Okulun bahçesindeki banklardan birinde oturan genç kız telefonuyla uğraşıyordu. Kulağının içine saklanmış kulaklığında en sevdiği şarkılar çalıyordu.
'Kaşları çatılmış, işine fazla odaklanmış olmalı' diye düşündü onu kalabalığın arasında bile görebilen ve uzun zamandır büyük bir hayranlıkla onu izleyen genç çocuk.
Kızın her haraketini dikkatle izliyordu. Başı öne eğikti.
Uzun kirpikleri çocuğun ezberlediği ama hiç üstünde hissetmediği koyu kahverengi dairelerini örtüyordu.Çaldığı piyonalar sayesinde ince uzun olan parmakları hızlıca ve durmadan tuşlara basıyor ardından da yanındaki limonata ve tostunun oluşturduğu öğle yemeğinden bir parça alıyordu.
Çikolata rengi saçlarından bir tutam kulağının arkasından kurtulup esmer yüzüne geldiğinde birazcık durdu. Fazla kendini kaptırmıştı.
Telefonu yana bırakıp başını kaldırdı. Çocuk kahverengileri artık daha kolay gözüküyordu ve bu haliyle muazzamdı. Yani oğlana öyle geliyordu.
Başını gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldı. Nefesi sigara dumanı gibi havada dağıldı. Soğuk havalar... Nefesi dönüp düştüğünü düşündü. Sebepsizce komik gelmişti.
Kısa bir süre sonra işine devam etmek adına gelen tutamı eski yerine koymaya çalıştı ama saç ne yaparsa geri geliyordu. 'sanırım bu evrenin bana bu kadar yeter, o kıçını kaldır ve okula git demesi' diye düşündü.
Yavaşça elini oturduğu kaldırıma koydu ve sonrada ayağa kalktı. Kazağını silkeledikten sonra telefonu kapattıp arka cebine koydu. Arka plandan ise hala yumuşak tınılar yükseliyordu.
Arkasını dönüp limonatasını ve tostunu aldı. Sonra da okula doğru yürümeye başladı. Ses yumuşak tınılardan eğlenceli notalara zıplayıvermişti, şarkıdeğişmişti.
Eğlenceli bir melodi çalmaya başladı. Şarkıyı biraz dinledikten sonra anlamıştı. Onu her zamanda ve her koşulda mutlu eden şarkı kulağından beynine giriyor ve beynini bir uyuşturucu kadar mutlu ediyordu.
Bütün vücudu şarkının büyüsüne kapılmış bir şekilde ritime ayak uyduruyordu. Yürürken adımlarını şarkıya doğru atıyor. Başını ise sağa sola sallıyordu.
Nakarat kısmı geldiğinde 'Lady...' diye şarkıyı mırıldanmaya başladı. 'I wanna be your left hand man...' diye en sevdiği kısmı söylemeye devam etti. Genç oğlan gülümsedi. Bu hali fazla tatlıydı.
Kızın elindeki sucuklu ve kaşarlı tostun hiç ama hiç romantik olmaması bile bu büyülü anı bozamıyordu. O asla gerçek olamana karakterler gibiydi
Kızın dudağında ufak bir tebessüm baş gösterdi. Onu izleyen genç şaşırmıştı. Bugünün onun için zor geçtiğini zannetmişti. Zaten oğlan haklıydı. Bugün oldukça zor bir gündü. Zorbalık ve suyla dolu olan bir gün nasıl kolay olabilirdi ki zaten?
Ama sonuçta acılar geçerdi-ki kızın biraz fazla hızlı olurdu. Ne diyebilirdi ki güçlü bir bağışıklık sistemi vardır- ve her insanın geçirmek için farklı yöntemleri vardı.
Bazıları yeni hobiler edindir, bazıları arkadaşlarına sığınır-kız bunu yapamazdı çünkü genelde geniş olan arkadaş çevresi bugün karşı cephede yer almıştı. Yani biz buna kızı en zor günlerinden birinde yanlızlığa itmek diyebiliriz sanırım yada kısaca yüzüstü bırakmak- kendini kötü biri yapan insanlar olduğu gibi kendi kendine delirenler de vardır.
Kızın ki de bu dünyadan uzaklaşıp müzik dinlemek ve hayal kurmaktı. Gayet zararsız ve oldukça hoş bir yöntemdi.
Üzüldüğünde siyah şarkıları dinlerdi. Rahatlamaya ihtiyacı olduğunda ise gökyüzü mavisi olan ya da bulutlara benzeyen bembeyaz şarkıları dinlerdi. Mutlu olmak istediğinde çimen yeşili ve limonata sarısını karıştırıp eğlenceli bir melodi şöleni yaratırdı. Dans için koyu pembe ve kırmızı dinlerdi ama favorisi kesinlikle turunculardı. Gün batımına benzerdi o şarkılar, sevmeyenler sadece ağız tadı olmayan insanlardı ya da hayatın ağırlığını biraz fazla sırtında taşıyanlar...