MULTIMEDYA -KARAYEL Ailesi-
Telefonu kapattıktan sonra bir süre ne konuştuğumuzu düşünmeye başladım. Sanırım Mine teyze beni yemeğe davet etmişti ve Bulutu da ikna etmem için benden yardım istemişti. BENDEN?! Hangi kafayla bunu kabul ettiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bırakın Bulut'u ikna etmeyi onunla konuşabilecek kadar bile samimiyetimiz yoktu ki bizim!
"Sana diyorum Yağmur. Heyy duysana beni" diye çığıran Elif'e döndüm
"Bağırma kulağımın dibinde. Duyuyorum seni" dedim elimle çınlayan kulağımı kapatırken"Cevap ver o zaman. Mine teyzen miydi o? Söylesene ne diyo?" Dedi Elif heyecanlı sesiyle. Onun Mine Karayel hayranlığına gözlerimi devirirken cevap verdim
"Bir şey dediği yok Elif. Beni akşam yemeğe davet ediyor. Tedavi günlerini kararlaştırmak için"
"Kızım var ya sen çok şanslısın. Çoğu kişinin önünden geçerken bile tedirgin olduğu Karayel Köşkü'ne davetlisin"
"Duymadın galiba Elif. Oraya eğlenmeye gitmiyorum. Bir nevi doktor randevusu gibi düşün. Tek fark doktorumun aile dostumuz olması"
"En önemli fark doktorunun Mine Karayel olması. Kadının kusursuz olduğunun başka bir kanıtı daha. Her iş geliyor elinden, yardım derneklerinin çoğunun yöneticisi olmakla birlikte başarılı bir cerrah, aynı zamanda da mükemmel bir anne" dedi Elif. Ses tonu yakışıklı pop sanatçısını öven fanatik fan kızlarının seslerini aratmayacak nitelikteydi.
"Sen burda Mine teyzeyi övmeye devam et. Benim bir işim var" dedim. Hazır Bulut buradayken onunla konuşsam iyi olacaktı. Aksi takdirdi bir daha onun görmen imkansızlaşırdı.
En azından annesinin ne istediğini söylerdim. Kabul edip etmemek ona kalırdı. Ben üzerime düşeni yapayım da.."Ne işi?"
"Bulut'la konuşmam lazım" dedim gözlerimi tekrardan karşı masaya çevirirken. Masadakiler koyu bir muhabbete dalmış, dikkatli bir şekilde Seçil'i dinliyorlardı. Bu kızı bu kadar ciddiye almalarına şaşırmıştım aslında. Uzaktan aklı sürtüklükten ve yılışıklıktan başka bir şeye çalışmayan Barbie bebeklerine benziyordu. Seksi ve ateşli olanlarına!
"Saçmalama Yağmur. Nerden çıktı şimdi Bulut'la konuşmak falan. Hem de herkesin içinde. Seni takmaz bile, rezil olduğunla kalırsın. Seçil'e birimiz iyice malzeme oluyoruz zaten bir taneye daha gerek yok" dedi nefes almadan
"Sakin ol ve nefes almayı dene. Kısa bir konuşma olacak zaten. Abartılacak bir şey değil" dedim sözlerini ciddiye almaya değer görmeden
"Ben değil ama Seçil'in abartacağı kesin. O yanındayken Bulut'a yaklaşma bile"
"Bulut'la çıkıyorlar mı?" diye sormaktan kendimi alamadım. İkisi de huy olarak benzeselerde dış görünüş olarak yakışmıyorlardı. Tamam, Seçil fazlasıyla güzel ve Bulut da yakışıklı olabilirdi ama bu bir araya geldiklerinde yakışacakları anlamına gelmiyordu. İki kara itici gözükürlerdi .
"Hayır ama-" diye konuşsa da sözünü kestim Elif'in
"Bu iyi işte. Biraz da biz sinir edelim şu süs biberini. Sen sadece bana şans dile" dedim bir anda gelen cesaretle ayağa kalkıp karşı masaya doğru ilerlerken
"Sana şans değil akıl fikir dileyeceğim" diye söylensede onu takmadım ve bana doğru dönmüş gözlere aldırmadan yaklaştım masalarına.
Ben ayağa kalkıp onlara doğru gidene kadar Bulutun gözleri üzerimden ayrılmamış olmasına rağmen masalarına gelip onun karşısına dikildiğimde gözlerini çevirdi benden.Gerçekten mi Bulut? Bu çocukça hareketi yaptın mi şimdi?
"Yanlış yerde durdun güzelim. Tuvalet yan tarafta" dedi Seçil hiç vakit kaybetmeden. Siyah saçlarının tamamı dümdüz bir şekilde açıkta kalan omuzlarına dökülüyordu. Saçlarının koyuluğu gözlerini kapatamamış, beyaz yüzünde canlı bir şekilde parlıyorlardı. Şu anda bana ateş saçan gözlerle bakması dışında kızın gözleri bile ateşliydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ ŞANS
ChickLitŞimdi bir düşünün; anneniz sizin hayatınızı kurtarırken ölseydi ne hissederdiniz? Ya da eşinin ölümüyle iyice kendini işine kaptıran babanızın kızıyla başa çıkamayacağını anlayıp sizi başka şehire, büyükannenizin yanına, gönderseydi ne düşünürdünüz...