Bölüm 24

158 39 1
                                    

Gittikçe yaklaşan kalabalıktan yükselen gürültü, zaten huysuz olan ruh halimi gittikçe daha da çekilmez bir hale sokuyordu. Kırmızı kanlılardan hoşlanmıyordum. Hele bu kadar çok ve gürültülü bir kırmızı kan topluluğundan asla. Bakışlarımı Rae'nin olduğu tarafa çevirdiğimde daha da öfkelendiğimi hissettim.

"Bu çekiç kafa niye sürekli bizimle?" diye sordum sinirle. Samgu bakışlarını kaçırsa da Rae beni şaşırtmayıp elini beline koyarak kaşlarını çattı.

"Öfkeni Myol'dan çıkarma, Susano." Rae tarafından korunuyor olmak hoşuna gitmiş olacak ki Samgu daha dik durarak bana bakmaya cüret etti. Gözlerimi kıstım.

"Beni test etme."

"Sanıyorum ki Ai Susano'nun sizinle konuşacakları var." dedi Dsany, Myol'un kolundan tutup hafifçe çekiştirerek. Odrase çoktan pencereden uçup gitmişti. En azından birilerinin zeka seviyesi kabul edilebilir seviyedeydi. Parşömenleri çabucak mühürledi ve ceketinin içine sıkıştırarak uzaklaştı. İkisi gidince Rae ile aramızda garip bir sessizlik oldu. Ona bakmıyordum fakat üzerimdeki delici bakışlarını hissedebiliyordum.

"Ne var?" diye sordum en sonunda ters ters.

"Asıl sana ne var? Kaç gündür garip davranıyorsun?"

"Garip davranmıyorum. O heriften hoşlanmadığımı biliyorsun. Diğer Samgular dururken neden ona büyü öğreten sensin?"

"Samgular kendi soylarına ait özel büyüleri diğer ailelerle paylaşmak istemezler. Kullandıkları mühürlere göre büyüyü kontrol etme yöntemleri de farklılık gösteriyor. Myol'e benim yol göstermem gerekiyor." Oturduğu yerden kalktığını duydum. Yavaşça bana doğru yaklaştı. Sonra tam önüme gelip oturdu. Gözleri bir şey talep eder gibiydi.

"Ne oldu?"

"Bu benim sormam gereken sorun, Susano. Ne oldu?" Kaşlarım çatıldı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Sende bir şeyler var."

"Nedenini söyle-"

"Nedeni Myol değil. Kırmızı kanlıları, onlara bu kadar uzun öfkeli kalacak kadar önemsemiyorsun. Başka bir nedeni var." Başka bir neden... Ne olabilirdi ki? "Bir şeyler seni huzursuz ediyor." 

"Huzursuz etmek de ne demek?" Bana biraz daha yaklaşıp elini göğsümün üzerine koydu.

"Nedenini bilmesen de burayı sürekli rahatsız eden bir şey var, sanki bir şey anlatmaya çalışır gibi. O yüzden her şey yolunda gitse bile tam olarak rahatlayamazsın." Bir süre söylediklerini düşündüm. Beni huzursuz eden bir şeyler...

Rae'nin de söylediği gibi her şey yolunda ilerliyordu. Festivalde ortaya çıkışınından sonra sanki herkes uzun zamandır bu anı beklemiş gibi ipin ucu kopmuş, kaleye karşı dört bir yanda isyanlar başlamıştı. Hesap soruyorlardı. Yaşlılar uzun zamandır anlatamadıkları hikayeleri gençlere anlatıyor, gençler onların adına bir kraldan açıklama talep ediyordu. Artık askeri güç insanların gözünü korkutmuyordu. Yıllar boyunca kandırılmanın, inandıkları değerlere yapılan saygısızlığın öfkesi vardı herkeste. Rae'nin istediği gibi gidiyordu her şey. Kırmızı kanlılar tahtı kendi elleriyle Rae'ye sunuyordu. Geriye sadece Ouridae'yi ortadan kaldırmak kalıyordu.

Fakat yanlış olan bir şeyler vardı. Neydi....

Başımı kaldırıp güneşe baktım. Parıltılı ışıklarıyla masumca parıldıyordu. Gökyüzü sakindi. Deniz de. Zihnimin içi de. Normal bir durum değildi. Normal şartlar altında her şeye rağmen zihnimin derinliklerinde bana lanet okuyan, büyümü tetikte tutan bir şeyler olurdu. Neden şimdi yoktu? Ne değişmişti? Rae beni mühürlediği için miydi?

ARANİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin