samuel barber, agnus dei
25.12.1887 – 05.50, Hampshire, Britanya
"Bir havra yöneticisi gelip, İsa'nın önünde yere kapanarak, "Kızım az önce öldü ama sen gelip elini onun üzerine koyarsan, dirilecek" dedi. İsa kalkıp öğrencileriyle birlikte adamın ardından gitti. İsa, yöneticinin evine varıp kaval çalanlarla gürültülü kalabalığı görünce "Çekilin!" dedi. "Kız ölmedi uyuyor." Onlar ise kendisiyle alay ettiler. Kalabalık dışarı çıkarılınca İsa içeri girip kızın elini tuttu, kız ayağa kalktı."
Markas 5:21-43
Tanrı dünyayı yedi günde yarattı. Tanrı dünyayı yedi ayrı katmana böldü. Tanrı cenneti yarattı, Tanrı cenneti yedi ayrı katmana böldü burada kullarına birbirinden değerleri hazineler sundu. Tanrı cehennemi yarattı, Tanrı cehennemi de yedi ayrı katmana böldü burada birbirinden azaplı acılar sundu. Kulları yeryüzünü terk edip huzuruna kavuştuğunda diz çöküp yalvarmaya başladılar, "Tanrım affet bizi." nidaları öylesine yüksekti ki cehennemden yükselen acı çığlıkları bastırdı. Tanrı konuştu, "İkinci bir şansı vermedim mi sizlere? Merhametimi sunmadım mı sizlere?" Kulları cevap verdi, "Sen en merhametli olansın, Tanrım affet bizi." Tanrı affetmedi çocuklarını, etleri kemiklerinden ayrılırken yükselen çığlıklarını dinledi, Tanrı affetmedi çocuklarını. Cehennemin ateşi yükseldi, çığlıklar arttı, kan kokusu yayıldı etrafa ve cehennem melekleri asla durun lafsını duyamadı. Tanrı ikinci bir şansı vermişti çocuklarına, çocukları aynı günahın ateşine düşmekte ısrarcıydı.
Atların nalları toprağı ezip geçiyor, rüzgarın lanetli uğultusu bedenlerin üzerinden kayıyor, Hampshire'ın doğu ormanından yükselen baykuş sesleri geceye karışıyor. Biri siyah diğeri kahverengi olmak üzere iki atın taşıdığı bedenler ise hiç durmaksızın kaleye doğru yol alıyor. Siyah atın üzerinde ki kadın öncülük ediyor diğerine, acelesi olduğu yumruklarının arasında sıkıca kavradığı dizginlerden belli oluyor. Atının yelesini okşayıp daha hızlı olması adına fısıldıyor. Dar orman yolu toprak yola bağlanınca arkadaki kadın leydi ile aynı hizaya gelerek yol almaya devam ediyor. İçinde yaşadığı korkusu zihnini bulandırıyor bu gece buradan sağ çıkabilmek adına elini kana bulamaya hazırlanıyor. Uzaktan gözüken kalenin kırmızı ejderha desenli bayrakları gözünü alırken dudakları kadim dualardan birisini fısıldıyor. Kalenin gölgesi geceye düşerken, rüzgarın kuvveti bayrakları sertçe savuruyor. Önünde nöbet tutan askerlerin kırmızı üniformaları parlıyor gecenin karasında. Yaklaşmakta olan atları gören muhafızlar ellerinde tuttukları tüfekleri gelenlere doğru hizalıyor ve ardından güçlü bir ses duyuluyor:
"Dur orada yolcu! Ne arasın gecenin bir vakti kalenin civarında? Siyah at güçlü vuruşlarla muhafızın önüne yaklaşınca adam daha keskin bir manevra ile silahını hizalıyor, ardından karşısındaki bedenin siyah başlığı çekiliyor yüzünden, "Leydi Godwinson" sesi titriyor.
"Şafak söktüğü an toplayın eşyalarınızı, kovuldunuz. Atımı dahi tanıyamayan sizlere canımı emanet etmem aptallıktan başka bir şey değildir." küstah sesi muhafızları afallatıyor. "Ne duruyorsunuz açın kapıyı işe yaramaz herifler!" Kalenin ejderha yontmalı demir kapısı ağırca açılırken iki atlı hızla giriyor içeriye. Nal seslerini duyup uykusundan uyanan tımarcı bahçe yolundan koşarak varıyor leydinin yanına, atları alıp uzaklaşıyor oradan. Kadın atından iner inmez Elena'yı kolundan çekerek kalenin iç girişine yönlendiriyor. Godwinson kalesi nesillerdir soylu ailenin yuvası olmuş görünüşüyle dahi güçlerini anımsatmıştır insanlara. Bir ana bina ve iki ayrı kol ile alana yayılmaktadır, atlar için bir ahır hizmetliler için ise başka bir konuk evi ve de hekim odası bulunmaktadır ana bahçede. Gytha ana bahçeden iç kapıya vardığı an kalenin iç muhafızlarının şaşkın bakışları arasından şapelin bulunduğu alt kata yöneliyor. Elena kalenin duvarlarına asılmış aile tablolarından göz gezdirirken, bir yandan da leydinin hızlı adımlarına ayak uydurmak için çabalıyor. Uzun taş merdivenlerin sonu dar ve karanlık koridora açılırken, kapıların ardından duyulan hıçkırıklar Lalisa'nın duraksamasına sebebiyet veriyor, "Daha fazla ağlamayacaksın" fısıldayarak devam ediyor yoluna. "Hızlı ol Elena." Koridorun uzun yolu son kapıya çıktığında, üzerindeki büyük haç işaretinin simgesiyle şapele vardıklarını anlıyor kadın. Hıçkırık sesleri bu odadan yankılanıyor ve de Tanrı'nın haykıırlan ismi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCIA [sekai]
Fiksi SejarahTanrı yukarıdan çocuğunu izliyor, zamanın akrebini avuçları içerisinde paramparça ediyor, Tanrı yukarıdan çocuklarını izliyor, aynı hatanın ateşine düşmeleri için gün sayıyor. Gök tüm şiddeti ile sarsılıp gri bulutlarını yeryüzüne doğru indiriyor, T...