Keyifli okumalarrr :)
&&&&&
Uyanmama sebep olan şey, yüzüme kondurulan yumuşak öpücüklerdi. Yanaklarıma, burnuma, anlıma, şakaklarıma...
Yüzümdeki tebessümle gözlerimi açarken, karşımda Aktan'ın güzel suratını görmemle birlikte, tebessümüm daha da çok büyüdü. Kollarımı boynuna dolayıp kendime çektim ve sımsıkı sarıldım "günaydın."
"Günaydın bebeğim." Yüzünü boynuma bastırdığım için sesi boğuk çıkmıştı. Kafasını boynumdan kaldırdı ve kendini yan tarafıma attı.
Boğazımı temizleyip "ne zaman uyandın?" diye sordum. Yeni uyandığım içim sesim kısık çıkmıştı."Uyanalı çok oluyor."
"Ne yaptın onca zaman?"
"Seni izledim."
Yok ben cidden bayılacağım galiba. Allah'ım bu çocuk beni kalpten götürecek. Bir dakika bir dakika, seni izledim dedi değil mi? Ama ben yeni uyanmıştım ve şu an cin çarpmış gibi gözüktüğüme eminim. Saçlarım dağınık, yüzüm gözüm şiş... Ya sümüğüm, salyam falan akmışsa? Aman Allah'ım! Ona böyle gözükmek çok kötüydü.
Ellerimle yüzümü kapattım. Utanmış mıydım? Kesinlikle evet, hem de fazlasıyla. Onunla buluşacağım zaman allanıp pullanan biriydim ben. Bu durum benim için rezillikten başka bir şey değildi. Aktan yüzümü neden kapattığımı anlamış olacak ki hafifçe gülüp ellerimi yüzümden çekti. Yüzümü avuçlarının arasına aldı "biliyorum şu an kötü göründüğünü düşündüğün için, seni izlemiş olmam seni utandırdı. Ama sakın böyle düşünme, sen her halinle güzelsin. Hatta en çok bu halinle güzelsin. Doğal halinle. Ne kadar çok doğallık, o kadar çok sen demek sevgilim. Senin güzel olmak için o saçma sapan makyaj malzemelerine ihtiyacın yok."
Birşeyler yapın, eriyorum sanırım. Ela gözlüm sen hep böyle mi yapacaksın ama ya senin yüzünden susuzluktan değil, kalp krizi geçirip öleceğim. Evet iç ses. Bu çocuk benim sonum olacak galiba.
"Teşekkür ederim" diye mırıldandım gözlerinin içine bakarken. Şu an gökyüzünü göremiyorduk, ama ben onun ela gözlerine baktığımda güneşi, ayı, yıldızları görüyordum. Bunun aşkla bir alakası olabilir miydi?
Eh, bence evet... Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattığımda bakışları bir saniyeliğine dudaklarıma kaydı, sonra tekrar gözlerime çıktı."Hem ben senin sümüklü ve salyalı halini de severim, merak etme."
Ona ters ters baktığımda, susmak zorunda kalmıştı. Eliyle ağzına hayali bir fermuar çekti.
Susamıştım ve açtım. Midem tekrar bulanmaya başlamıştı. Sürekli yutkunmak zorunda kalıyordum. Sanki ağzım bir çöldü de, dilim o çölde susuz kalmış bir kervancıydı... Aktan'ın da aynı durumda olduğuna adım kadar emindim. "Susadın mı?" diye sordu ilgiyle. Tam evet diyecektim ki kendi kendine konuşmaya başladı "benimki de soru, tabii susadın."
"Dayanabilirim, problem değil. Çok zor durumda kalana kadar bir şey yiyip içmek yok."
Derin bir iç çekip kafasını tamam anlamında salladı. Bana hüzünlü gözlerle bakıyordu. "N'oldu?" diye sordum kısık bir sesle. Yutkundu "senin böyle zor bir durumda kaldığını görmek canımı çok sıkıyor Güneş."
Gözlerimi gözlerinden bir saniye olsun ayırmadım. "Şu an miden bulanıyor, canın yanıyor ama ben bir çözüm bulamıyorum ve bu beni kahrediyor."
"Birşeyler yapmak zorunda değilsin."
"Ama ben bir şeyler yapmak istiyorum Güneş."
Elimi uzatıp avucumu yanağına yasladım. Sakalları biraz daha uzamıştı. Derin bir nefes çektim içime. Ne diyebilirdim ki? Kendini bir şeyler yapmak zorunda gibi hissetmesi beni nedense üzmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
AléatoireOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...