50. Bölüm - Uygun Bir An

5.8K 622 57
                                    

Tekrar kendime geldiğimde, ne kadar zamandır bilinçsizce yattığımla ilgili hiçbir fikrim yoktu.

Hemen tepemde parlayan floresanların ışığının verdiği his gözlerime batan binlerce iğne varmış gibi rahatsız ediciydi. Yattığım yerden hafifçe doğrulduğumda, başlarda etrafımda sadece bir bulanıklıktan ibaret olarak görebildiğim bedenlerin netleşmesi biraz zaman almıştı.

Yine revirde bembeyaz bir odadaydım.

Tepemde dikilen Trever ve Greta'nın endişeli gözleri ise üstümdeydi.

Onlara iyi olduğumu belirtmek ister gibi hafifçe gülümsedim, çünkü boğazım resmen çöle dönmüş gibi kavruluyordu. Sesimin karga gaklamasından farksız olmayacağından ve dediklerimi anlayamayacaklarından emindim.

Gözlerim yatağın yanındaki komodinin üzerinde bulunan sürahiye kaydı.

Nihayet Greta neye ihtiyacım olduğunu anlamış ve bir bardağa su koyup bana uzatmıştı.

Bardağı alırken titreyen ellerimi görmezden geldim.

İçtiğim her lokma suyla beraber kuruyan damarlarım tekrar canlanıyor gibiydi.

Ben daha suyu bitiremeden açılan kapıdan içeri Win girdi.

"Sonunda kendine gelmene sevindim Alina."

Gülümsedim ve nihayet konuşabileceğime olan güvenim yerine gelmiş olduğundan, "Teşekkür ederim." diyerek karşılık verdim.

Kaşları endişeyle çatılmıştı. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

Ellerim istemsizce aldığım yaraların bir kısmının olduğu karnıma gitti. Parmaklarımla hissedebildiğim tek şey dümdüz tenimdi.

"İyiyim." dedim kafamı sallayarak.

"Buna sevindim."

Bakışlarım Greta'ya kaydı. Gözlerindeki endişe hala yerinde duruyordu. Ben bilincimi kaybettikten sonra neler olmuştu?

"Ne zamandır buradayım?"

"Birkaç gündür."

"Tam olarak kaç gün?"

"İki buçuk."

Tanrılar aşkına! Neredeyse koskoca üç gündür kendimde değildim.

O sırada tekrar açılan kapıdan içeri giren Cade'in bakışlarından, başımın gerçekten belada olduğunu anlamam zor değildi.

Kollarını hesap sorar bir tavırla göğsünde birleştirip hemen yatağımın yanına kadar geldi ve dik dik bana bakmaya başladı.

"Neler oldu?" diye sordu dümdüz bir sesle.

Bakışlarım yine Greta'ya kaydı.

Hay lanet! O bir şeyler söylememiş miydi?

Greta ne düşündüğümü anlamış gibi, "Hangarda sahip olduğun güçle ilgili antrenman yaptığını söyledim onlara." dedikten sonra bakışlarını Cade'e yöneltip duraksayarak, "Ancak bir de senden dinlemek istiyorlar." dedi.

Sahip olduğun "güçle" demişti "güçlerle" değil... Bu da demekti ki havayı kullanmaya çalıştığımı düşünüyorlardı. Yani hala hiçbir şeyden haberleri yoktu...

Cade'in kuşkuyla kısılmış gözleri Greta'nın üstündeydi şimdi ve "Eminim Alina kendisi konuşabilir Greta. Ancak kendini tekrar onun yerine konuşmak zorunda hissediyorsan dışarıda da bekleyebilirsin. Çünkü sadece ondan bir açıklama bekliyorum." dedi.

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Hangarda rüzgarla ilgili pratik yapıyordum." Gözlerimi bu kez beni dikkatle inceleyen Cade'in gözlerine diktim.

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin