12.Bölüm : Tartışma

144 15 0
                                    

{*}

Mavera'nın dizine başımı koymuş uzanıyordum. Çiçek bahçesindeki o büyük ağacın gölgesi güneşin bize uğramasını engelliyordu. Gözlerim isteğim dışı kapanırken içim huzurla doluydu ama bunun çok uzun sürmeyeceğinin de farkındaydım.

{*}

"Anka uyan." Duyduğum sert sesle gözlerimi açtım. Bakışlarımı yüzüne dokundurduğumda kaşlarının çatık olduğunu gördüm. Elinde tuttuğu bilekliği görüş açıma soktu ve dudaklarını araladı. "Bunu neden çıkardın?" Kaşları mümkünmüş gibi daha fazla çatılmıştı. Bilekliği geri takmayı unuttuğum için yine kısa da olsa bir şeyler görmüştüm. Unutkanlığıma içimden küfrederken yeni uykudan kalktığım için acıyan gözlerimle Mavera'ya bakmaya devam ettim.

"Sana soru sordum Anka, daha fazla sinirlendirme beni."

"Geri takacaktım, unutmuşum." Onun aksine sakin ses tonumla konuştuğumda boş olan eliyle sağ kolumu tuttu sıkıca. "Neden çıkardın?" Çenesini sıkarak konuşması beni biraz ürkütse de tepki vermedim. "Merak ettim, tamam mı? Daha önceden gördüğüm şeyleri biraz farklı şekilde olsa da yaşadık. O yüzden merakıma yenik düştüm." Hızlı hızlı konuşup kendimi açıkladım ona, bunu neden yaptığımı bilmeden.

Kolumu tutuşu sıkılaştı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Merak etmeyeceksin Anka, bilekliği bir daha çıkarmayacaksın." Benimle emir vererek konuşması sinirlerimi bozmuştu. "Sen kimsin de bana emir veriyorsun?" Ona çok fazla değer veriyordum ama bu bana emir verebileceği anlamına gelmiyordu. "Ben kimim öyle mi?" Başımı salladım ve sinirli gözlerimle ona bakmaya devam ettim. Yüzlerimiz hâlâ çok yakın duruyordu, hiçbir şey demedi. Kolumu serbest bıraktı ve elindeki bilekliği seri hareketlerle sağ bileğime takıp hızla odadan çıktı.

O, odadan çıkar çıkmaz elim sıktığı koluma gitti. Acıtmıştı hayvan. Üzerimde bol kazağın kolunu sıyırıp acıyan yere baktığımda tenimin hafiften morardığını gördüm. Sinirlenince bana zarar vermesi mi gerekiyordu? Benim üzülmem veya kırılmam hiç mi umurunda değildi?

Mavera sayesinde kaybettiğim neşemle birlikte banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Odadan çıkıp bir şeyler yemek için mutfağa geçtim, mutfakta sadece Öktem vardı. Sırtı bana dönüktü ve anladığım kadarıyla bir şeyleri doğruyordu. "Öktem." Sesimi duyduğunda bıçağı bırakıp bana döndü ve elini üzerindeki mutfak önlüğüne sildi. "Güzelim, uyanmışsın?" Bir şey demeden ona yaklaştım ve kollarımı boynuna sardım. Birkaç saniye boyunca tepki vermedi, tepkisizliği şaşırdığı içindi herhalde ama çok geçmeden sarılmama karşılık verdi.

Ona böyle sıkı sıkı sarılmamı beklemiyordu biliyordum. Ona şans vermiştim ama aramızdaki duvarları yıkmak için hiçbir girişimde bulunmamıştım, ona bir kez olsun abi bile dememiştim. Benim bu yaptığım bencillik değil de neydi?

Sarılışı sıcacıktı, bu zamana kadar hiç baba sevgisi görmesem de ona sarılmak bana baba sevgisini aşılamıştı sanki. Hiç konuşmadan, dakikalarca sarıldık. Onun kollarında güvende olduğumu hissettim. Yıllarca karşıma çıkmasa da, babalarımız aynı kişi olmasa da o benim abimdi, canımdı. Farkında olmadan bu gerçeği kabullenmeye başlamıştım.

Sarılma faslımız sona erdiğinde yemek masasının sandalyelerinden birine oturdum. Öktem de tezgâha bıraktığı bıçağı tekrar aldı ve yeni fark ettiğim salatalıkları doğramaya devam etti. "Bir şey mi oldu güzelim?" Sorduğu soru üzerine bir süre sessizliğimi korudum fakat konuşmam gerektiğini düşündüğümde sessizliğe olan yeminimi bozdum. "Sadece Mavera ile atıştık biraz. Sanırım onu kırdım." Kâseye kırdığı yumurtaları çırpmayı bırakıp bana döndü. "Neden onu kırdığını düşünüyorsun?" Ona söylediğim cümle kulaklarımda yankılanınca yüzümü buruşturdum. "Ona 'sen kimsin' dedim. O an sinirle bunu demiş olsam da sonradan pişman oldum. On yıl boyunca beni korumak için sizden ayrı kaldı. Soğuk bir kişiliği olsa da hep arkamda durdu, beni koruyup kolladı. Ona böyle bir şey dememeliydim." Yüzündeki ciddi ifadeyi bozmadan bana doğru adımlamaya başladı, yanıma geldiğinde önümde diz çöktü ve ellerimi sıcak avuçlarının içine aldı.

ANKA'NIN DOĞUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin