bize saadet nasip şimdi

14 3 4
                                    

kageyama içeri girdiğinde beyaz yatak boş ve dağınıktı. poşetleri komodinin yanına, kâğıdı ise üstüne koydu ve evin içinde sevgilisini aramaya başladı.

yatak odasının ardından mutfak, banyo ve salona baktı. ev küçük ve darmadağındı. mutfaktaki dolapların hepsi boşalmış ve birkaç tabak kırılmış; banyo malzemeleri küvetin içinde, duş jeli açık kapaktan dökülüyor, havlular lavaboda ve sırılsıklam; minderler ve biblolar yerde, birkaç saksı devrilmiş, shakespeare yerden ona bakıyor. tüm bu dağınıklığı toplamak uğraştıracaktı. en son balkona çıktı. hinata pijamalarını çıkarmış, bol kot pantolonuyla beyaz tişörtünü beceriksizce giymişti. parmaklarında ve bileklerinde parlayan demir takılar vardı, kucağında mimozasını tutuyor öylece bomboş bakışlarla dışarıyı izliyordu. kageyama yanındaki sandalyeye oturdu ve önce hinata'ya sonra da kucağındaki mimozasına selam verdi.

"balkondan seni izledim gelirken."

"nasıldım?"

"hafızasız arkadaşını görmeye gelen biri için fazla mutlu."

kageyama sahte sinirle kaşlarını çattı,

"sevgiliyiz biz."

"hayır, olsak bilirdim. sevmek için çok yeniyiz."

"tanışalı dört yıl oldu."

"dört ay oldu. ne bir itiraf duydum ne bir teklif. üstelik evim de çiçek dolu. sen mi aldın bunları? tabaklar rengârenk."

"rüya gördün mü hiç?"

"bölük pörçük."

"neler?"

"sen değil."

"tamam, ne?"

"çiçekler... birkaç tane de bitki... boğulma hissi... bir top... bağırışlar... oyun kolu... burger... kitap ve saçımı okşayan birisi..."

"bir şeylerle bağdaştırdın mı?"

"çiçekler ve bitkiler, evimdekiler. sen mi aldın onları? top... sanırım... sporcu muydum? oyun, burger silik anılar. yalnız saçımdaki el güvenli hissettirdi. boğulmaksa..."

birkaç saniye sessizliğin ardından hinata'nın hıçkırığı sabahın ayazını sardı. mimozanın toprağına damla damla yaş döküldü. kageyama elini sevgilisinin sırtına yerleştirdi ve kendi göz yaşlarını bastırdı. hinatanın hıçkırıkları sıklaştı, kageyama ona sarıldı. elini turuncu saçlara yerleştirdi ve yavaşça okşadı.

"geçti, bak buradayım. seni seviyorum, geçti. sakinleş."

"bu-urada mısın?"

"buradayım."

"her zaman mı buradasın? neden orada değildin?"

"özür dilerim."

"anlamıyorum."

hinata geri çekildi, cebinden peçetesini çıkarıp sümkürdü.

"iğrendin mi?"

"hayır."

"aşık mısın sen bana?"

"evet."

"yalancı."

"bülü bülü."

ağlamaktan boğuklaşan sesiyle kahkaha attı bu sefer hinata,
"bülü bülü ne be? kaç yaşındasın sen?"

"kaç yaşında olmamı istersen."

"ew."

saat sekize vurdu. iş yerleri mesailerini başlattı. ikilinin önünden arabalar vızıltıyla geçti. kageyama hinata'yı uzunca izledi.

"hatırladım."

kageyama'nın gözleri heyecanla ışıldadı,

"neyi?"

"dün gece, neden hatırlayamadığımı hatırladım. voleybolu hatırladım. tsukishima, yamaguchi, senpailer ve seni hatırladım."

"sevgiliyiz yani?"

hinata muzipçe dudak büzdü,

"bir teklif veya itiraf hatırlayamadım ama..?"

kageyama karşısındakinin yanaklarını kavradı. güneş balkona vurdu. dudakları birleşti. hemen önlerindeki yoldan bir yük kamyonu gürültüyle sallanarak geçti. alınları birbirine yaslandı,

"seni seviyorum, çıkar mıyız?"

"lisede değiliz."

"hani teklif hatırlamıyordun?"

"hatırlamıyorum, yaş tahmini yaptım zaten."

"ee, çıkar mıyız?"

"çıkarız."

bitti. dün başladı bugün bitti. ne yazdım nasıl yazdım bilmiyorum, umarım beğenilir. belki de iki güne kaldırırım bilemedim, iyi günler 🍀

devinimler ve nefret | kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin