18. Bölüm: Değişim

26 10 0
                                    

18. Bölüm: Değişim

Bazen, kötü gözüken şeyler de iyidir.
.

Değişim...
Hayatım boyunca alışmayı bu dünyanın en zorlarından biri olarak gördüm ve değişimlerden nefret ettim. Düzenim bozulmasın, alışmak zorunda kalmayayım istedim. Öyle ki, odamdaki en ufak bir eşyanın yerinin değişmesi bile beni delirtebilirdi.
Hayat, hep 'en zor' dediklerimizle gelir karşımıza. Hep korktuğumuz gelir başımıza.

Ben de hayat boyu değişimlerle karşı karşıya kaldım. Hep alışmak zorunda kaldım ama alışmaya alışamadım bir türlü...

Çarşamba günü dershane çıkışında babam beni aradığında anlamıştım çok da iyi şeyler olmayacağını. Sesinde bir gariplik yoktu, konuşmasında da. Ama anlar işte bazen insan... içine doğar. Dersin, "Beni zor günler bekliyor" diye.
İşte ben de böyle dedim içimden. İçten içe kendimi kötü şeylerin olmayacağına ikna etmeye çalışsam da olmuyordu.
Babam beni alacaktı ve kafeye gidecektik. Biz babamla hiç kafeye gitmemiştik ki... Ailecek de iki üç yılda bir anca giderdik.

Derin ve sıkıntılı bir iç çektiğimde Duru bana döndü.
"Gizem, sen iyi misin?"
Usulca başımı olumlu anlamda salladım. Omuzlarımı yukarı çekip rahatsızca yürümeye devam ettim.
"Sadece, içimde kötü bir his var..."
Eren durup başını bana çevirdiğinde biz de durduk. Onun bana dikkatle bakması üzere ona anlamaz bakışlar attım.
"Gizem," dedi en sonunda teşhisi koymuş gibi.
"Babanın söylemesini koktuğun bir şey var, değil mi?"
Bakışlarım bir an yere kaydı.
"Ne gibi..?"
Mırıltıma çekingen bir sesle yanıt verdi.
"Boşanmak gibi..."
İçimdeki nefesi bırakıp omuzlarımı düşürdükten sonra "Evet." diye itiraf ettim.
"Muhtemelen bunu söylemesi için buluşuyoruz."

Eren bir kaç saniye düşündükten sonra "Tamam..." diye mırıldandı.
"O zaman kendini bu fikre alıştır. Hazırla kendini. Söylediklerinde sakin kal ve onların kararlarına saygı duy. Senin için en iyisinin bu olduğuna inandır kendini."
Alışmak... zor, çok zor...
Başımı salladım yere bakarken.
"Haklısın..."

Ortamda oluşan sessizliği bozan kişi genelde olduğu gibi yine Deniz oldu.
"Ya belki de, baban sadece seninle vakit geçirmek istiyordur. Çok da üzme şimdiden kendini."
Yüzümde dalgacı ama buruk bir gülümseme oluşurken başımı iki yana salladım.
"Babam, benimle vakit geçirmek için çağırmaz beni..."

Onlardan ayrılıp babamla buluşmam en fazla on dakika almıştı. Şimdi babamla sessizlik içinde yürüyorduk. Yürüyorduk yürümesine ama, sanki ikimiz de içimizde bir savaş veriyorduk. Kendimizle olan bir savaş, gerçeklerle olan bir ön yüzleşme...
Korkuyordum, elim ayağım titriyordu. Tüm bedenimi korku sarmış bir hâldeydi ki derin bir nefes aldım. İçimden tekrarlayıp duruyordum: "Benim için en iyisi bu. Benim için en iyisi bu. Benim için en iyisi bu..."
Derin bir nefes aldım. Korksam da olacaklara çare yoktu...

Sessizlik içinde kafeye girdik. İleride ki bir masada annemi görünce şaşırmadım. Babamla, annemin yanına doğru ilerlerken annem bizi uzaktan görüp ayaklandı ve ben yanına ulaştığımda bana gergin ama özlem dolu bir şekilde sarıldı. Sandalyeye oturduğumda sağımda babam, karşımda da annem vardı. Ortamda sessizlik sürüp giderken annem dayanamayıp bu sessizliği bozdu aklınca gerginliği dağıtmak istercesine.
"Eee Gizem, nasılsın görüşmeyeli? Dershane nasıl gidiyor?"

Ya annecim... çok başarılısın gerçekten! Bu gergin hava dağılmazdı, dağılmadı...
"İyi..."
Annemle babamın arasında bir bakışma gerçekleşti ve babam sandalyesinde dikleşip ellerini masada birbirine kenetledi. Boğazını temizledikten sonra beklediğim konuşma başladı.

"Gizem, sen artık çocuk değilsin kızım. Az sonra söyleyeceklerimizi anlayışla karşılayacağını umuyorum."
Duraksadı, bir anneme bir babama baktım. Uzun zaman sonra ilk defa ailecek kafedeydik... belki de son defa.

Peri MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin