13. Bölüm

98 8 100
                                    


3 ay sonra ...

Abimin hastalığı günden güne ilerliyordu. Saçları dökülüp, eski yapısını kaybedip zayıflamaya başlamıştı. Ben, Brian ve Lucia abim için en iyi doktorları buluyorduk. Hastalığın süresince  birçok doktora gitmiştik. Her biri de aynı sonuca varan sözler söylüyordu. "Her şeyi zaman gösterecek motivasyonunu yüksek tutmaya çalışın."

Elimizde olsa abimi alıp ordan oraya tatile götürüp eğlendirebilirdik. Ama abim o kadar halsizdi ki ne yedirsek ne yapsak enerjisi yerine gelmiyordu. Doğrusu iştahı da pek yerinde değildi. Abim bugün tekrardan bir ameliyat olucaktı. Dün gece endişeden gözüme bir damla uyku girmemişti. Sabaha karşı Brian yanıma gelip beni uyanık bulunca "Seni de mi uyku tutmadı?"diye sorduğunda onunda uyuyamayıp sabahladığını anlamıştım. Abim uyanana kadar saatlerce Brian'la konuşmuştuk. Bu ameliyat çok kritikti. Ya iyilecekti ya da... Söylemeye dilim bile varmıyordu. Derler ya kötüyü çağırmayın. Hiçbir zaman kötü şeyleri telaffuz etmemeye çalışmıştım. Ama evrende ne kadar kötü olay varsa gelip bizi buluyordu.

Şu an mutfaktaydık. Brian çayları koyuyordu. Ben de o sırada günlüğüme bunları yazıyordum. Abimin kanser olduğunu öğrendiğim zaman bir defter bulmuş ve o süreçte yaşadığım anlamlı anlamsız her şeyi yazmaya başlamıştım. Her şey güzel olduğu zaman eskiye dönüp baktığımızda hüzünlü bir tebessüm arasında bunları okuyup tekrardan birlikte olduğumuza şükrettiğimizi hayal ediyordum. Ve yine o zaman hayal ettiğim bu şeyleri yaşamam, yüzümde kocaman bir tebessüme yer edeceğini hissetmek bile şu an beni mutlu edebiliyordu.

"Mira, abimi uyandırıp gel de kahvaltı yapalım."

Brian dediği üzerine "Tamam." diyerek defteri masaya bıraktım. Odaya girdiğimde yatak toplanmıştı. Abim çoktan kalkmıştı bile. Nereye gittiğini düşünmeden önce çalışma odasına bakmaya karar verdim. Tahminimde yanılmamıştım. Abim masasının başına geçmiş bir şeyler çiziyordu. Ona seslenene kadar geldiğimi bile fark etmemişti. "Abi, günaydın, " dememle birlikte kafasını bana çevirip gülümsedi.

"Günaydın Miram."

O yorgun bedeninin altında bile güler yüzle davranıyordu bize. Hiçbir zaman yaşadığı hayata isyan etmiyordu. Tam tersine yaşadığı kötü şeyler hayatında onun için verilen bir lütuf olduğunu düşünüyordu. Vücüdu ne kadar yara alırsa insan acıya o kadar duyarlı oluyormuş. Bizzat abim söylemişti bunu.

"Evimizin belası kahvaltı hazırladı gel gidelim."

Gülerek ayağa kalktı. "Gidelim bakalım."

Elini boynuma dolayarak birlikte odadan çıktık. Brian çoktan yemeğe başlamıştı. Bizi görünce çayından bir yudum alıp "Kurt gibi acıkmıştım hadi size afiyet olsun." diyerek sandalyeden kalktı. Abim Brian'ın omzunu sıvazlayarak "Bugün okulun ilk günü heyecanlı mısın?"

Doğru, uzun süre sonra ikimiz için de okulun ilk günüydü. Sonra bana da dönerek "Heyecanlı mısın Mira?" diye sordu.

"Hemde nasıl." Anlaşılan Brian benim aksime çok heyecanlıydı.

"Pek değil."

"Mira morelin mi bozuk senin?"

Hızlı bir cevap niteliğinde başımı salladım. "Hayır abi."

Bir şey demedi. Brian mutfaktan çıkınca masaya oturduk ve o süre zarfında hiç konuşmadık.

               🐸🦜🦚🐍🦩🐦🐥🐣🦋

Okul yüreme mesafesiyle yirmi dakika civaryıdı.

Okula geleceğimizden Poloris'in haberi yoktu. Eğer tahmin ettiğim gibi giderse Poloris sevinçten tüm okula pizza bile ısmarlayabilirdi. Okula dönmemi en çok isteyen kişilerin başındaydı. Yolda yürürken Poloris'in evinin önünden geçiyorduk. Amacım ona görünmeyip okulda bir anda karşısına çıkmaktı. Brian'ı çekiştirerek "Diğer yoldan gidelim." dedim.

Yıldızlar Arasındaki Mesafe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin