💌Seni ilk gördüğümde, hayat bir anda zevk alabileceğim bir zaman dilimine dönmüştü.
Tamamen siyahtan ibaretti görünüşün; siyah kıyafetlerin, siyah botların, siyah ipeksi saçların ve gözlerimin içine baktığında dünyamı döndüren simsiyah gözlerin. Ben renklere taparcasına yağmurlu bir kış ayında bile rengarenk giyinirken sen, bir yaz gecesi partime simsiyah gelmiş ve siyahı en sevdiğim renk haline getirmiştin.
Partilerin adamı değildin pek, arkadaşlarını kırmak istemediğin için onlara hayır diyemeyip, kendi isteğin ile bulunmayacağın bir yere sürüklendiğin çok açıktı o gece. Dönemin ilk partisini düzenleyen benim partime.
Tüm gece sıkılarak etrafa oflayıp kaç bardak bira içtiğini saymayı bırakmışken bir köşeden seni izlediğimin farkına varamamıştın bir süre. Ben ise okula yeni transfer olduğunu ve mimarlık okuduğunu, hatta şimdiden hocaların gözdesi olmayı başardığını beş dakikada öğrenebilmiştim. Seni tanıması çok kolay görünüyordu, görünüşünün tuttuğu güçten habersiz biri nasıl bir tehdit oluşturabilirdi ki zaten? Takıldığı birkaç çocuğun yanında bile gerilen, sessiz bir tipe benziyordun ve ben de sıkılmıştım. Göğüs dekolteme bakmaktan gözlerimin renginden habersiz olan erkeklerden çok sıkılmıştım. Hepsi aynı tadı veriyordu bir noktada, popülerliğimden yararlanmaya çalışanlar ve beni yatağına atmaya çalışanlar.
Hepsi aynıydı, sen farklıydın.
O gece daha fazla dayanamayıp yanına gittim, yakından daha da güzeldin. Flörtöz tavırlarımın yanaklarını pembeleştirdiğini göstermekten çekinmiyordun, belki de onları kontrol edemiyordun, Jungkook. Sebebi her neyse, üzerinde bıraktığım etki çok hoşuma gitmişti. Bana verdiğin tepkilere bakılırsa ben de senin hoşuna gitmiştim ve seni üst kattaki yatak odalarından birine çıkarmam yalnızca on beş dakikamı almıştı.
Ten uyumu ile başlayan seks arkadaşlığımızda kalbimi kırıp ellerime bırakman ve bir gece ansızın beni kapı dışarı ederek hayatından çıkarman ise, yalnızca üç ayımı.
Kurallarımız vardı.
İlki, kesinlikle aşık olmak yok. Komik, değil mi? Bu kuralı koyan da, yıkan da bendim. Senin yüzünden tükürdüğümü yalamayı rutin haine getirdim.
İkincisi ise, sarılmak, birlikte uyumak, geceyi aynı evde geçirmek gibi romantik şeylerin asla dahil olmaması kuralıydı. Bu kuralı koyduğumda bana attığın bakışı hala hatırlıyorum, bana zaten sarılmazdın ki. Senin gibi yabancılara bile nazik, gördüğü en ufak hayvanla iletişim kuran, herkesin güvenilir arkadaşı olan bir adam bile bana sarılıp aynı yatakta uyumazdı. O geceyi benimle birlikte ne kadar yoğun geçirsen de, işin bittiğinde kapıyı çekip gideceğini en başta ben belirlemiştim ne de olsa. Zaman geçtikçe sana sarılmak için uzanan ellerim, kıyafetlerini hızlıca giyip arkandan kovalayan varmışçasına evimden çıkacağını bildiğinden havada kalmaya başladığında pişman olsa bile.
Sahi, Jungkook; seni aptal sıkıcı dünyandan çıkarıp birkaç saatliğine de olsa iyi hissettiren şeyin ben olduğumu bilirken neden beni o yatakta bırakıp gitmeyi bu kadar dört gözle bekliyormuş gibiydin?
Belki de ben, senin bir günahtan uzak durmaya çalışan benliğini ortaya çıkarttığım için anın büyüsü bozulup mantıklı düşünmeye başladığın ilk an kendinden utanmanı sağlıyordum. İyi çocuklar aşka inanırdı, birkaç saatlik zevk için tanımadıkları bir kadının yatağına girmez, sevişmek için aşık olmayı beklerdi, değil mi?
Bir diğer kuralın, kişisel hayatlarımız hakkında birbirimize açılmamak olması da bir noktada buradan geliyor olmalıydı. Bu kural sana aitti, başta oldukça basit sınırlar koyduğumuz bir ten ilişkisi için idealdi. Fakat bir süre sonra seni tanımak için her yerden stalklayıp, senin gittiğin yerlerde belirmeye başladığımda bu kuralı da yıktığımı anlamıştım işte. Fakültelerimiz arasındaki mesafeyi ve orada hiçbir işim olmamasını umursamadan, sırf koridorda sana denk gelebilmek için neleri yok saydığımı biliyor musun? Karşılaştığımız o pencere kenarında göz gö-ze gelip, birbirimizi tanımıyormuşçasına hemen gözlerimizi kaçırdığımız o anlar için sarf ettiğim zaman her şeye değiyordu bir şekilde.