2. İlk Ders

16 1 0
                                    

Medya:Hades ve Persephone

Dersin başlamasına daha, yaklaşık on dakika var. Sınıfta kimse gelip benimle tanışma nezaketinde bulunmadı.
Malesef bende üşengeç biri olduğum için kimseyle tanışmaya çalışmadım. Beni oturduğum yerden kaldıran kızlar da bu sıraya geçtiğim andan beri dedikoduya devam ediyorlar.

Biran çeneleri yere düşücek diye ödüm koptu.

Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı. Gözü bana çarpanlar 1 2 saniye bakıp tekrar işlerine dönüyor. Onun dışında pek bir dikkat çekmedim. Bu güzel bir şey. Bir başarı dışında, insanların odak noktası olmayı sevmem. Çok rahatsız edici.

Zamanın böyle geçemeyeceğini anladığımda son çare telefonla uğraşmak olduğunu anladım.

Çantamın ön gözünden telefonumu çıkarıp, kilidi açtım. Annem aramıştı, hemde 4 defa. Şimdi aramasam merak ederdi. Numarayı çevirip aradım ve kulağıma yasladım telefonu .
Üçüncü çalışta açtı.

"Alo annecim" diye lafa girdim hemen.

"Kızım, neden telefonlarını açmıyorsun? Merak ettim seni"

"Korkma annecim, korkma. Derste olduğum için telefonu sessize almıştım. O yüzden duymamışım." aslında anneme gerekmedikçe asla yalan söylemem ama, annemin dilinden kurtulmanın tek yolu bu. Hem bu yalan sayılmaz 'pembe yalan' olur ;)

"Anladım. Ama bu bir daha olmasın, tamam mı?"

"Malesef olacak annecim çünkü ; hocalar derste açık telefon istemiyorlar"

"Of, tamam neyse. Günün nasıl geçti güzel kızım" ah, annemin bu ani duygu değişimleri bir gün beni kalpten götürecek.

"iyidi annecim. Sıradan okulun, sıradan ilk günü. Klasik yani"

"hmm. Bir sorun yok yani? "

"Yok annecim."

"e tamam o zaman,kapatayım ben sende derslerle ilgilen. Hadi görüşürüz güzel kızım"

"güle güle annecim. Kendini çok yorma. Hani, kardeşim için söylüyorum yani" annemin gıcık etmek çok zevkli. Üstüne annem 7 aylık hamile olunca onu değil de artık kardeşimi sevdiğimi düşünüyor. Bende bu işi şakaya vurunca daha çok gıcık oluyor.

"hain evlat" dilini damağına vurup bir kaç kez cıklattı ve devam etti "yıllarca koynumda yılan beslemişim."

"aşk olsun annecim. Ben öylemi dedim şimdi?"

"Sus, konuşma benle. Küstüm sana"

"Tüh, bende düşünmüştüm ki okul çıkışı pastaneden anneme baklava alayım. Neyse küssün artık, almamın bir anlamı kalmaz."

"tamam tamam, küsmedim ben. Cevizli al."

"Tamam annecim. Hadi görüşürüz."

"görüşürüz kızım"

Telefonumu kapattıktan sonra saate baktım. Dersin başlamasına bir kaç dakika var.

Birden kapı gür bir sekilde açılıp, duvara çarpınca yerimden sıçradım. Hemen bakışlarım kapıya gitti ve kadrajıma 2 çocuk girdi. Serseri tipler oldukları çok bariz. Gülerek içeri girdiler ve en arka sıraya yayıldılar.

Biri en arka sıranın cam tarafına yayıldı diğeri ise onun önüne. Acaba hangisi okul müdürünün oğlu?

Beni yerimden kaldıran kızlardan biri sordu ;

"yağız nerede" demesiyle yağız Enginer'in araların da  olmadığını anladım.

En arkada oturan çocuk cevap verdi "işleri vardı, geç gelecek."

Sırlarla Saklı HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin