Keyifli okumalar!
Teoman
özkan abiden gelen telofonun ardından kumarkaneye gittim. başım çok ağrıyordu. Dün alkolü sanırım fazla kaçırmıştım.
özkan abinin odasının önünde durum kapıyı tıklattım. özkan abinin "gel" komutuyla birlikte içeri girdim.
"buyur abi" dedim. eliyle masasının önündeki her zaman oturduğum koltuğu işaret etmesiyle beraber oturdum.
"ee naptın?" zor bir soruydu bu
"bugün enes çakırsoy dosyasıyla ilgilenicem "
"güzel, canan'ı da al yanına" dikkatlica yüzüne baktım.
"nasıl abi? daha hiçbir şey bilmiyor kaç gündür sadece yumruk atmayı ve tekmeye atmayı öğrendi"
"banane teo,öğretseydin, o silahı süs diye vermedik eline " yüzünde umursamaz bir ifade vardı.
"abi kız ürkek ben napayım" sakin kalmaya çalışıyordum.
"madem yapamıyor sik at o zaman ,ya da yanında götür öğrensin" afallamıştım. ilk fikir fena değildi aslında ama ikincisi daha iyi geliyordu.
"tamam abi" diyip ayaklandım . Anlaşılan akşama kadar bir karar vermem gerekiyordu. devam etmek istiyor muydum?
Canan
Saat dört olmuştu . üzerimi değiştirip evden çıktım. arabama atlayıp havaalanına doğru yol kordinatlarımı ayarladım. yolları hala bilmiyordum.
arabada yolculuk yaparken en sevdiğim şey yükses sele müzik dinlemekti. telefonu arabaya bağlayıp müzik listemden şarkıları açmaya başladım. sesini de yükselltikmi tamamdır.
havaalanında vardığımda arabadan inip omzunda spor çantası asılı duran görkemin yanına gittim. saçları biraz uzamış, sıkıca sarıldık.
"naber güzelim" her zaman ki gibi egosu tavan yapmıştı ,serseri diyip güldüm içimden.
"iyiyim, sen nasılsın?" konuşurken arabaya doğru ilerledik. çantasını bagaja kuyduktan sonra arabaya bindik.
görkem koltuğa yayılırken bende arabayı çalıştırdım. radyoyu açmak için düğmeye bastığında bi anda yüksek sesli müziğin etkisiyle resmen sıçradık.
"canan ben senin" devamını getirmedi.
"gelirken dinliyordum" dedim gülerken. ama cidden yüz ifadesi muhteşem derecede komikti.
evin önüne geldiğimizde arabayı park edip eve girdik. görkem çantasını montunu astığı askının altına bıraktı.
"evin güzelmiş hatun" koltuklara doğru ilerledi.
"saol" dedim gülerken. sehpanın üzerindeki kitapları görünce "nasıl gidiyor dışarıdan okumak"dedi
"uğraşıyorum işte" karşısındakı koltuğa oturudum.
"açmısın?"
karnını tutup " kurt gibi hemde" ne zaman toksun ki davar.
" tamam ben birşeyler hazırlayayım" diyip mutfağa gittim. o da sigarasını yakıp tüttürmeye başladı.
çekmeceden hazır çorba pakedini çıkarıp tencereye boşalttım . paketin arkasındaki bardak ölçüsüne sadık kalarak su ilave ettim. ocağı açıp karıştırmaya başladım. "Görkeem" diye seslendim.
dudağının arasındaki sigarayla geldi. elini kapı pervazına koyup " evet hatun?" dedi
"şunu karıştırsana " tencereyi işaret ettim. o da ocağın başına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumar
RomanceGeçmişten gelen bir intikam tutkusu oyun için her şey den vazgeçen bir baba karanlığa bürünmüş acımasız bir adam ve kumarda kaybedilen bir kız ...