🎶syml, where's my love
🦋
Duyduğum sesler beni gitgide rahatsız etmeye başlarken uyanmamak için nafile bir çaba içersinde direndim. Lakin aklıma gelen gerçekle hızla araladım gözlerimi. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama o an fark ettiğim şeyle istemsizce duraksamak zorunda kalmıştım. Ellerim bağlıydı.
Bileğime sarılı ipleri zorlasam da bir işe yaramadığını fark ederek kendime zarar vermeye son verdim. Tamamen kapana kısılmıştım. Ağlamak istemiyordum ama en son yaşanılanlar aklıma geldikçe bu isteğimi bastıramıyordum.
Bakışlarımı bulunduğum odada gezdirip etrafı incelerken yabancısı olduğum eşyalar farklı bir yerde olduğumuzu anlamamı sağlamıştı. Döşemelerden anladığım kadarıyla ahşaptan bir evdi beni getirdiği yer.
Sinirle mırıldanıp ipleri tekrardan çekiştirdim. Lanet ipler bileklerimi aşırı derecede sıktığı için acıtıyordu. Bu durum ise daha da sinirlenmeme sebep oluyordu.
"Kendine zarar veriyorsun."
Odada olduğunu dahi fark etmediğim Alex oldukça sakin çıkan sesiyle mırıldandığında korkudan kalbimin deli gibi atmaya başladığını hissettim. Sesini duymak bile içimde hıçkıra hıçkıra ağlama isteği uyandırıyordu.
Gözlerimi odağımdan çekip sesin geldiği yöne çevirdim. Alex'in öylece beni izlediğini fark etmemle gözlerimi kaçırdım. Deli gibi korkuyordum fakat yine de aklımdaki belirsizliğe son vermek amacıyla dudaklarımı ıslatarak konuşmaya çalıştım.
"B-beni öldürecek m-misin?"
Alex yavaşça oturduğu koltuktan ayaklandıktan sonra birkaç adımda yanıma geldi ve yatağın bir ucuna oturdu. Bense sanki ipler izin verebilecekmiş gibi hareket etmeye çalışıyordum fakat onun bir elini yüzüme yerleştirmesiyle birlikte istemsizce ona çevirmiştim tedirgin bakışlarımı.
Yanağımı yavaşça okşarken "Sakin ol, kelebeğim. Asla öyle bir şey yapmam. Sana her şeyi anlatacağım. Sadece dinle, tamam mı?" diye gözlerimin içine bakarak konuşmuştu. Ona uymaktan başka bir çarem olmadığı için başımla onayladım.
"Beni asla dinlemeyeceğini tahmin etmek zor olmamıştı. Uyandığında ağır bir tepki vermemen için bileklerini bağladım. Şimdi seni çözeceğim ve konuşacağız."
Gözlerimin içine sorgularcasına baktığında "Tamam," dememle rahat bir nefes vermişti. Söyleyeceklerini dinlemeyeceğimden korkuyordu. Bunu gözlerinden anlayabiliyordum. Şu durumda onu dinlemekten başka çarem de yoktu zaten. Beni bilmediğim bir yere getirmişti.
Ben kendi içimde bir savaş verirken bileğimdeki iplerin baskısının yok olduğunu hissettiğimde ne ara ipleri çözdüğünü bile anlayamamıştım. Bunu fırsat bilerek yatakta geriledim ve aramıza olabildiğince çok mesafe sokmaya çalıştım.
O beni hiç umursamadan üzerindeki pantolonun cebine uzandı. Ben de o sırada kollarımı kendime sararak ondan gelecek herhangi bir atağı beklemeye başlamıştım. Buradan kaçamayacaktım, bunu dün gece çok iyi anlamıştım. Karşısında fazlasıyla savunmasızken kaçmayı başarmam büyük bir mucize olurdu.
Alex pantolonun cebinden çıkardığı cüzdanını açarken istemsizce onu izlemeye daldım. Küçük bir kağıt parçasını çıkarıp bana uzattığında kısa bir an tereddüt etsem de onu durduk yere sinirlendirmek istemediğim için bana uzattığı kağıdı elinden aldım.
"Oku, her şeyi anlayacaksın."
Neredeyse yırtılacak derecede hasar gören kağıdı dikkatli bir şekilde açarak içersinde yazan şeyleri okumaya başladım. Bu bir mektuptu. Daha doğrusu bir intihar mektubu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR AMBARI
Chick-Lit"Çok âşığım, amca. Tam onu unuttum sanıyordum, bitti diyordum. Hepsi onu görene kadarmış. Bir bakışıyla kanıtladı bana bunu." "E bu çok iyi bir haber! Kim bu kadın? Tanıyor muyuz?" Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Ben bile tanımıyordum ki onu. Yü...