Ölü Bir Ruhtan Farksızım

23 3 1
                                    

*Onlar sarayın prensesleri ben ise prenslerin prensesleri koruduğu o korkunç canavarım...*

Karanlık bir sokakta saçlarım savrularak koşuyordum kalbim hızıma dayanamıyordu sanki göğüs kafesimden çıkmak istiyordu. Arkadaki arabanın ışığı üzerime doğru gelince daha da hızlandım ama aniden karnıma giren kramp beni yere düşürdü. Yine yapamadım yine olmadı beceriksizin tekisin sen Almila! Sonrası tahmin edilebilir araba yanıma durdu babam camı indirdi ve her defasında tekrarlanan sözcükler döküldü dudaklarından
"Kızım yapma bunu hadi yorma bizi bin arabaya lütfen"
Babamın gür ama bir o kadar da çaresiz sesiyle arabaya bindim.
Bu duruma babamda ben de o kadar alışmıştık ki artık ne o bana kızıyor ne de ben ağlıyor ya da isyan ediyordum. Sokaklar bile bana "dur artık!" diyordu, "bu kadar yeter." diye bıktıklarını fısıldıyorlardı sanki kulaklarıma. Eve yaklaştığımızda kapattığım telefonumu açtım.
Eve geldiğimizde hiçbir şey demeden odama çıkmak için merdivenlere yöneldim ama bu defa babam beni durdurdu, arkamı dönüp onu dinlemeye başladım .
"Güzel kızım bunu hem bana hem kendine neden yapıyorsun? Artık buna bir son versen olmaz mı? Ben artık bu hayatta en değer verdiğim kişiyi kaybetme korkusuyla yaşayamıyorum" ona cevap vermeden merdivenlere çıkmaya devam edecektim ki babam yine konuşmaya başladı
"Güzelim gel buraya konuşalım biraz lütfen aynı evde olsak bile kendini bana özletebiliyorsun hadi meleğim gel yanıma"
Hiçbir şey demeden surat asarak yanına oturdum
Duygularım, düşüncelerim, umudum hiç birini içimde taşımıyordum artık. Okulu bile bırakmıştım ne bir arkadaşım vardı ne de bir ailem.
Ben bir süre boş boş oturup babamın konuşmasını bekledim ve babam derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Güzelim, biliyorum çok fazla şey oldu. Olmaması gerek çok fazla olay oldu bazıları bize kalıcı izler bıraktı ama hayat devam ediyor her şeye rağmen hayat seni kendi oyununa çağırıyor ve senin karar verme hakkın yok yaşayacaksın. Korkmayacaksın meleğim kaçmayacaksın da. Yaşaman gereken ne varsa yaşayacaksın sonu sana hangi sürprizi saklasa da yaşamaka zorundasın. Şunu unutma meleğim, mutlu son istiyorsan hikayenin içinde acılarda olmalı ve buna biz karar veremeyiz tek yapabileceğimiz savaşmak ve her hikâyede mutluluklar ve hüzünler olduğuna inanmak."
"Çok fazla uykum var eğer hayat dersin bittiyse odaya çıkıyorum"
dedim ve onu dinlemeden odama çıktım. Hemen üzerimi bile değişmeden yatağıma yattım ve kendime beceriksiz olduğumu söylerken uykuya daldım. Rüyamda bir yol gördüm sonu görünmeyen bir yol yorulmuşum artık bacaklarımı bile hissetmiyorum sonunu bilmediğim o yolda sadece yürüyorum sonra bir ses duyuyorum annemin sesi. Arkamı dönüyorum yok karşıya bakıyorum yok. Bana bir şeyler söylüyor annem ama ben onu aramaktan ne dediğini anlamıyorum. Nereye dönersem döneyim annem yok sadece sesi var sadece sesi. Ben onu görebilmek için bir önüme bir arkama bakarken uykum kapı sesiyle bölündü artık bu tarz rüyalara alıştığım için ne sıçrayarak uyandım ne de etkisinde kalarak. Çalan kapıya "gel" diye yanıt verdim.
Ben babamı beklerken bizim evin hizmetçisi Suzan abla çıktı kapının ardından ve gülümseyerek konuşmaya başladı "Günaydın Almila kızım baban seni bekliyor kahvaltıya" bende zar zor gülümsedim ve mırıldanarak "Günaydın abla, ben hemen elimi yüzümü yıkayıp gidiyorum o zaman" dedim. Suzan abla çıkınca banyoya geçtim aynadaki solgun yüzüme bakarak elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim.
Hemen kahvaltı masasına oturdum ve babamın klasik konuşmasını bekledim. Bu defa babam farklı bir konuşma yaptı. "Güzelim artık hayata tekrar başlamalısın o yüzden seni yeni bir okul bekliyor. Her şeyin hazır tek yapman gereken derslerini dinleyip yeni arkadaşlar edinmen."
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ve sözcükleri dudaklarımdan dökmeye başladım
"Baba ben sana okula gitmek istediğimi söylemedim neden bana kendi kendine iyilik yapmaya kalkıyorsun benim hiçbir şeye ihtiyacım yok, ne arkadaşa, ne derse, ne de sana ve samimiyetsiz iyiliklerine"
Babam bu konuşma tarzıma alışmıştı sanırım tekrar sakince konuşmaya başladı "Tatlım o okula gitmek zorundasın bu bir iyilik değil ki bu benim sorumluluğum o okula gideceksin. Konu tartışmaya kapalı." Cevap vermeden kahvaltıya devam ettim.

Babamın şoförü beni okula bırakıp gittiğinde başımı önüme eğip sınıfıma geçtim. Herkes bana uzaylıya bakar gibi bakıyordu bende onları ya hiç umursamıyordum ya da sert bakışlarımı aktifleştiriyordum. En arka sıraya geçip oturdum. Yanıma kimse oturmasın diye de yanıma da çantamı bıraktım ve başımı sıraya koyup daha hayatın pençesine düşmemiş insanları izlemeye başladım.
Hepsinin bir hedefi bir amacı vardı. Hepsinin sevdiği insanlar değer verdiği şeyler vardı. Kimi geçip sevgilisine sarılıyor. Kimi oturup kitap okuyor kimi arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Bende ölü bir ruh olarak bir sıraya başımı gömmüş sarayın prenseslerini korkutuyordum.
Evet doğru onlar sarayın prensesleri ben ise prenslerin prensesleri koruduğu o korkunç canavarım.
Sıraya gömmüş olduğum başımı çekilemez bir ağrıyla kaldırdım ve bir elim başımda, bir elim çantamda babamın benim için randevu aldığı psikoloğun yazdığı ama daha hiç kullanamadığım, aptal ilaçları aramaya başladım. İlaçları bulamayınca elim başımda sınıftan çıktım. Tuvalete doğru ilerlerken aniden zaten çekilmez halde olan baş ağrım iki katına çıkmıştı. Bir süre olduğum yerde baş ağrımın geçmesini beklerken beynimin içinde annemin sesi yankılanmaya başladı. Bu durumu daha önceleri de yaşamıştım ama bu defa sanki bir de minik bir çocuğun çığlıkları dolaşıyordu beynimin içinde. Daha fazla dayanamayıp kulaklarımı ellerimle kapattım ve olduğum yere dizlerimin üzerine çöktüm. Bana doğru bir çocuğun el uzattığını gördüm. Sonrasında hiç bir şey hatırlamıyorum.
Gözlerimi odamdaki yatağımda açtım. Yanı başımda doktor ve babam vardı ve benim hakkımda bir şeyler mırıldanıyorlardı. Doktor bir kaç ilaç yazıp bana saçma öğütlerde bulunup evden ayrıldı. Günün devamı babamın saçma hayat dersleri ve sürekli odama gönderdiği yiyecekleri reddetmekle geçti. Akşam olunca yine düşüncelere daldım. Bugün başımın içinde annemin sesiyle birlikte yankılanan o çocuk çığlıkları kimindi? Hatırlamak istemiyorum hiçbir şeyi! Kiminse kimin lanet olası bir krizdi işte. Ben böyle kendi içimde tartışırken uykuya dalmıştım. Kabuslar göreceğimi bile bile uykuya dalıyorum. Belki bir gün kaybedeceğimi bile bile ruhumu canlandırmak için bir savaşa atılırım...

_

Merhabalar!
Bu burada yayınladığım ilk kitabımın ilk bölümü o yüzden yapmayı unuttuğum veya yanlış yaptığım bir şey varsa lütfen bana söyleyin.

Karakterler gelince diyeceğim ama şuana kadar iki karakterimiz var. Birincisi kendini ölü bir ruha benzeten Almila ve sürekli Almila'nın sert tavırlarına maruz kalan babası. Babası Almila'yı hayatla barıştırmaya çalışırken, Almila onu hep kendinden uzak tutuyor. Kendince sebepleri var mı sizce?

Almila'yı bu hale getiren olay ya da olayları merak ediyor musunuz ve tahminleriniz var mı?

Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz benim değerli okuyucularım?

Sıradaki bölümü en yakın zamanda yayınlayacağım o zamana kadar görüşmek üzere

Zamanın ArkasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin