''Bu şarkı daha çok uymuyor mu sence de?''''Saçmalama ,Kageyama görse suratına tükürürdü.''
Kütüphane kantininde yan yana oturmuş Yangyang'ın yapacağı editler için şarkı şeçiyorduk. Bir instagram sayfası vardı ve yaptığı editler de baya tutuluyordu. Çok güzel editler yapıyordu şerefsiz.
''Tamam o zaman diğer şarkılardan seçerim. Diğerlerine de soracağım.''
''Gelebilirlerse sorarsın.'' dedim. Öğle arası vermek istemiştik ama diğerleri bizden daha geç geldikleri için biraz daha çalışıyorlardı. Yangyang'la o kadar sıkılmıştık ki onları beklemeden kantine kaçtık. Sınav yılımız olduğu için zaten oldukça fazla ders çalışıyorduk. Haftasonu kütüphanede, haftaiçi okul ve kurslarda geçiyordu. Elimizden geldikçe boş vakit elde etmeye çalışıyorduk.
Yangyang önündeki buzlu americanodan pipetiyle bir yudum aldı. ''Mark uyanamadı mı yoksa Mina'nın yanına mı gidecek?''
Omuz silktim. ''Bilmiyorum, gruba sonra uğrarım yazmış. ''
Gözlerime üzgün üzgün baktı. Ona Mark ile yaptığımız konuşmayı anlatmıştım. 3 yıl olmuştu, artık bırakmam gerektiğinin Yangyang da farkındaydı. Kendimi üzmekten başka yaptığım bir şey yoktu. Her seferinde yoluma bakacağıma karar verip sonrasında başladığım noktaya geri dönüyordum, yorulmuştum artık. Zaten normalden daha dramatik biriydim, kafamda olayları büyütüp dururdum. Bu sefer bir şeylerin değişeceğini umut ediyordum, bahsettiğim o döngüyü kırmak istiyordum.
''Sana bir flört falan bulmamız lazım.'' Kolunu omzuma atarak söyledi. Sandalyemde yan oturarak iyice ona döndüm.
''Bu konuda ne düşündüğümü biliyorsun. Birini severken başka biriyle bir şeyler yaşamam. Karşı tarafa haksızlık bu.''
''Aşk bahçem, o zaman ne yapmayı düşünüyorsun? Ot gibi yaşayarak mutlu olamazsın. Bulayım sana birini işte.'' En sevmediğim şeyi yapmayı teklif ediyordu bana.
''Bak,'' dedim. '' Eğer biriyle bir şeyler yaşayacaksam bu zorlama olmamalı. Ben kendiliğinden gelişen şeyleri severim. Bu tip olaylar bana göre değil.''
Şaşkın gözlerle bana baktı. ''Hyuck, cidden sen bensin galiba. Bende zorlama yapamıyorum. Senden bile yavaş yavaş hoşlandım ben.''
'' O zaman niye bana bunu teklif ediyosun lan?'' dedim gülerek.
''Ne bileyim, aklıma başka bir şey gelmedi.'' Belki haklı olabilirdi ama ben kendime yediremiyordum bunu. Belki de Mark'ı bırakmak zoruma gidiyordu.
O sırada Yangyang'ın telefonuna bildirim geldi, ortamızda açık bir şekilde durduğu için bende gördüm. Bir mesaj gelmişti. Mesajı gönderen kişinin ismini görünce gözlerim büyüdü. Yangyang hemen telefonu eline aldı.
''Bakma lan, özelim o benim.'' Elinden telefonu almaya çalıştım ama refleksleri hızlıydı.
''Sen Lucas'la mı konuşuyorsun?'' Şaşkınlıkla sordum.
''Hayır ya ne alakası var? Memleketlim diye yardım ediyorum. '' Lucas bu yıl değişim öğrencisi olarak Çin'den gelmişti. Yakışıklı ve uzun bir herifti. Haliyle okulda da baya popüler biriydi. Bende onu beğenen kişiler arasındaydım, çat pat konuşabildiği korecesi ile tatlıydı.
''Yeme beni, adam ilah gibi. Sen böyle birini hayatta kaçırmazsın. Upuzun boyu var bir de.''
Yangyang kendini vahşi bir omega olarak tanımlıyordu ve kendi deyimiyle kendine alfa arıyordu. Lucas ise tam aradığı kandı, neredeyse tüm kriterlerini karşılıyordu. Bu nedenle normal bir şekilde konuştuklarına inanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hearts don't break around here // markhyuck
Fanfiction"Bunu bitirmek istiyorum artık." dedim ağlayarak. Mark dehşetle bana baktı. "Başka birini sevmek, seni unutmak istiyorum." ________________________________ Lee Donghyuck platoniklikten vazgeçip birileriyle takılıyordu. Mark Lee ise bundan memnun de...