Alien: Yeni Dünya

Yeni Atmosfer

Matthew ile birlikte ilerliyorduk.

Ormanda ağaçların rüzgardan sallanma sesleri dışında hiçbirşey duyulmuyordu.

İkimizde birbirimizle konuşmuyorduk.

Matthew elindeki bıçağı kullanarak önündeki
ağaç dallarını kesiyordu.

Aklıma Ben geldi. Şu an ormanda ne yapıyordu kim bilir. Saf birine benziyordu.
Bu gezegende ne kadar hayatta kalabilir emin değildim.

"Hayatta kalmak."

Birden annemi düşündüm.

Bu gezegene kendilerini benim için tehlikeye atan insanlarla gelmiştim.

Biri ölmüştü.

Ama hala yalnız değildim. Matthew yanımdaydı. Ben neredeydi kim bilir.

-Ne oldu?

Sessizliği Matt bozmuştu.

+Hiç. Sadece gelecekte ne olabileceğini düşünüyordum.

Önüne bakarak devam etti. Beklediğim tepki bu değildi.

-Ripley!

Birden kafamı Matthew'e doğru çevirdim. Duruyordu. Daha sonra ne olduğunu anladım.

-Aman tanrım.

İkimizde önümüzdeki uçurumun ardındaki yapıya bakıyorduk. Bunlar bir insanın yapabileceklerinin ötesiydi.

Yapının hemen ardında bir mavilik vardı.

Bu bir deniz değildi. Çünkü her yerinde çıkıntılar vardı.

-Gördün mü? Binanın arkasında atmosfer değişiyor. İklim değişimi gibi.

Matthew genelde pek bilgece konuşmazdı. Daha çok geminin güvenliğini sağlıyordu. Hafif kaslı olmasından farkedilebiliyordu.

Ben olsa, bize buranın tanımını yapmıştı.

Yavaşca ilerleyip uçurumdan aşağı baktım.

-Burası pek yüksek değil. Bir ipimiz olsa inebilirdik.

+Tüm aletler gemide kaldı.

Umutsuzca ağacın yanına oturup yapıya baktık.

-Bu yapı bana tanıdık geldi.

Matt'e baktım.

-Sanki Sevastopol'de Marlow adındaki bir adam bana buranın resmini göstermişti.

Arkamızdan bir ses geldi. Matt eline silahını aldı.

-Hey çocuklaa-

Bu Ben'di. Fakat o da bu göz alıcı yapıya takıldı.

+Hey, Ben!

-Çocuklar? Siz... ne bulduğunuzun farkında mısınız?

Matt ile birbirimize baktık.

-Bu bir Space Jockey.