10

299 22 15
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LIAM'S POV.

Mahkeme sabahı, elleri kelepçelenmiş Zayn'i de alarak mahkeme salonuna gittik. Büyük salonların önündeki kalabalığın gergin bekleyişine Zayn ve benim korkulu, biraz da çekingen bakışlarımız eşlik ediyordu. Mahkemenin başlama saatine dakikalar kala biz salona girerken, kurtulmamızın tek yolu olan Harry ortalıkta görünmüyordu. Mahkemede işim olmadığı için Zayn'i yerine oturttuktan sonra hızlı bir "endişelenme" mırıldandım. Dışarıya çıkarken, belki de son olur düşüncesiyle uzun uzun Zayn'i izledim. Gözleri uzunca yargıcın elindeki tokmakta durdu. Sonra bana doğru bakınca dövmeli boynunun taşıdığı sert yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. Bu anlar birbirimize sessiz vedamızdı belki de.

Gözlerimin Zayn'in üzerinde oyalanması bitince kapıdan giren Harry'i gördüm. Her zamanki dar siyah kotu, uzun siyah yakaları kalkık paltosu, kahverengi botları ve paltonun içine giydiği yeleğiyle şimdiden davayı lehimize çevirecek gibi bir tavrı vardı. Yanıma yaklaştı. Saçlarını savurarak kapısına geldiği salona göz gezdirdi.

"Teşekkür ederim Harry. Her şey için."

İçten bir tebessümle bana bakarak kafasını salladı. O büyük salonda gözden kaybolunca, ben de bekleme koltuklarından birine çöküp çok uzun sürmemesini umduğum duruşmanın bitmesini bekledim.

LOUIS' POV.

Harry evden çıkar çıkmaz, eve geldiğimden beri beni rahatsız eden tozları süpürmeye ve etrafı toparlamaya başladım. Bir kenara atılmış elektrikli süpürgeyi alıp tüm evi süpürdükten sonra viladayla yerleri sildim ve elime bezi alıp kitaplığa ilerledim. Tozları alırken; en alt rafta, kitapların arasına sıkıştırılmış, camı kısmen kırılmış, aile fotoğrafı resmi taşıyan bir çerçeve buldum.

Fotoğrafta bir küçük çocuk -bu Harry olmalıydı-, bir genç kız -büyük ihtimalle Gemma- ile birlikte anne ve babaları olduğunu tahmin ettiğim iki kişi daha vardı. Hepsi yan yana durmuş gülümseyerek kameraya bakıyordu. Fotoğrafın sıcaklığı beni de gülümsetti. Aile fotoğraflarını görünce Harry hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark etmiştim. Çerçeveyi masanın üstüne bırakıp elimdeki toz bezine aldırmadan en yakındaki koltuğa çöktüm. Aklıma benim ailem gelince gözlerimin dolmasına engel olamadım. Telefonumdan tarihe bakınca bugün neredeyse yıllardır yaptığım bir şeyi istemsizce aksattığımı anladım. Hemen telefonumu çıkarıp Lottie'yi aradım.

"Lottie! Nasılsınız?"

"Abi, biz iyiyiz ya bir değişiklik yok. Kızlarla birlikte mezarlığa geldik işte." Bahsettiği şeyi anlamamla gözlerimin dolması bir oldu.

"Nergislerine iyi bakın, sulayın tamam mı? Solarlarsa annem çok üzülür."

"Tamam Louis. Her şey yolunda merak etme. Senin yerine de dua edeceğiz." Sonlara doğru çatlayan sesinden ağlamak üzere olduğunu anlamıştım. Benim de pek bir farkım yoktu gerçi. Kısa bir sessizlikten sonra gergin havayı dağıtan yine Lottie oldu.

"Doris ve Ernest seni çok özledi. Sürekli abimiz nerede diyorlar, ne zaman döneceksin?"

"Burada düzenimi zar zor oturttum, en kısa zamanda gelmeye çalışırım ama şu an pek mümkün durmuyor." Üzüldüğüyle iligili bir şeyler söyleyip arkadan duyduğum Phoebe ve Daisy'nin ağlamaları eşliğinde telefonu kapattı. Ben de bir süre daha göz yaşlarıma engel olamadan koltukta oturmaya devam ettim.

LIAM'S POV.

Duruşmanın bitişini belli eden gür bir "Karar!" sesiyle kendime geldim. Vakit geçirmek için elime aldığım telefonu cebime atarak boğuk sesler yükselen salona doğru ilerledim. Tam duyamasam da uzun koridorda verilmiş olan kararı beklemek Niall'la nöbet tutmaktan sonra yaptığım en zor şeyler listesine girerdi sanırım.

Birkaç dakika geçmemişti ki geniş kapının açılmasıyla beyaz gömlek ve siyah pantolon giymiş Zayn, arkasındaki üç polisle beraber kapıda belirdi. Elleri arkadan kelepçeliydi ve uzun kirpikleri ıslaklıktan parlıyordu. Bu görüntü davayı kaybettiğimizi düşündürtüyordu. Ne zamandır bir suçlunun davayı kaybetme ihtimaline üzülür olmuştum, o da muallaktı gerçi.

Bal rengi hareleri benim gözlerimi bulunca yüzüne gülümseme bile denmeyecek bir ifade yayıldı. Dudağının kenarı kıvrılmıştı ama ifadesi gülümsemeden çok uzaktı. Arkasındaki polislerden biri kelepçenin anahtarını çıkarıp Zayn'in ellerini serbest bırakınca bana doğru bir adım attı. İçimden sonunda kavuştuğumuza dair çığlıklar atsam da polislik görevim yüzünden dışarıya sadece gülümsememi yansıtabiliyordum. Arkasında beliren Harry Zayn'i bana doğru biraz daha ittirince koşarak dövmeli kollarını boynuma sardı. Şok olmuş halime aldırmadan hafif sağa sola sallanarak neşeli kahkahalarıyla koridoru doldurmaktan çekinmedi.

"Başardık Liam!" şokumu atlatınca kollarımı ince beline doladım ve ayaklarını yerden kesip etrafımızda bir tur döndüm. Harry de bize attığı onaylamaz bir bakışla arkamızda dikiliyordu.

"Iyy, vıcık vıcık. Aşk çok saçma bir şey çocuklar. Kendinizi bu kadar kaptırmayın."

Zayn benden ayrılıp Harry'e dik dik baktı. Aramızdaki şeyi biz bile bilmiyorken Harry'nin bize 'aşık' demesi ikimizi de sarsmıştı.

"Ben olsam bu duyguya aşk demezdim. Ama adı her neyse çok iyi hissettiriyor. Keşke sen de tadabilsen."

"Ben işime aşığım Liam. Bu bana yeter." göz kırpıp paltosunu savura savura önümüzden yürüdü. Arkasından bağırdığımız bütün teşekkürlere de sadece elini sallayarak cevap vermişti.

Kendimize gelip mahkemenin kasvetli ortamından çıkmak için hareket ettiğimizde amirim Bay Cowell bizi bağırarak durdurdu.

"Bay Payne! Komiserlik görevinizin tanımında duruşma sonrası suçlulara sarılarak moral vermek gibi bir madde olduğunu sanmıyorum."

"Az önce Zayn resmen serbest kaldı. Bu da onun suçlu olmadığını gösterir. Ayrıca suçlu olmayan birisine sarılamayacağım da görevimin tanımında yazmıyor. İzninizle, konuşacaklarımız var Bay Cowell."

"Siz ister suçlu görün ister suçsuz, Zayn bir uyuşturucu satıcısı, karakolumda bir torbacıyla ilişkisi olan komiserlere yer yok."

"Ne güzel. O zaman bilginiz olsun, karakolunuzda artık Liam Payne diye bir komiser de yok. İstifa ediyorum."

You & IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin