Merdivenlerden aşağı fırlattığı çantanın üçer beşer havada takla atarak zeminle buluşmasını izledi.
Yine uykusuna esir düşmüştü.
İkinci dersten önce okula gitmek demek onun lügatında tanımı olmayan,alışılagelmedik bir durumdu.
Ikinci dersin teneffüs ziline dek evde uyur,uyumuyorsa da yaylana yaylana kahvaltı ederek dizi izlerdi.Okulla arasının pek iyi olmadığını da belirtmiş miydi?
O Titanik idi.
Okul ise buzdağı.
Ve güneş bizzat kendisi gelse eritemezdi aralarında buzuldan duvarları.Ancak babası tamamen farklı bir fikirdeydi.
Önceki okulunun serseri ve züppe yuvası,kızların ise aklı bir karış havada havai gönüllüler olduğuna hemfikirdi.
Birilerinin ona,oğlunun umursamaz hatta belki de gamsız olduğunu söylemesine epeyce ihtiyacı vardı zira adam Nuh dese de peygamber lafını dile dolamıyordu.Erberk'e güveniyordu!
Çevresine güvenmiyordu.Erberk sırıttı.
Dudağının kenarında kalan diş macunun naneli tadını dilinin ucuyla temizlerken kendi kendine sırıttı.
Çevresini örgütleyen de bizzaat kendisiydi ama...
Babası onu sütten çıkmış ak kaşık olarak nitelendirmezdi.
Sütü bile temizleyebilecek temizlikte bir kaşıktı Erberk.
Paşaydı,prensti,şehzadeydi...Yani en azından kirpi de yavrusunu pamuğum diye seviyordu.
Karga da minik tatlı bir civciv sever gibi...Erberk esneyip havada uçurduğu bomboş okul çantasını yerden aldı.
Kahvaltı masasında haberlere dalmış ailesine selam verirken annesinin kucağındaki minik ufak canlıya takılmak üzere eğildi.
"Minik tırtıl,selam."diye mırıldandı küçük kıza.Elis
Minik mi minik bir kedi yavrusuydu adeta.
Huysuzun önde gideniydi ve tüm gece çığıra çığıra ağlamıştı.
Sebepsiz yere,sadece iki yaş sendromu denen diş çıkarmalı erken ergenlik fragmanı dolayısıyla.
Canı istemişti basmıştı çığlığı."Servise boşa para veriyoruz."diye mırıldandı sarışın kadın kucağındaki bebeğe zorla bir dilim elma tıkarken.
" Bu sefer,inanıyorum anne."diye mırıldandı Erberk.
"İnansan iyi olur."dedi babası sertçe.
"Seni kovup,tasdikname vermesinler diye seneyi peşin ödedim. Okuldan atamasınlar diye.""Şuan yatılı okula gidiyorum,hani uzun bir süre görmeyeceksiniz falan ya. Duygusal olmanız gerekmez mi?"dedi Erberk tembelce portakal dilimi çiğnerken.
Sabah sabah da pek ekşiydi.
Aynı keyfi gibi."Senin için daha iyi olacak. Yurtdışında eğitim almış öğretmenler,hem sosyalleşebilirsin bolca..."dedi adam alayla.
"Yatılı okulda mı?"dedi Erberk gözlerini irileştirip.
"Şınav bile çekemem ben! Yetenek dolu ora,şarkıcısı,sporcusu..""Annecim neden öyle diyorsun sen de ..."dedi kadın uzun uzun oğluna bakarken yüzünde tebessüm söndü.
"Sen de tatlı ,yakışıklı ve iyi kalpli genç bir adamsın!""Ee? Yetenek?"dedi Erberk kovulacak olup eski lisesine geri dönecek olmaya yüzde yüz emindi bile.
"Gitar çalabiliyorsun."dedi babası zarifçe.
"Akdeniz Akşamları ve Aman Aman biliyorum sadece baba."dedi Erberk alayla.
"Müdüre para mı verdiniz?""Sayamayacağın kadar."dedi adam.
"Belki sporculara özenirsin. Belki resim çizmek istersin..Belki sadece derslerini dinlersin.""Uyumak."dedi Erberk.
"Benim kişisel yeteneğim !""Aslında fitness yapıyorsun..."dedi babası kuşkuyla.
"Sporcu bursu falan alabilirsin voleybola yönelsen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erberk
RomanceKendi kendini yazan hikaye. Bu hikayede seçimleri,okuyucuları verir. Erberk'in hikayesini birden çok kalem yazar. Seçimini yap,hikayeni oluştur. Verilen direktifleri,eyleme dönüştür. Kalemini çıkar,kendi yolunu yarat.