktım bir süre. Eskiden Cihangir olmazsa ölürüm derdim ama şu an fark ediyorum ki benim miladım çocuklarımdı. Gözlerinden yaş düşse canımdan can gidiyordu.
Uslu hallerine biraz daha bakıp odanın kapısında, "sonra da bebek ahtapot annesine ne demiş?" diyerek içeri girdiğimde ikizler hemen oturaklarından kalkmışlardı. Aynı anda, "anne-an-anee" diye bağırarak yanıma gelirlerken hemen boylarına erişmek için eğilmiştim.
Yanağımı uzatıp, "anneye öpücük" hareketimizi yaptığımda yanaklarım sulu öpücüklerle dolmuştu. Masal kitabını alıp hikâyeyi okumaya devam edip, Ecrin'i de üstünü değiştirmesi ve hazırlanması için yollamıştım.
Babaları gelip ikisini de kucağına aldığında, babalarının kirli sakalları yanaklarını öpüp, sakallarıyla oynamaya başlamışlardı. Yüzlerini sürerek kendi kendilerini gıdıklamayı çok seviyorlardı. Aşağı indiğimizde kısa bir süre sonra ailemiz ve arkadaşlarımız gelmeye başlamıştı.
Doğum günü ilerlerken, Cihangir doğum günü pastasını elleri ile yiyen ikiliye kaşlarını çatmış bakıyordu. Kolunu tutup, "boşver Cihangir bir süre sonra biz istemesek bile çatal bıçak kullanacaklar." Demiştim.
Çocuklar rafine şekersiz pastalarındaki bir tanecik mumları üfledikten sonra hemen yemek istemişlerdi. Cihangir her şeyin sırası olduğunu anlatırken pastanın üstündeki süsü çoktan ellerine alıp yemeğe başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Deha
RomanceDaha bir kaç günlükken yetimhanenin kapısında bulunan Umay'ın hayatı başarı ve zorluklarla ilerlemektedir. 17 yaşında dahi zekasına sahip ve müzik dehası olarak yaşamını sürdürürken ailesinin hayatına dahil olmasıyla hersey tepetaklak olmuştur. Güç...