17. Bölüm: Sınav
Sınavlara verdiğimiz tepkilerdi hayatımızın gidişatını çizen. Sabretmek ya da vazgeçmek, işte bu kadar. Vazgeçmek mutlu olabileceğin günleri heba etmekken, sabretmek mutlu günlerin resmini şimdiden çizmekti.
.
Kafenin yoğun saatlerini atlatmış, şimdi bomboş kafede dinlenmeyi bekliyorduk ki...
Kollarını iki yana açmış, iğrenç sırıtışıyla Bora içeri girdi. Sağında Polen ve solunda Furkan'la..."Dilek Kafe'ye hoş geldiniz!" dedi içeri girerken Bora yüksek bir sesle.
"Kafenin adına dikkat eden oldu mu?"
Eren, "Gerçekten çok eğlenceli bir gün..." diye mırıldanıp sandalyesini iterek ayağa kalktı.
"Hee, dikkat ettik. Ne olmuş?"
"Dilek Kafe..." dedi Bora. Tekrar etti, "Dilek Kafe..."Biz de ayaklanmış Eren'in yanına dizilmiştik. Eren'in sağında ben, solunda Duru ve Duru'nun yanında Deniz duruyordu.
Duru bir adım öne çıkıp öfkeyle konuştu.
"Ne olmuş Dilek Kafe'yse?"
Bora da bir kaç adım öne çıkarak aralarındaki mesafeyi bir adım kalacak kadar azalttı. Duru yüz yüze gelebilmek için başını kaldırdığında o da hafifçe eğdi. Yüzleri böyle çok yakındı.
"Dilek" dedi usulca Bora.
"Ablanın adı."
Konuştuğunda nefesinin Duru'nun yüzüne geldiğine emindim. Duru bir adım geri attı ve başını dikleştirerek ona baktı.
"Evet, ablamın adı."
Bora sinsice gülümsedi.
"Sen üvey evlat mısın Duru?" dedi acırcasına bir sesle.
Gülümsemesi yüzünde büyüdü, ezici olan sesiyle devam etti.
"Ailesi tarafından sevilmeyen kızlar, kimse tarafından sevilmez. Ve belli ki sen ailen tarafından-""Kes lan!"
Lafa giren kişi tabii ki Eren'di. Onu yakasından yakalamış öfkeyle soluyordu.
"Eren!" dedi kavga çıkmasından korkan Duru. Eren'in elini tutup Bora'nın yakasından çekmeye çalışıyordu.
"Lütfen, bırak!"Eren öfkeyle onun yakasını bıraktığında "Çık git buradan!" dedi sakin olmaya çalışarak.
Bora'ysa hâlâ pişkince cevaplar vermeye devam ediyordu.
"Yok. Biz buraya bir şeyler içmeye geldik."
Polen bir sandalyeye geçerken yan yan Eren'e baktı.
"Şu psikopatı burada tutmasanız iyi olacak. Saldırıyor millete!"
Karşısındaki sandalyeye Bora otururken Polen'e döndüm.
"Karşındaki doğru dursun o zaman!"O an omzumda bir el hissettim ve Furkan'ın sesini duydum.
"Bizim silahımız sözlerimiz ama. Sizinki şiddete başvuruyor."
Ona doğru öfkeyle döndüm.
"Hak ediyorsunuz desem, ayıp olur mu?"
Basını 'öyle mi' dercesine eğdi hafifçe.
"Allah Allah, sizin diliniz yok mu? Siz de bize bizim gibi karşılık verin!""Eşkıya değiliz diyelim!" Arkamı dönüp yiyeceklerin hazırlandığı kısma ilerledim. Geriye doğru baktığımda arkamdan yan yan güldüğünü gördüm. Ben görünce dudaklarını birbirine bastırıp başını yere eğdi. O da sandalyesine oturduğunda Bora "Hadi," dedi.
"Sipariş almayacak mısınız?"Furkan anında, "Gizem alsın!" deyince hızla o tarafa döndüm.
"Sana ne!"
Omuz silkti, "Müşteri memnuniyeti."
Yapmacık bir şekilde güldüm.
"Memnun olmayın da bir daha gelmeyin inşallah!"
Gözleri kocaman açıldı.Deniz elinde sipariş defteriyle masaya doğru gitti.
"Ben alayım."
Söyledikleri içecekleri buradan dinleyip bir tepsiye yerleştirdim ve Deniz bu tarafa geldiğinde elimde tepsi ilerledim. Ne kadar çabuk giderlerse o kadar iyi mantığıyla hemen halletme çabası içerisindeydim. Masaya içecekleri koyarken Bora bizimkilerin olduğu tarafa, Polen telefona, Furkan da... bana bakıyordu. Göz göze gelince göz devirdim. Tepsidekileri bırakıp doğrulduğumda yine göz göze gelince dayanamadım.
"Ne var ya?!"
Omuz silkti, "Yok bir şey..." diye terslendi kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri Masalı
Roman pour Adolescents"Bizim arkadaşlığımız bir peri masalı. Ve ben peri masalına aşığım..." --- "Peri masallarına inanır mısın?" Çocuk bir kez daha şok oldu, ama hiç sertliğinden ödün vermeden ve Deniz'in gözlerinden bakışlarını bir saniye bile ayırmadan net bir sesle...