...
Yüzümü avuçlarımın arasına alıyor, karanlık gölgelere bulaşan gözlerimi görmeye çalışıyorum. Kolumda saat, kalbimde sızı. Sevmeye kıyamadığı kıvırcık saçlarım epey uzamış, en sonunda yine bir tek onun dokunuşu kalmış. Anlıyorum, beni duygularım esir almış. Kader mahkumu değilim, biliyorum. Benim katilim vazgeçemediğim duygularım. Karanlık bir perdenin arkasından geçmişime bakıyorum, kalmamış yanımda hiç gitmez sandıklarım.
Şimdi büyük bir yokluğun içindeyim. Önüm, arkam, sağım, solum sobe. Elimi nereye atsam pişmanlıklarıma çarpıyorum. Ah diyorum, keşke çocukluğumu karşıma alabilsem. Ona söyleyeceğim ilk şey 'mutlu olmak için kendini yorma, çünkü yıkım var eninde sonunda' olur, eminim.
Demir parmaklıkların arkasında bir hayat sürülür mü, bilmiyorum. İnsan bu kara lekeyle nasıl yaşar, bir gün serbest kalsa bile onu kim anlar?
Kaç ay geçti, kaç gece beni içten içe bitirdi? Artık saymıyorum. Burada günler hiç geçmiyor gibi görünürken yıllar geçip gidiveriyormuş. Bundan önce de 'ölüm çıkacak bu evden' diye düşündüğüm dört duvarın arası da buradan farksızdı. Akıp giden zamanla ilgili bir derdim yok. Boşa giden yılların hesabını elbette soracağım. Ama henüz ilgilenmem gereken başka şeyler var. Gece gündüz aynı fotoğrafa bakıyorum. İzmir'de yeni yeni gelişmeye başlayan bir kasaba. Bazı hayallerin hiçe gittiğinin bir göstergesi gibi kalabalık, soğuk, samimiyet adına bir şey yok. Bir söz veriyorum kendime. Bir gün oraya gideceğim ve onların hayatını bir enkaza çevireceğim.
"Şiddet eğilimi var mıydı?" demişti Doruk Komiser, üzerinden ne kadar vakit geçtiğini bile hatırlayamadığım bir sorgudayken. Masaya yine onun fotoğraflarından birini bırakmıştı.
"Evet. Öfkesine hakim olamıyordu."
"Gözünü bile kırpmadan birini öldürebilecek biri miydi?" eskiden olsa hemen inkar ederdim ama artık ben de yorgundum.
"'Yapmaz' diyemem."
**
*ŞUBAT 2011*
O kadar garip şeylerle uğraşıyordum ki bazen ders çalışacak vakti bile bulamıyordum ama yine de notlarım çok iyiydi. Yaşadığım onca soruna rağmen kafamı toparladığım anda derslere odaklanmaya çalışıyordum.
O gün yine kursa kalmak istemiştim, takıldığım noktaları öğretmene sorma fırsatı buluyordum böylece. Okul çıkışında kurs başlar başlamaz bir telefon aldım ve adeta kahroldum. Bir hemşire arıyordu, Elif'i hastaneye kaldırmışlar. En son da benimle konuşmuş, o yüzden beni aramışlar. Duyduğum anda dışarı nasıl fırladığımı bile hatırlamıyordum. Bahçede Deniz'i gördüğümde hemen yanına gittim ama o da pek iyi görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT | ZeyKer
FanficLeyla ve Deniz. İstanbul'da bir Lise. Bir olay yeri, bir soğuk kelepçe. Bir katil, bir kurban. Leyla'nın acı kaderi ve Deniz'in ona ihanet eden arkadaşları. Katil kim, kurban kim? İkisi de tanıdık.. Çok geçmemiş birbirlerini sevmelerinin üzerinden...