Gündüzlerimi çoğunlukla Ingrid ve Alex ile geçiriyordum. Artık rahatça dışarı çıkabildiğim için, Alex kedileri dışarıda kovalayarak bizi güldürmeye ve hayatımı katlanılır kılacak kadar eğlenceli hale getirmeye devam ediyordu. Hatta Ingrid bana, Alex babasını attan düşerek kaybetmiş olmasına rağmen, ona ata binmeyi öğretmeme izin bile veriyordu.
Ormana gittiğimde bazen onları da benimle gelmeleri için ikna edebiliyordum. Bir süre her ikisine de yüzmeyi öğretmeye çalıştım. Ingrid umutsuz vakaydı ama Alex çabuk öğreniyordu. Üçüncü dersinden sonra, artık rahatlıkla kendi başına yüzebiliyordu. Ingrid ile kıyıda sohbet ederken; bize gölden su sıçratmak gibi kendince eğlenceli, ancak bizim için sinir bozucu yeni bir eğlence bile bulmuştu.
Onlar olmadığı zamanlarda ise tıpkı eskiden yaptığım gibi bir ağacın altına geçip kitap okuyup, uyukluyordum. Artık etrafta hiç gelincik görmüyordum ve gözlerim sürekli o çiçekleri arıyordu. Bu bana az da olsa kendimi hâlâ evimdeymiş gibi hissettirebilirdi...
Duncan bir daha benimle ormana hiç gelmemişti. Onun yerine Lance ve suratı hep asık olan Alec geliyordu ve hallerinden hiç de memnun görünmüyorlardı.
Burada yaşamaya başlayalı altı ay olmuştu bile... Kendime köpükten bir balon yapmış, onun içinde yaşıyor ve bir gün patlamamasını umuyordum.
Kain'in, beni daha ilk günden cezalarla ilgili uyarması iyi olmuştu. Çünkü önce Rakshasa bir asker tarafından koridorda tecavüze uğramak üzere olan genç bir kızı; ona, bunu yapmaya çalışan ölümsüzü-fiziksel hiç bir müdahale de bulunmadan- sadece bağıra çağıra azarlayıp, kurtarmış ve himayeme almıştım. Bunu; Efendilerden -sırf bir şişe şarabı kırdıkları için- dayak yiyen iki çocuk köle takip etti. Ardındansa bir Kravyad soylusunun -kendisine yanlışlıkla çarptığı için- öldüresiye dövdüğü erkek bir köle izledi.
Bu alışkanlığım; bir başka Rakshasa soylusunun ise küpesini bulamayan bir kadın köle ve başka bir Rakshasa soylusunun daha mahzenden istediği gibi beyaz değil de kırmızı şarap getiren başka bir erkek köle ile de devam etti.
Derken... Şu an himayemde sekiz kadın, beş erkek ve dört çocuk kölem vardı. Tek görevleri ise Ingrid'e yardımcı olmaktı. Yani aslında hiçbir şey yapmıyorlardı...
Böyle giderse yakında kalenin sırf bir katını, himayemdeki köleler kaplamış olacaktı. En sıkıntılı durumu ise Selene ile yaşamıştım. Saçlarını istediği gibi yapamayan genç bir kızı koridorun ortasında korumalarına dövdürüyordu...
Selene, bunun hesabını vereceğimi söyleyerek beni tehdit etmişti. Kızı alıp odama getirmiş ve Kain'e, Ingrid ile haber yollamıştım. Yaklaşık yirmi dakika sonra ise Kain'in odasından, Selene ile yaşadıkları tartışmalarının sesleri gelmeye başladı.
"Ona çok yüz veriyorsun, şımarık bir kız çocuğu gibi davranıyor Kain." ve bunu söyleyen saçlarını istediği kadar güzel yapamayan bir köleyi korumalarına dövdüren kadındı... Gözlerimi devirmekten kendimi alamamıştım.
"Davranmasına müsaade ettiğim gibi davranıyor!" diye karşılık verdi Kain.
"Buna hakkı yok, kimsenin kölesiyle olan durumuna müdahale edemez."
"Ben edemez diyene kadar istediği gibi müdahale eder!"
"O zaman söyle ve şu şımarıklığı kessin."
"Kime nasıl davranacağımı bana sen mi öğreteceksin?" Kain'in ses tonundaki o tehlikeli tınıyı ben bile duymuştum. Ancak belli ki Selene buna dikkat edemeyecek kadar zıvanadan çıkmıştı.
"Ona olan düşkünlüğün, tıpkı bir insan gibi yargılarını etkiliyor. Sen böyle şeyleri hep zayıflık olarak görürdün. Ne değişti Kain? Âşık olmak, birini sevmek, ona takıntılı bir şekilde bağlanmak senin gibi birinin yapacağı şeyler olmadı hiç. O kız, seni zayıflatıyor. Bunu ben görüyorsam, eminim ki diğerleri de görüyordur ve küçük bir insan kızının, liderlerini nasıl da parmağında oynattığını konuşuyorlardır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...