1

9 0 1
                                    

Paylaşılan 3. hikayem ile hellooooo. Gelmiş geçmiş tüm klişeleri, tüm yaz dizilerini, tüm o banel aşk konularını izledikten sonra oturup yazdığım upuzunnn bir bölüme hoşgeldiniz. Eğer sizinde hoşunuza giderse yorumlara bir emoji bile bırakmanız hikayeye devam etmem için bir sebep. O yüzden umarım beğenirsiniz, keyfili okumalaaaaar.

(Hikayeye başladığınız tarihi buraya bırakırsanız çok mutlu olurummmm.)

"Mars oldun Aslan Beey!" diye bağırıp tavlayı kapattım ve babamın koluna doğru uzattım. Oflasada yüzünde hoş bir gülümseme yer edinmişti. "Valla öğreten benim ama beni geçtin." deyince güldüm. Ayağa kalkıp çaylarımızı tazelerken "Ee, sen kızını ne sandın?" dedim. Tavlayı rafa kaldırıp "Sen onu bunu boşver. İş görüşmen ne oldu dün konuşamadık?" diye sordu. Yüzümdeki gülümseme solarken omuz silktim. "Her zamanki biz sizi ararız yalanıyla eve gönderdiler beni. Kan bağı olmayınca çok zor bir yerde işe girmek." diye söylendim. Babam yüzümün düştüğünü fark etmiş olacak ki hemen lafı döndürdü. "Aman be kızım. Vardır her şerde bir hayır. Hem biz geçinip gidiyoruz böyle. Çalışman gerekmiyor ki senin." Gülümseyerek yanına gidip kocaman sarıldım. "Pamuk babam benim, kızına da hiç kıyamazmış." Koluma eliyle ufak ufak vurup "Kıyamam tabi." diye mırıldanırken ikimizde çalan telefona baktık. Babamdan ayrılarak telefonu açmasını izledim.

"Alo. Ooo Tuncay. Görüşemedik ne zamandır." Babam elindeki bir kaç malzeme ile dükkanın arkasına geçerken çayını masasına koydum. Kendim de oturup çayımı yudumlarken gözüm masadaki fotoğrafa takılınca iç çektim. Hayatımın en güzel tatiliydi. Ben yaklaşık 12 yaşındayken ailecek kamp yapmaya gitmiştik. Fotoğraf da o zaman çekilmişti. Annem o kadar güzeldi ki bir süre gözümü ondan alamadım. Bu onunla birlikte son fotoğrafımızdı.

"13 yıl oldu. Dile kolay." Babamın sesiyle kendime gelip gözlerimi fotoğraftan ayırdım. "Arayan kimdi?" diye sordum konuyu değiştirmek için. "Tuncay amcan. Yazlıktan hatırlarsın." Başımla onaylarken "Dükkanı alan." dedim. Beni onaylamakla yetindi. Çok sıkıştığımız ve dükkan sahibinin saçma sapan bir şekilde dükkanı kiralıktan satılığa değiştirmesi sonucu tam battık derken Tuncay amca dükkanı alıp babamdan bir lira kira almayacağına yemin etmişti. Ne kadar ısrar etsekte babamın zamanında yaptığı iyilikleri öne sürüp kira almıyordu ve sadece bu da değil. Ne zaman sıkışsak hızır gibi yetişirdi. Ben yazlığa gitmeyi bıraktığımızdan beri adamı görmüyordum ama babam ara ara dükkana geldiğinden bahsederdi hep. "Çay içmeye gelecekmiş." Tahmin ettiğim gibi.

Gelen bir kaç müşteriyle ilgilendikten sonra tam çay demliyodum ki birinin "Selamınaleyküm çay taze mi?" sorusuyla kafamı kaldırdım. Babam "Aleykümselam Tuncay. Buyur gel." diyerek kasanın arkasından çıktı. Kısaca birbirlerine sarıldıktan sonra az önce tavla oynadığımız masaya yöneldiler ki babam aklına gelmiş gibi beni gösterdi. "Tuncay tanıdın mı? Benim kız, Parla." Tuncay amca bir an beni süzdü. "Aynı Gökçen'e benzemiş." Hepimiz bir an duygulanırken uzanarak elini öptüm. "Hoşgeldin Tuncay amca." Adam tek eliyle omzumu sıvazlayarak gülümsedi. "Hoşbuldum kızım."

Tuncay amcayla babam hem sohbet edip hem tavla oynarken çaylarını tazeledim. Telefonuma gelen bildirimle ekran kilidini açıp gelen maile baktım. "Sayın Parla Yıldız, şirketimizin başvuru yapmış olduğunuz bölümündeki açık kapanmış olup istediğiniz pozisyonda herhangi bir açık bulunmamaktadır. Cv'niz tarafımızdan değerlendirmeye alınmıştır ve şirketimizde çalışmanıza uygun bir pozisyon olduğunda kayıtlı mail adresinizden bilgilendirme yapılacaktır. Başvurunuz için teşekkür eder iyi günler dileriz." Göz devirerek telefonu cebime geri sokmam babamın gözünden kaçmamıştı."Hayır olsun, kızım." Çayımdan bir yudum alıp ofladım. "Aman baba. Dünkü şirket. Açık pozisyon dolmuş falan." Başını sallamakla yetindi. "Sana iş mi lazım?" diye soran Tuncay amca ile bir an düşündüm ve yine sinirlerim bozuldu. "Valla lazım Tuncay amca. Okuduk ettik ama tanıdık olmadan şirket kapısından giremiyoruz. Nerelere başvuru yaptım bilsen." diye yakındım. Kaşları çatıldı. "E sen bizim şirkete yaptın mı başvuru?" Bizim şirket? Şirket? Çayımı masaya bırakırken ellerimi birleştirdim. "Pardon Tuncay amcacım. Ne şirketi? Yani adı neydi acaba?" "İşte Güven Holding var ya. Bir de onun Mat Pazarlama ayağı var." Oraya iş başvurusu yapmadığıma mı utansam yoksa yapsaydım işe almadılar diye mi utanırdım bilememiştim. Başımı iki yana salladım. "Yok oraya cv yollamamıştım henüz." diye mırıldandım. Bir süre düşündü ve "Eğer istiyorsan şu tavladan sonra gidelim şirkete. Senin işi bir ayarlayalım." dedi. "Ay valla mı?" dedim sevinçle. Adam konuşma dilime ayrı heyecanıma ayrı gülerek "Valla." dedi. Babama baktığımda en az benim kadar mutlu görünüyordu. Uzanarak elimi tutup sıktı. Kıkırdayarak bende elini sıktıktan hemen sonra ciddileştim. "O zaman ben şeyapayım. Siz tavlanızı bitirene kadar bir koşu evden cv dosyamı alayım ne olur ne olmaz. Bir de kendime çeki düzen verip geleyim." dedim. Babam gülerek başını salladı. "Tamam kızım, tamam. Çok oyalanma Tuncay amcanı da bekletme." "Aa kızın değil sen bekletiyorsun beni, sen. Oyna Aslan efendi." Tuncay amcanın dediği şeye gülerlerken bir koşu dükkandan çıktım. Ev zaten sokağın başındaydı. Dükkanın hemen çaprazında kalıyordu. Hemen eve girip dosyamı aldım ve aynanın karşısına geçip hızla saçlarımı düzelttim. Zaten çok hafif olan makyajıma da çeki düzen verip aynada kendime bakarken bir an derin nefes alıp aynaya işaret parmağımı koydum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin