living life, in the night - cheriimoya [v.]

83 16 0
                                    

Ağzıma doldurduğum makarnaları çiğnemeye çalışırken beni izleyen anneme bakıyordum. "Acıkmışsın" dedi, sakin bir sesle. Gülümsemeye çalışarak çiğnediklerimi yuttum.

"Kurt gibi," dedikten sonra biraz daha makarnayı ağzıma doldurmuştum.

"Fiona'ya ne olmuş, anlat hadi. Yeterince yedin." dedi annem, inanmaz bir şekilde ona bakıp feryat eden bir sesle "Bu ikinci kaşığımdı." dedim.

"Anlat, sonra yersin." dedi.

"Pekala..."

Ağzımı peçeteyle silip önümdeki tabağa hasretle bakmazdan önce tüm gün boyunca yaşadıklarım ve büyük ölçüde kafamdan uzaklaştırdıklarım birden karabasan gibi aklımda bitmişti. Derin bir iç çektim.

"Bugün Griand'la buluştuk, bir şeyler yemek için bir restorana girdik."

"Evet, evden çıkmadan önce on tane elbise değiştirdin sırf bu yüzden." dedi annem, gözlerimi devirdim.

"Biliyorsun Griand ünlü biri. Onun terimiyle, "fanlar" benim terimimle de "yamyamlar" etrafımızı çevirdiler, restoranı resmen abluka altına aldılar. Nasıl haber aldılar, bilmiyorum ama çığırtkan bir senfoni orkestrası gibiydiler 'Aaaa, uuuu, vauuuv, yaaaa' şeklinde bağırıyorlardı."

Annem bıkkın bir sesle "Girişi kısa kesebilirsin, gelişme kısmına gel." dedi. Gözlerim ikinci kez devrilirken konuşmaya devam ettim.

"Peki, en sonunda tahmin edebileceğin gibi yamyamlar Griand'ı alıkoydular, ben de bir arka kapı bulup firar ettim. Tam çıkmış yürürken beni Fiona aradı, sesi kötüydü. Bana gideceğini söyledi, onu sevmeyen biriyle ömrünü geçiremeyeceğini, sonra telefonu kapattı. Kapanan telefonun ardından bir süre şaşkınlık yaşadım elbette, ama çok zaman geçmeden Griand'ı aradım, olanları anlattım, Fiona'yı aramış o da benden sonra, ulaşamamış. Bana Fiona'nın evinde onunla buluşmamı söyledi. Fiona'nın evine gittiğimizde annesi bize kapıyı açmadı.  Sonra beni içeri alıp Griand'ı dışarıda bıraktı. Son zamanlarda sürekli kavga ediyorlarmış, Fiona ve Griand. Fiona'nın annesi Griand kapının dışındayken birçok şey söyledi.. Sonra benim ricamla onu içeri aldı, ikisi biraz tartıştılar. Tam tartıştıkları anda kadının telefonu çaldı. Fiona pasaportunu unutmuş, havaalanının içinde, işlem yapamadan kalmış öyle. Annesinden pasaportunu getirmesini istedi." deyip durakladım.

"Kim götürdü pasaportu? Griand mı, Jane mi?" diye annem heyecanla sordu.

"Griand'la biz gittik, Fiona Griand'ı görür görmez bağırmaya başladı, ağladı.." dedim, hüzünlenmiştim.

"Sonuç?" diye sordu annem.

"Fiona gitti, Griand da gördüğüm kadarıyla en son fena değildi." dedim,

"Nasıl fena değildi?"

"Biliyorsun, onu sevmiyordu."

"Peki, kimi seviyor bu çocuk? Ne zamana kadar bu şekilde gidecek? En son Margaret da onu böyle terk etmişti. Bu çocuğun derdi ne?"

"Bilmiyorum, ama bildiğim; Griand'ın kimseyi sevemeyeceği, anne." deyip elime çatalımı aldım, yemek yiyeceğimi pek sanmıyordum ama şimdilik oyalanacak tek şeyim oydu.

oyuncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin