1/2

1.2K 51 108
                                    

Sıradandan biraz daha sıradanlık dışı bir camış gibi yeme partisi olması gerekiyordu. Hatta bunun için gün içinde bir şey yenilmeyeceğine bile anlaşılmıştı.,

Sonra Jisung'ın onun da geleceğini duyunca birazcık heyecanlandığı Hyunjin'in okulda kalmasını gerektirecek bir işinin çıkması, Minho'nun evden ayrılmadan hemen önce kız arkadaşıyla kavga ettiği için barış sevişmesi yüzünden gelemeyecek olması, ev sahibi Seungmin'in gece yarısına kadar teslim edilmesi gereken ödevinin mükemmeliyetçiliği yüzünden uzaması...

"Sence de saçma değil mi?"

Seungmin'in ufak ancak minimalist tavrından zenginlik akan müstakil evinin çimleri cetvelle ölçülerek kesilmiş bahçesinde, geniş yemek masasında tek başına ellerini karnına yerleştirmiş oturuyordu Jisung. Öte yandan saat nasıl olsa geç oldu diye mangala başlamış Chan sessizce biftekleri bekliyordu. Masa çoktan kurulmuş, sonra da diğerlerinin gelmesinin uzun süreceği anlaşılınca hepsi dışarıdan sipariş edilmiş yemeklerin ambalajları üstlerine örtülmüştü.

Bir elinde maşayı tutarken ötekini beline koyup ağırlığını sağ ayağına vermiş Chan kara kara etlerin yağmurumsu cızırtısını seslerken onları izliyordu.

"Chan."

Başını da gözleriyle beraber kaldırıp akşam karanlığı bastırmamış olmasına rağmen şimdiden yakılmış bahçe ışıklarıyla aydınlanan Jisung'a baktı.

"Ne?"

Sadece sahte yağmur. Jisung'ın iştahsızım dedikçe guruldayan karnı. Oysa bugün ziyafet için en iyi gündü.

"Minho'ların aşırı kondom kullanmasının dünyayı kirletmesinden mi bahsediyorsun yine."

"Hayır, doğurmaktan iyidir ama kimsenin gelmemesini kast etmiştim ben." Üstelik bu ambalaj paketleri o kondomlardan çok daha kötüydü.

Chan özenle temizlenmiş ızgaranın ortasında, altındaki coşkulu alevle bir başlarına değmeden yanan iki çaresiz pirzolayı sırasıyla çevirdi. "Sen başla istersen," dedi ona. Jisung omuz silkti. Chan bunu görmedi.

Onlarınki iyi bir arkadaşlıktı. Birlikte gömülseler ve Seungmin'i bile beklemeseler yine de keyif alırlardı. Hatta kimse de neden bizsiz başladınız demezdi ama Jisung o an bunu istemiyordu.

Ayakkabılarını sıyırıp topuklarını sandalyeye çıkardı. Beyaz kabın altından göz kırpan bohça mantıya kaçamak bir bakış attı, ondan kaçarken gözleri Chan'a döndü ve döner dönmez akciğerleri yok bizden de bu kadar dedi. Freud'ca gelişmemiş beyninden ötürü insanın her türlüsüne yükselen libidosu önce yanaklarına sonra da pipisine bir tokat attı. Chan tam bir mangal babasıydı. O ikicik pirzola sakin sakin yanarken başında beklemeyi gerektirmese de.

Belki onun koltukaltlarını ıslatmış hoodiesi tam da bu havanın giysisi değildi ama emin olunmalı ki Chan'ın koltukaltlarını da üşüten sıfır kollusu serinliğe değil bahçenin romantik havasına, ağaçlardaki fenerlerden ötürü parlayan bronzlaşmış parlak omuzları da Jisung'ın erotizmine yakışırdı.

Olurdu böyle şeyler. Söylenmediği ya da kendince itiraf edilmek yerine yalnızca canın isterken bakıldığı sürece bunların hiçbiri "no homo" kategorisinden çıkamazdı. Bu yüzden Jisung biraz daha baktı, şu anlık bu kadar yeter deyip yeniden önüne döndü. Dudaklarını yaladı.

"Gel de beraber yiyelim. Kurt gibi açım."

"Şuna bir bakar mısın?" Jisung başını çevirdi. Yüzünün bir karış ötesinde Chan'ın ona uzanmış kolundan maşayla biten ufak et parçasıyla karşılaştı. Burnu bir tavşanınki gibi titredi. Ya da Chan öyle gördü. Açlık hiç bu kadar zor olmamıştı. Ve bir lokmaya uzanmak.

Yemek yerken yapıyorsan gay değildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin