Sabah alarmı ile uyanan mavi saçlı genç adam geç kaldığını fark etti. Anında hazırlanıp evden çıktı. Kafeye ulaştığında kapının önünde bekleyen bir kadın gördü. Bu Kaede'ydi.
Kaede: Nerelerdeydin Shuichi, yine uyuya kaldığını söyleme sakın!
Adam güldü.
Kaede: Sen artık 32 yaşında çalışan bir adamsın Shuichi. Uyku düzenine uyman gerek!
Shuichi: Tamam tamam, bir daha olmayacak eminim, söz.
Kaede: Göreceğiz.
O sırada içeriden biri seslendi.
Rantaro: T-tatlım orada durmak yerine bana yardım etsen diyorum.
Elinde kocaman bir kutu vardı.
Kaede: Ah, üzgünüm üzgünüm!
Yanındaki kadın içeri doğru koştu ve yeşiller içindeki adama yardım etti. Taşıdığı kutudaki yapraklar üzerine dökülmüştü. Shuichi bu sırada içeri girdi. Üst kata çıktı. Soyunma odasında üzerini değişti ve kafe önlüğünü giydi. O arkadaşları ile birlikte açtıkları kafenin çalışanıydı. Hayatı çok basitti onun. Evden işe, işten hastaneye ve sonra tekrardan eve dönüyordu.
Ama ne yazık ki bugün öğlen vardiyasındaydı. Bu da hastaneye geç gideceği anlamına geliyordu. Aşağı indi ve kasaya bakmaya başladı. Bir süre sonra bulaşıkları yıkayıp kahveleri hazırladı. Gün ortasında başlayan vardiyasının bitmesine daha 2 saat vardı. Saat akşam 7 olduğu için çok kişi yoktu. Yemek saatiydi çünkü.
Kaede: Shuichi, biz çıkıyoruz!
Shuichi: Tamamdır! Ve tekrardan 2. evlilik yıl dönümünüzü kutlarım.
Rantaro: Teşekkürler dostum.
Elini boynuna götüren Rantaro hiç değişmemişti. Eskisi gibi utangaçtı.
Ve bir süre sonra kafede tek başına kaldı Shuichi. Saat 9 olunca kafeyi kitleyip çıkması gerekiyordu. Ama patron (Kaede) bugün erken çıkabileceğini söyledi. Bu güzel bir haberdi. Üst kattaki soyunma odasında kıyafetlerini dolabından alıp giyindi. Önlüğünü askıya astı ve aşağıya indi. Sonra cebinde birşey olduğunu fark etti. Elini cebine attı. Çıkan şey bir flashback ti. Niçin cebindeydi bu? Kendisi bir flashback e sahip değildi. Masanın üzerinde bir bilgisayar vardı. Bilgisayara taktı. Ve oturdu. Bilgisayar açıldı. Dosyalardan birinde "buraya tıkla" yazıyordu. Tıkladı ve önünde bir video belirdi... Bu videoda genç bir oğlan vardı. Mor saçları ve kocaman bir gülümsemeye sahipti. Bu yıllar önce aşık olduğu çocuktu. Hala da aşıktı. Ama 5 sene önce onu kaybetti. Oğlanın gözleri hareket ediyordu. En son ekrana baktı ve gülümsedi. Video sadece 5 saniyelik olsa da onu görmek bile gözlerinin dolmasına sebep oldu. Onu özlemişti. Ve bu videoyu büyük ihtimal Miu yapmıştı. Sonuçta bugün onun doğum günüydü. Ama kendini toplarlaması gerekiyordu. Hastanede onu bekleyen biri vardı. Hızla kafeyi kitleyip çıktı.
__________________________________________Shuichi: Ben geldim!
"Geciktin... "
Shuichi: Üzgünüm bugün öğlen vardiyam vardı.
"Demek öyle. "
Karşısında hergün ziyarete geldiği bir kız duruyordu. Ayaktaydı. İlk geldiğinde nefeslenmek için başı eyik olduğundan görmemişti.
Shuichi: S-sen...
"Evet, artık adım atabiliyorum. "
Shuichi tek bir kelime etmeden sıkıca küçük kıza sarıldı. Yine gözyaşları içindeydi.
Shuichi: Sen... Sen çok güçlüsün, Yuki-chan!
Küçük kız kıkırdadı. Shuichi onunla 2 yıl önce geçirdiği araba kazası sonucu bu hastanede tanışmıştı. O 13 yaşındaydı. Ve 5 yaşındayken geçirdiği bir kaza sonucu bacakları felç kalmıştı.
"Aslında çok başarabildiğim söylenemez. Sadece 2 veya 3 adım atabiliyorum. Galiba düzgün yürüyebileceğim zamanı ne sen ne ben asla göremeyeceğiz... "
Shuichi: Bu bile iyi. Ama şimdi yatağa geri geç. Henüz bunları düşünmek için çok erken.
Küçük kızı kucaklayıp yatağa oturttu.
"Hey... Senden birşey isteyebilir miyim? "
Shuichi: Tabiki.
Küçük kız yatağının yanındaki çekmeceye açtı ve içinden bir defter çıkardı. Bu bir albümdü.
Shuichi: Y-yuki-chan sen... Onu nereden-
"Dün buraya geldiğinde çantandaydı. Bende göz atmak istedim ve resimlerin çoğunda sen ve mor saçlı bir çocuk vardı... Doktorlara sordum ve bana o çocuğun da bu hastanede yattığını ama kanser nedeniyle öldüğünü söylediler. Bazı doktorlar da senin ona aşık olduğunu söyledi. "
Shuichi bir süre konuşmadı. Ne yapacağını bilmiyordu.
"Senden beni onun mezarına götürmenin istiyorum. Onun için dua edeceğim. "
Shuichi: Y-yuki-chan bunu yapamam. Bunun nedenini sen de biliyorsun, bacakların...
"Umurumda değil, oraya gideceğim. Onu tanımak istiyorum! Hem... Bacaklarımın felç olması dışarı çıkamayacağım anlamına gelmez! Bende yaşıtlarım gibi tüm günümü dışarıda geçirmek istiyorum belki! Belki ben de ailemle seyahat etmek istiyorum... "
Yuki-chan'ın ailesi o kazada ölmüştü. Yani bir ailesi yoktu. Ağlıyordu.
Shuichi: Bunu... Neden bu kadar fazla istediğini bilmiyorum. Onu tanımıyorsun bile, o senin için önemli değil.
"Ama senin için önemli! Onu ziyaret etmek yerine hergün bu berbat hastaneye geliyorsun! "
Bir sessizlik çökmüştü aralarına ama Shuichi bunu bozdu.
"Tamam. Seni oraya götüreceğim. "
Kızın yüzünde bir gülümseme belirdi. Shuichi onu sırtına aldı ve gecenin o saati sessizce hastaneden çıkıp mezarlığa gittiler.
Shuichi: Geldik. Şimdi onun yanına gidiyoruz.
ARKADAŞLAR BİLİYORUM ÇOK AMA ÇOK UZUN OLDU DAHA DEVAMI VAR AMA SIKILMAYIN DİYE BURADA KESTİM ONU DA GÜN İÇİNDE ATMAYA ÇALIŞACAĞIM.