"U.A'ye gidecekmiş, zavallı."
"Özgünlüğü bile yok, onu oraya almazlar."
"İneğin teki işte ne bekliyorsun ki? Hayallerinde yaşıyor."
"Hem bir korkak nasıl kahraman olabilir ki? Oturup ağlayacak mı görev başında hahahaha!"
Sınıftaki öğrencilerin mırıldanmaları kulağını doldururken elindeki deftere iyice sarıldı Midoriya. Daha öğretmen sınıftan çıkmamıştı bile ama kimse onu önemsemiyor, çocuğun hayaliyle dalga geçiyorlardı sanki eğlenceli bir şeymiş gibi.
Ağlamamaya o kadar odaklıydı ki, kalan 10 dakikanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı. Öğretmen sınıftan çıkarken diğer herkes de toparlanıyordu, Midoriya hariç.
Boş bakışlarla elindeki deftere baksa da aklı onda değil, sınıftakilerin söylediklerindeydi. Özgünlüksüz olmasından dolayı çocukluğundan beri aşağılanmıyormuş gibi şimdi bir de hayaliyle dalga geçiyorlardı.
"Kahraman..olacağım." Titrek sesiyle mırıldandığında kapıda duran üç çocuktan sarışın olan onun sırasına ilerlemiş ve elinden defterini kapmıştı bir anda.
"Kahraman olacaksın ha? Bununla mı?" Defterin sayfalarını çevirirken yüzüne alaycı bir gülüş hakimdi ve bu Midoriya'nın sinirini bozuyordu. Bir şey diyecekmiş gibi ayağa dikilmiş, ama karşısındaki çocuğun korkunç ifadesinden çekinip hiçbir şey diyememişti.
"Aptal inek! Bu okuldan U.A'ye giden tek kişi ben olacağım. Senin gibi bir özgünlüksüz benim yanıma bile yaklaşamaz!"
Ona karşı gelmek için "Bırak.." dese de sesi fazla güçsüzdü. Hatta Bakugou'nun duymayacağı kadar kısık çıkmıştı.
"Bu işe yaramaz şeyle kahraman olamazsın." Elindeki defteri iki avucunun arasına alıp yaktığında Midoriya çenesini sıkıp başını eğdi istemsizce. O sırada Bakugou da dışarı fırlatmıştı elindekini.
Midoriya'nın sessiz kalmasına karşılık tekrardan sırıtarak arkadaşlarının yanına ilerlemiş ama aklına gelen şeyle çocuğa geri dönmüştü.
"Kahraman olmayı bu kadar çok istiyorsan bunun hızlı bir yolu var. Sonraki hayatında özgünlüklü olacağına inan ve gözünü karartıp çatıdan atla!"
Dediği cümle aklında yankılanırken ayakta durmakta zorlandığı için sırasına tutunup derin bir nefes almaya çalıştı. Bakugou yine onu mahvedecek şeyler söyleyip hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşmıştı.
Eşyalarını sınıfta bırakıp merdivenlerden çıkmaya başladığında göz yaşlarını durduramıyordu. Zaten zar zor dayanıyordu böyle yaşamaya, şimdi her şeyi bitirme kararı almıştı işte.
Okulun terasına geldiğinde yüzüne esen rüzgarı önemsemeden ilerleyip en uçta durdu ve gözlerini kapattı birkaç saniyeliğine. Korkuyordu, ama aynı zamanda o kadar bıkmıştı ki hayatından, korkusu bile durduramayacaktı onu.
Bunu yapmadan önce herhangi bir şey düşünmek istemiyordu, özellikle de annesini. Düşünmek ona daha da acı verecekti ve onun istediği bu acının bitmesiydi.
Korkmasına rağmen hiç beklemeden arkasını dönüp boşluğa bıraktı bedenini. Fakat düşüyor olduğu birkaç saniyede paniklemiş ve aslında bunu yapmak istemediğini fark etmişti. Annesini, kahramanları izlemeyi, en çok da U.A'ye girme hayalini bırakmak istemiyordu.
Ama artık çok geçti. Vücudu sert zeminle buluşmuş, kemikleri zarar görmüş, yattığı yerde kan birikmeye başlamıştı. Son anda pişman olsa da artık geri dönemezdi.
...
Olanlardan habersiz olan çocuk salona geçtiğinde babasının yine haberleri izlemesi yüzünden oflamış, ama gözlerini ekrandan ayırmamıştı. Bazen dalga geçilecek şeyler çıkıyordu ve onları izlemeyi seviyordu.
Bir süre izlemelerinin ardından ekranda gördüğü kişiye bakakalmıştı. Midoriya'ydı bu.
"Bugün 16:30 sularında 14 yaşında, Midoriya Izuku isimli genç canına kıydı. Okulun çatısından atlayan Midoriya, düştüğü an hayatını kaybetti."
Kulakları uğuldamaya başlamışken adamın dediklerini duyamıyordu Bakugou. Deku'nun öldüğünü söylüyorlardı ama bu gerçek olamazdı, değil mi?
O sırada haberi duyan Mitsuki de hemen salona gelmiş, koltukta oturan kocasına bakmıştı önce. Aynı sokakta olduklarından dolayı onlar da tanıyordu Izuku'yu ama ona en yakın olan Katsuki'ydi.
"Katsuki-"
Çocuğun kahkahası salonda yankılanırken yanaklarından süzülen yaşları fark etmeden "Benim yüzümden." diye mırıldanmıştı birkaç kez. Buna sebep olanın kendisi olduğunu çok iyi bildiğinden dolayı suçluluk duygusu anında kaplamıştı içini.
"Ne?"
"Ona çatıdan atla dedim. Benim suçum. BENİM SUÇUM!" Yanındaki kumandayı alıp televizyona fırlatırken aynı zamanda bağırmıştı istemsizce. Kalbinde öyle bir baskı vardı ki, kendini bile boğabilecek vaziyetteydi şu an.
"Benim yüzümden, benim yüzümden, benim yüzümden.." Aynı cümleyi ard arda tekrarlarken salonu yerle bir etmişti ama hâlâ geçmiyordu içindeki şey. Nefes bile alamıyordu sanki.
Bir anda yere çöküp elleriyle yüzünü kapattığında Mitsuki gelen hıçkırık sesini duymuş ve hemen oğlunun yanına çökmüştü ama ne diyeceğini bilemediği için hâlâ sessizdi. Bu durumda ne denebilirdi ki zaten.
"Benim suçum.."
..
Bakugou Katsuki, Midoriya Izuku'nun ölümüne sebep olduğu gerçeğinin ağırlığı altında her gün daha da ezilirken kendine olan nefreti de artmıştı. Bir daha asla eskisi gibi olamayacaktı, hiçbir şey olamayacaktı.
Bir insanın yaşam hakkını elinden aldığı için kendini asla affedemeyecekti. Bir katilken kahraman da olamazdı, U.A'ye gitme hayalinden vazgeçmişti. Hayatının sonunda kadar bu pişmanlıkla yaşayacaktı..
Kısa oldu ama bir anda geldi aklıma
Umarım sevmişsinizdir