♑︎ XV

161 19 12
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kayıplar çok şiddetli ve ani gelişirdi. Her şeye sahip olduğunu düşündüğün zaman gerçekleşen o yıkımlar koca koca şehirleri devirebilecek güçtedir. O koca şehirlerin başlangıcı bir göğüs kafesi olabilirdi. Bir insanın can noktası. En hassas yeri. Kalbi. 

Kendimi her zamana duygusuz biri gibi nitelendirsem de ve yüz ifadelerimi buna göre düzenleyip dursam da aslında ufacık bir şeyde bile en sarsıcı hasarları alabiliyordum. Belki de bu yüzdendi insanların benden uzak durmak istemesi. 

Ama bunu yapan zaten ben değil miydim? O zaman ne diye alınıp güceniyordum onların bu tavırlarına?

O pazartesi sancılı bir şekilde başlamış ve öyle devam etmesini istemesem de öyle devam edeceğini daha Mark'ı kapımın önüne kadar getirerek göstermişti. İnanılmaz bir rahatsızlık duygusu içindeydim. Evet, bir yerlere gidince ya da bir işle uğraşınca bir şekilde ev adresini veriyordun ama bunun dışında birinin öğrenmesi ve kapıma kadar gelmesi benim lugatımda haneye tecavüz diye adlandırılırdı. 

Belki de yeni bir yere taşınma vakti çoktan gelmişti. Artık çalıştığım bir yer de olmadığına göre çok da uzun uzun düşünmemeliydim. Ama düşünüyordum. Benim lanetim de buydu. Haddi olmayan şeyler üstünde çok kafa patlatmak. 

Okuldan çıktıktan sonra doğrudan kafeye gitmiştim. Tabii patron beni görmesin diye Jumi ile dışarıda görüşmüştüm. Bu sayede Mark'a adresimi verenin de o olduğunu öğrenmiş oldum. Beni birkaç defa onunla konuşurken görünce arkadaşım olduğunu sanmış ve benim üstü kapalı bir şekilde işten çıktığımı söylemişti. Fazla ayrıntıya girmemiş olması iyiydi. Bir de Mark'ı kendi işlerime dahil etmek istemiyordum. 

Akşama doğru bir vakitte müzayede ile ilgilenen kişilerle görüşüp vazo hakkında biraz daha konuşmuştuk. Onlara anneannemden kaldığını ve evin bir köşesinde tozlanacağına daha faydalı işler için kullanmak istediğim yalanını söylediğimde pek inanmış gibi görünmeseler de soyadım devreye girmişti ve haliyle tüm engeller sihirli bir dokunuş ile kalkmıştı. Anneannem vakti zamanında bu dünyadan göçüp gitmişti ve kızı, Kore'deki tüm cemiyet yaşantısının başrolü olmaya ondan sonra hak kazanmıştı. İkisinin de bu tür şeylere ilgisi Seul'de bile duyulduğuna göre bir an adımı vermekle kötü mü yaptığımı düşündüm. Ama adımın gizli kalmasını istediğimi belirttiğimde bundan endişe duymamam gerektiğini söyleyip bir nevi içime su damlattılar. Bu da pek fayda etmedi tabii. 

Yetkili kişi vazonun istediğimden daha fazla tutabileceğini belirtmişti. İyi bir incelemeye göndermeyi teklif etse de bu işin gereğinden fazla uzadığını sezdiğim için hızlıca reddettim ve onların elinden tam iki saat sonra kurtulabildim. Fena sıkıcı bir görüşmeydi. Elbette açık arttırmaya başlayacağı tutardan daha fazlaydı. Burada annemden bahsediyorduk. Asla değersiz şeylere yatırım yapmazdı ama ben de Minaya'ydım. Değersiz gibi görünen şeyler daha fazla ilgimi çekiyordu. 

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin