Pinhani: Ben Nasıl Büyük Adam Olucam
Adamlar: Koca Yaşlı Şişko Dünya
Olivia Rodrigo: Brutal
***
Selçuk Arda'dan
Ne zaman ebeveynlerimize göre büyük adam oluruz? Bir meslek sahibi olunca mı? Nasıl bir meslek onları tatmin eder? İlla doktor, mühendis, avukat, hakim olmak mı zorundayız büyük adam olabilmek için? Neye yeteneğim varsa onu olsam yetmez mi büyük adam olmaya? İstediklerini harfi harfine yerine getirirken bile neden yetemiyoruz onlara? Bizden ne istiyorlar? Ben neden ailemin hayallerini gerçekleştirmek için yaşayayım? Benim hayallerim ne olacak, umutlarım, arzularım ne olacak? Benim de kendime ait hayatım olamaz mı? Otursam sabahlara kadar bilgisayar oyunu oynasam kime ne zararım olur ki? Geleceğe değil bugüne odaklansam, bugünkü benin ne istediğine kulak versem, olmaz mı? Her şey, herkes ölümlü iken, gelecekte ne olacağı meçhul iken ben neden gelecek için şu anımı mahvediyorum? Akışa bıraksalar ve o akışta kaybolmama izin verseler, izin versinler ki yolumu bulsam iyi ya da kötü, ben olsam. Benim ben olmama izin verseler, sevdiğim şeylerin yerini onların sevdiği şeyler almasın, gerçekten bunu yapmaktan hoşlanıyor muyum, diye düşünmesem. Ayaklarımın üzerinde dursam, onların bana zemin olmasına ne gerek var?
Ben eninde sonunda büyük adam olurum, onların kanatlarına ihtiyacım yok ki.
Senin dünyaya getirdiğin bir parçanım diye her şeyimde söz sahibi olma hakkın yok. Ben de bir bireyim, fikirlerim, duygularım, arzularım, hayallerim var.
Bunları karşılarına geçip söyleme cesaretini nerden bulacaktım?
Birkaç zamandır akşam yemeğini kaçırdığım için ve eve ıslak geldiğim için annem payladı beni, okuldan sonra kütüphaneye gittiğimi Yağız'dan öğrenmiş.
"Bir daha," dedi işaret parmağına bana doğru sallarken. "Bir daha okuldan çıkıp direkt eve geliyorsun küçük bey. Evde ders çalışıyorsun. Arkadaşlarınla çalışmak istiyorsan onları eve davet edebilirsin, anlaşıldı mı?"
Eylül'ü sadece kütüphanede görebiliyordum, bu yüzden koyduğu saçma sapan yasağa sinirlenmiş, dişlerimi sıkıyordum. Hayır, öyle bir şey olmayacak diyemedim. Hızla merdivenlere yönelirken arkamdan "Anlaşıldı mı?!" diye sordu tekrar annem.
"Tamam!" diye cevap verdim bağırarak.
Korkak. Korkak. KORKAK.
*****
EYLÜL
Bana dün 'Eskiden tanışacaktık seninle. Küçükken. Eğer biz küçükken tanışmış olsaydık senin hiç kırılmana izin vermezdim Eylül.' demişti. Bu cümleyi dün akşamdan beri düşünüyordum. Nasıl olurdu küçükken tanışmış olsaydık? İlk başta bir arkadaşım olurdu, sevinçlerimi, üzüntülerimi kolayca anlatabilirdim ona, içim bu kadar dolmazdı ona anlatsaydım, içime akıtmak zorunda kalmazdım gözyaşlarımı.
Onunla küçükken tanışmış olsaydık yalnız olmazdım bu kadar.
Benden, beni dinleyen, benimle ağlayan, teselli eden biri yaratmıştım. Ne zaman dolsa içim ona anlatırım ben. Dünyanın altında ezilirdim, küçücük olurdum kimi zaman, o ben'e anlatınca rahatlar içim, yeraltından güçlü çıkarım, yeraltı canavarları gibi. Ancak yeraltı canavarları gibi insanlara zarar vermem, bütün zararım kendimedir benim.
Ne zaman hayata bu kadar nefret dolu oldum inanın bilmiyorum, eskiden, çok eskiden böyle değildim gerçekten. Her çocuk gibi oyun oynar, üstümü kirletir, azar işitirdim annemden. Bütün dünyam annemdi benim, onu kaybedince dünyamı da kaybetmiştim, olan buydu. Ve ben bu dünyayı sevmemiştim, hep kendi dünyamı istedim ben, annemi çok istedim. Çok özlüyorum, bayağı bayağı özlüyorum. Sesini unuttum biliyor musunuz, fotoğrafı olmasa nasıl göründüğünü de unuturdum, bu çok koyuyor insana, ondan kalma kıyafetler de olmasa kokusunu da unutacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜMİTVARİ DÜŞLER
Chick-Lit17-18 yaşlarında hayatla henüz tanışmışken birbirimizle karşılaştık. Bundan sonra beraber yürüyebilecek miydik?