Yere oturmuş kafamı duvara yaslamıştım. Gözlerim artık kapanmak istiyordu, ama uyuyamazdım. Ne zamandır içerde bilmiyordum ancak gelen su sesi hala durmamıştı. Suyun neden açık olduğunu bilmek o kadarda zor değildi. Belliki onu duymamı istemiyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Kollarımı birbirine dolayıp dizlerimi kendime çektim. Kafamı kollarımın üzerine koyup sakince gözlerimi yumdum. Boğazımın düğümlenmesine engel olamıyordum. Şuanda kim bilir ne düşünüyordur. O burada acı çekerken sevdiği kişi belkide beomgyu'nun dediği gibi başkasının yanındadır. Üzülmek elinde olan birşey değildi sonuçta, sadece yine duygularını üzerime alıyordum. İçeriden gelen su sesi kesilince kafamı kaldırdım ve duvara tutunarak ayağa kalktım. Ayakta durmam zordu şuanda o yüzden duvarı bırakmadım, kapı açılınca dik durmaya çalıştım. İçeriden çıktığında kafası yere dönüktü, yüzü ıslaktı, yanakları ve burnunun kızarıklığını görebiliyordum. Gözlerini bana dikti, dudaklarını birbirine bastırıp tekrar araladı. Nefes almakta zorlanıyor gibiydi, ona doğru bir adım attığımda oda bana doğru gelmişti. Kafasını eğdi,
"Hava almam gerekiyor, dışarıya çıkacağım." Deyip dengesizce yürümeye başladı, kolunu tuttum.
"İyi değilsin," dedim. Bana bakmadan kolunu çekiştirdi ve yavaş adımlarla dışarıya çıktı. Hava almaya gitmiyordu orası kesin. O yüzden yine aynı şeyi yapıp bende odama geçtim. Pencerenin önünde duran sandalyeye oturdum. Camdaki yansımama baktım. Elimle suratımı ovuşturup yansımama yaklaştım. Gözlerim fazla kızarmıştı ve yanıyordu. Soobin neredeyse üç saat boyunca o banyodan çıkmamıştı, ve bende onu beklerken her zaman ki gibi gizlice içimi dökmüştüm. Bu olay sanırım herzaman böyle olacaktı. Aşağı bakınca Soobin'i yine herzaman gittiği o büyük alana giderken gördüm. Kafamı cama dayayıp gözlerimi yumdum. Ne zaman geri döneceği belli olmazdı, o yüzden yanan gözlerimi dinlendirmek istedim.
~
Gözlerimi hafifçe araladım, boyunumun ağrısı ile suratımı buruşturup boyunumu tuttum. Çok feci bir şekilde yatmıştım. Kafamı geriye doğru verip esnemeye çalıştım. Tekrar gözlerimi açıp net görmeye çalıştığımda odayı dolduran gök gürültüsü içimi ürpertmişti. Yağmur yağıyordu, panikle telefonumu alıp saate baktım. Gecenin ikisi idi. Yerimden kalkıp aşağıya baktım. Büyük mekan hala açık olsada Soobin'i göremiyordum. Arkamı dönüp odadan çıktım. Soobin'in odasına gelince tedirgin olup durdum sonrada kapıyı çalmadan açtım. İçeriye sessizce girdim. Ama hayır burda değildi. Bu iyi değil, bu kadar uzun kalması hiç iyi değil. Odadan çıkıp kapıyı kapattım, tekrar kendi odama girip siyah, kalın montumu aldım. Onu giyip kafamı kapattım ve evden çıktım. Merdivenlerden hızlı hızlı inmeye başladım. En sonunda dışarıya çıktığımda yağmurun düşündüğümden daha hızlı yağdığını fark ettim.
Eğlence yerine geldiğimde etrafta dolaşan çok kişi görmedim. Birkaç çift ve kenarda uyuyan insanlara baktım. Ellerimi cebime sokup öylece dışarıda beklemeye başladım. Bir süre sonra Soobin'in gelmeyeceğini anladım ve merdivenlerden aşağı indim. İçerisi dışarısına göre baya kalabalıktı. Gözlerimi dikkatlice etrafta gezdirdim. En çokda tezgahın tarafına bakıyordum. Arkası dönük kafasını tezgaha dayayan birisi dikkatimi çekti. Yaklaşınca onun Soobin olduğunu anladım. Panikle elimi sırtına koyup kulağına eğildim,
"Soobin, gitmemiz gerekiyor. Hadi kalk," deyip onu sarsmaya başladım. Kaşlarını çatıp bana baktı sonra tekrar kızaran gözlerini yumdu. Bir kez daha onu sarsarak konuştum, "Soobin, hadi lütfen uyan." Dedim. Kafasını kaldırıp doğruldu, aceleyle kolunu çekiştirdim. Elimi tutup beni itekledi. Umursamayıp tekrar kolunu tuttum ayağa kalktı, ani olduğu için dengesini kaybetti, zorlukla ayakta tutmaya çalıştım. Bir elimle onu tutarken diğer elimle kenara attığı ceketiğini koluna geçirmeye çalışıyordum. Bunu yaparken tekrardan oturmuştu. Tamamen giyindikten sonra sol kolunu boynuma koydum. Ve kendi sol kolumuda onun beline koyup kalabalık alandan zorlukla çıkmaya çalıştık. Merdivenler çok fazla zorlasada başarmıştık. Ayakta duramıyordu, iki dakikada bir kendini üzerime bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't see me / Sookai
FanfictionKollarını kendinden neredeyse üç santim daha uzun olanın boyununa dolamıştı, kafasını kaybolmak istercesine boyununa bastırıyordu. Uzun olansa olanlara anlam vermek istercesine donmuştu. Boyunundaki ıslaklıkla ağladığını hissetti, ses çıkarmasada...