Otoparka bıraktıkları araca bindiklerinde Reyhan onu eve bırakmalarında ısrarcı oldu. Annesinin türlü yemek rüşvetlerini kibarca reddeden taze sözlüsü, böylece Eren'in onda yanlışlıkla kalmasının da ustaca önüne geçmişti. Önce onun evine giderlerse nasıl ailesini eve bırakacak ve geri dönerek tekrar Reyhan'nın kapısını çalacaktı ki? Aksi gibi annesi de hem söz merasiminden hem de dönüş yolculuğundan olsa gerek, akşamın ilerleyen saatlerinde bitap haliyle ısrarlarında yeterince verimli değildi Eren'e göre. Arkadaki üç kadına erişimi de sınırlı olunca yolunu lojmana çevirdi çaresizce. Reyhan hızlıca vedalaşarak bekletmeden araçtan indiğinde, Eren son kozu olan yardım bahanesiyle onu iki dakika daha fazla görmek için peşi sıra yürüyerek onun ufacık çantasını eline aldı.
"Eren gerçekten valizim ağır değil. Sadece iki günlüğüne gittiğim için yanıma pek bir şey almadım. Babamın koyduğu iki kutu baklava var fazladan, birini de size verdim yüküm hafifledi. Zaten istenirken evde giydiğim abiyem de tiril tirildi. İyi ki sözü evde yaptık. Lansman falan olursa diye kuru temizlemeye vereceğim, giyerim. Ayakkabılar desen topuklu alırken artık hafif olmalarına özen gösteriyorum. Düğün için de saatlerce ayakta kalacağımız için bu tarz bir şey bakarım. Tam ayağa göre tasarım yapan bir yer varmış Taksim'de, önceliğim orası olacak. Elbisemin içine giydiğim uygun iç çamaşırlarım da... Ay, ayıp olmasın, canın çekmesin şimdi. Görebilseydin bayılırdın, dün annemle gidip, bugün için özellikle seçtik. Elbisenin altında belli belirsiz..."
Basamakları yan yana çıkarlarken Eren Reyhan'ın iç çamaşırı beyanından sonra 'belli belirsiz' lafına istinaden hala altında olabilme ihtimalini göz ardı edemeden, iki basamak geride kalarak gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Kahretsin ki; uçağa binerken giydiği keten pantolon ve ipek gömlekten hiçbir halt belli olmuyordu. Çok lazımmış gibi bir de kot ceket vardı üzerinde. Hayır, madem erişemeyecekti ne diye lafını geçiriyordu iç gıcıklayıcı, takribi el kadar bez parçalarının?
"Canım çekti ama!"
Eren dediğinin farkına vardığında ikinci kata çıkmışlar, Reyhan'ın anahtarı deliğe sokması aşamasını geçmişlerdi. Kapı eşiğindeki Reyhan ise çoktan başka bir konu seçmiş, yarınki çizim sunumundan bahsediyordu. Haliyle Eren'in aşerdiği konuyu kendi taslakları sanması gecikmedi.
"Sen de yarın sabah herkesle görürsün aşkım. Ailen aşağıda bekliyor. Bilgisayarımı açtım ettim diyene kadar ooo, yanlış anlarlar bizi. Ne yaptık sanarlar kim bilir? Hadi in sen. Valizimi de taşıdın, sağ ol canım. Ben de bir şeyler atıştırır yatarım. Yani uçakta yedik tabi ama iki saati geçti. Nişan ve düğüne dek biraz daha kilo vermem lazım. Tombul bir gelinle kim evlenmek ister ki?"
Şimdi gel de iç çamaşırlarını herkesle beraber görmek istemiyorum de. Öperek susturmazsam böyle olur işte.
"Ben evlenmek isterim. Ve emin ol, bir defaya mahsus beni doğru anladığın ilk an sana neler neler yapmak isterim de... işte... doğru zaman yanlış kelime seçimi mi desem tam tersi mi, kestiremiyorum."
Reyhan elbette kelimelerin efendisi olarak kendi anladığıyla devam edecek ve sözlüsünü hayretler içerisinde bırakmaktan imtina etmeyecekti.
"Sunumumu görmek istemiyor musun? Toplantıya girmezsin olur biter. Birincisi baban kızar, ikinicisi de çok şey kaçırırsın ben sana diyeyim. Harika oldular. Ben çizdim diye değil, diyeceğim ama yalan olur. Ben çizdim diye diyorum, mükemmeller. Hani Hayri Amca Bey böyle yüzünde ablak bir ifadeyle sanki beğenmiş gibi beğenmiyor ya..." Yüzünü Hayri Sever'in habersiz sunum e-postası attığındaki gibi yapmaktan geri durmayan Reyhan cümlesini bu ifadeyle tamamladı. "...hah işte bunu yapamayacak çünkü beğenecek. Suratının alacağı ifadeyi şimdiden merak ediyorum. Sana da teessüf ederim. İnsan sözlüsünün çizimlerini merak etmesin, hayret bir şey. Hepimiz bu şirket için canla başla çalışıyoruz senin dediğine bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menümüzde Aşk Var
General FictionBizim Reyhan ve Ali Eren'in evlilik arefesindeki şaşkınlıklarını ve evli hallerini okumaya hazır mısınız?