"B-Berke, siz yatakta ne yapıyorsunuz?" diye bağırdı annem, daha o gün tanıştığım Yiğit isimli şahıs ile yatağımda pikenin altında duruyor dizi izliyorduk. Yanlış bir şey yaptığımız yoktu. Tabii annem başka türlü anlamıştı, bunun nedeninin yarı çıplak olduğumdan kaynaklandığını sanıyorum. Size yemin ederim ki sadece dizi izliyorduk, üzerimde bir şey olmamasının sebebini annem bilmiyordu.
"Bir şey yapmıyoruz." dedim hafiften yüksek bir sesle. Annem benim Yiğit ile birlikte olduğumu sanmıştı, inanamıyordum. Ben kim eşcinsellik kim . Annem söylediğime inanmışa benzemiyordu.
"Tahmin etmeliydim." dedi, "Neyi?" diye sordum. Bir an duraksadı, söyleyip söylememek konusunda kararsızdı. Yutkundu ve konuşmaya başladı: "Belki hatırlamazsın, o zamanlar küçücüktün. Sen beş yaşlarındayken eee ben buna devam edemem. "
"Ne anne ne, ben beş yaşındayken ne?" Uzun süre sustu, çıldırmak üzereydim. Yiğit de ne diyeceğini bilemiyor susuyordu. "B-ben gideyim." dedi Yiğit korkarak. Annem "Hayır." diye bağırdı. "Bırak da gitsin!" dedim ama annem böyleydi işte, inadı tuttu mu bir şey yapamazdınız. "Bu iş onu da ilgilendiriyor." dedi, birkaç dakika geçti. Daha bir şey demedi.
"Bunu henüz söyleyecek cesaretim yok." dedi, "Bu kadar zor olmamalı anne!"
En fazla ne söyleyebilirdi ki zaten. Küçüklük anılarımı beynim gerilerine atmıştım. Neden bahsettiği hakkında ufacık bir fikrim yoktu. Yiğit'i ilgilendiriyor da ne demekti. Kafam fena karışmıştı. Doğru dürüst söyleyemez miydi?
Yiğit'in suratında Ben neden hala buradayım aq diyen bir ifade vardı. Haklıydı da bu biraz özele giriyor gibiydi.
"Ben bu iğrenç konuyu daha fazla konuşmak istemiyorum. Ben böyle bir evlat olmanı istemezdim." dedi ve odadan dışarı çıktı. "Üzgünüm Berke" dedi Yiğit yataktan aşağı inerken. "Sıkıntı yok, sen bir şey yapmadın."
Birkaç saniye sonra annem odama geri geldi. "Bak Berke, sen abin gibi mükemmel oldu diye çok uğraştım. Demek ki sıkıntı senden kaynaklanıyor. Böyle olmamasını isterdim, senden evden ayrılmanı rica ediyorum. Ben seni daha fazla görmek istemiyorum. Senden hep tiksindim ve-"
"Ne diyorsun sen anne! Ben hiç sevmedin mi?" Ağlamaya başlamıştım, gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Odadan hızlıca çıktım, dışarıya çıkıp temiz hava almaya ihtiyacım vardı.
Birkaç saat önce
Felsefe sınavımın sonucunu öğrendiğimde küçük çaplı bir kalp krizi geçirmiştim, bu benim tüm lise hayatım boyunca aldığım en düşük nottu. Annemin bunu öğrenmemesi gerekti, sonuç açıklanmadı diye geçiştiremezdim yalan söylediğimi anlardı. Ne yapacağımı düşünmeliydim fakat önce öğlen yemeği yemeliydim. Kantine gittim ve her zamanki gibi pizza tost aldım. Biraz geç geldiğimden boş masa kalmamıştı, ben çaresizce yer ararken tek boş masaya denk geldim. Bu iki kişilik masada o tek başına oturuyordu. Kahverengi kısa saçları, eşsiz bir kahverengi tonu gözleri ve mavi gözlükleri vardı. Onu daha önce gördüğümü sanmıyordum, o kadar dalgındı ki kaç kere seslenmeme rağmen duymadı.
"Ah affedersin, burası boş mu?" dedim, evet anlamında başını salladı. Bir şeye morali bozulmuş gibi duruyordu. Dokunsam ağlayacaktı. Elindeki hamburgerden beş dakikada bir ısırık alıyordu.
"Hey bir şey mi oldu?" diye sordum. "Ah evet biraz üzgünüm çok belli oluyor mu?" dedi. Capri-sun'ından bir yudum aldı. "Sınıfta kaldım." dedi.
Gözlüklü olan herkes nerd olmuyor buradan bunu anladık. "Nasıl?" dedim, daha sınavlar bitmemişti kaldığından nasıl emin oluyordu. "Devamsızlık hakkımı aştım, 11.sınıfı seneye tekrar okuyacaksın dediler." 11.sınıf olduğunu da öğrenmiştim, ismini öğrenmem gerekti şimdi de.
"Abi bizimle yesene." dedi tanıdığım bir ses, kafamı çevirip baktığımda sınıf arkadaşım Dolunay olduğunu fark ettim. "Burada kalmak istiyorum." demesi üzerine Dolunay da oturduğu masaya doğru gitti. "Dolunay'ın abisi olduğunu bilmiyordum." Derin bir iç çekti. "Evet ,popüler olduğum söylenemez." Güldü. Ne kadar da güzel bir gülüşü vardı. "Neden benimle konuşuyorsun bilmiyorum. Okulun en popülerlerinden değil misin Berke?" Vay canına adımı nereden biliyordu. "Seni sevdim." dedim gülerek.
"Oi Berke Senpai!" dedi basket takımından arkadaşım Meriç. Benden bir yaş küçüktü, tam bir anime aşığı idi. "Efendim Meriç-kun." dedim gülerek. "İkiye iki maç yapacağız var mısın?"
"Keyfim yok, kulüp dersinde oynarız." dedim, oturup karşımdaki yakışıklı ile konuşmayı tercih ederdim. "Siz nasıl isterseniz." deyip gitti.
"Beyefendi, bana adınızı bahşeder misiniz?" dedim yakışıklı prense. "Yiğit." dedi kıkırdayarak. Deminki halinden eser yoktu. "O zaman görüşürüz." diyerek masadan kalktım. Çöplerimi çöp kutusuna atacakken ayağım takıldı ve Dolunay'ın üstüne düştüm. 1.90 çocuk 1.60 kızı ezdi. Uzun olmamın haricinde kaslıydım, sporcu olmak bunu gerektirirdi.
"İyi misiniz?" dedi koşarak gelen Yiğit. "Ben iyiyim de Dolunay iyi değil sanırım." dedim. Yerden kalkmaya çalışırken, tekrar düştüm. Yiğit elimden tutarak beni kaldırdı, Dolunay'ın arkadaşı Ceyda da onu kaldırdı. Tüm kantin başımıza üşüştü.
Herkes sormak Dolunay nasıl kimse sormamak Berke nasıl. Berke kızmak.
"Bilerek yaptın değil mi?" dedi Kıraç. 7/24 sinirli gezen biriydi , kafadan kontaktı biraz. "Hayır." dememi umursamadı. "Neden Dolunay'ın üzerine düşmek isteyeyim." dedim bağırarak. Aptallarla konuşurken istemeden sinirlenirdim. "Onu sevdiğin için olabilir mi?"
"Beni seviyor musun Berke?" dedi Dolunay. "Sen seviyor musun?" dedim. Sanırım cevap evet idi.
Dolunay beni seviyordu...
Dolunay sadece beni sevebilir deyip bana vurmaya başladı Kıraç. Önce yüzüme yumruk attı, sonra elimi sıktı. Ağzımdan kan geliyordu, ne kadar sert vurmuştu. Bu kadar insanın önünde birine vuramazdım bunu benim itibarımı yerle bir ederdi. Birilerinin bizi ayırmasını beklemeliydim.
"Bana vurmayacak mısın?" dedi Kıraç öfkeyle. "Hayır." Daha da kızdı, daha sert vurmaya başladı. Basketçi olduğumu bildiğinden bana zarar vermek için elimi masalardan birine koyup elime vurmaya başladı.
Millet de film izler gibi izliyor amk, bir şey yapsanıza
Basket takımı kaptanımız Aral'ın gelişi ile kavga durdu. Gerçi kavga dediğin çift taraflı olur değil mi?
"Ne yapıyorsun lan!"
Ve kavga biter
Yiğit ile revire gittik, neyse ki ciddi bir şeyim yoktu. Elimne yalan söyleyeyim HAYVAN gibi ağrıyordu. Herif sikti elimi amına koyayım.
Neyse sakin olalım. Revir eve yolladı beni, Yiğit de benim için endişelenince birlikte eve gittik. Olaylar böyle gelişti yani. Evde pek bir şey olmadı.
DEVAM EDECEK....
SONLARA DOĞRU GARİPLEŞTİ DÜZENLEME YAPILACAKTIR