- Gözlerini kapat. Şimdi ardımdan tekrar et.
Karanlık odada, dizüstü oturuyordu. Gözlerini kapattı, söylediklerini aynen tekrar etti. Birden odanın içinde yükseldiğini hissetti. Her yer aydınlanmıştı. İşte, aşağıda karşılıklı oturuyorlardı. Sırtını gördü, saçları uzamıştı. Sonra onları gördü. Odanın içinde parlayarak dolaşıyorlardı. Yüzleri ne kadar da güzeldi. Bir tanesi ona doğru yaklaştı, kanadını uzattı. Korktu, gözlerini açtı. Mürşidinin yeşil, sevecen gözleriyle karşılaştı. Heyecandan kuşağını iki eliyle sımsıkı kavradığını fark etti.
- Bu gecelik bu kadar yeter.
Hocasının elini öptü. Geri geri giderek odadan çıktı. Kelimeler, manalar, üstü kapalı anlatımlar zihninde uçuşuyor, herşey yerli yerine oturuyordu. Koridordan geçerken, geniş salonun kapı aralığından içeri baktı. Loş ışıktan yansıyan gölgeler duvarlarda dans ediyordu. Dervişler kol kola girmiş, birbirlerinin kuşaklarından sımsıkı kavramış, mürşidlerinin etrafında zikir çekerek dönüyorlardı. Saçları ve yüzleri ter içindeydi. “Kim bilir hangi alemdeler” diye düşündü.
Odasından içeri girdi. Kuşağını çözdü, yün geceliklerini giydi. Uyumadan önce, hocasının okumasını istediği bin adet Esma’sına başladı:
-Samet, samet, samet...
Kapı açıldı, içeri Baki girdi. Dergaha katıldığında herkes, ait olduğu Esma-ül Hüsna özelliğine göre isim alırdı.
- Başardım. Artık görüyorum.
- Helal sana, bundan sonra herşey çok daha güzel olacak. Bu gece seni gezdireyim o halde.
- Çok isterim.
Baki getirdiği odunları ateşe attı. Güçlenen ateşten çıkan sıcaklık odayı kapladı, bedenlerini yumuşattı. Samet’in gözleri sıcağa ve yorgunluğa daha fazla direnemedi. Bir süre sonra, ikisi de yemyeşil cennetten bir köşedeydiler. Çimenlerin üstüne beyaz, uzun bir kuşak seriliydi. Kuşağın üstü, daha önce hiç görmediği güzellikte çeşit çeşit yemeklerle, tatlılarla kaplıydı. O kadar çok yemeği hiç bir arada görmemişti. Dergahtaki herkes oradaydı. Kimisi yemek yiyor, kimisi kırların üzerinde sohbet ediyordu. Konuştuklarına hiç rastlamadığı iki yaşlı derviş, önünden çocuklar gibi koşturarak geçtiler. Taklalar atıyor, birbirlerini yakalamaya çalışıyorlardı.
Derken bir güneş doğdu, ışığı her yeri kapladı. Bedeninin her yerinde sıcaklığını ve huzurunu hissediyordu. Sanki onun içinde yüzüyordu. Bugüne kadar hiç böyle bir duygu tatmamıştı. Bir el omzunu sarstı. Ayrılmak istemedi.
- Samet kendine gel.
Gözlerini açtı. Baki onu çağırıyordu.
Yatağının içinde, kendini aynı şekilde otururken buldu. Tespihinde onuncu taneye gelmişti. Tespihi çekmeye devam etti:
- Samet, Samet, Samet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merhale
SpiritualBaki getirdiği odunları ateşe attı. Güçlenen ateşten çıkan sıcaklık odayı kapladı, bedenlerini yumuşattı. Samet’in gözleri sıcağa ve yorgunluğa daha fazla direnemedi. Bir süre sonra, ikisi de yemyeşil cennetten bir köşedeydiler. Sizi dervişlerin far...