bad boys bring heaven to you

✧

Kalabalığın çığlıkları, ıslıklar ve nefret ettiği adamın ismini bağıran insanların sesleri kulağına girerken yavaşça iç geçirdi. En önde giden beyaz araba ona aitti. O ise açtığı camların arkasından mavi saçları ve keskin bakışları ile rakiplerine meydan okuyordu.

Park Jimin.

Yaklaşık iki sene önce yine bir araba yarışında tanıştığı o seksi ve vurdumduymaz adam. Başlarda Jungkook ilk görüşte vurulduğu bu adamın peşinden ne kadar koşsa da mavi saçlı olan ona hiç yüz vermemiş ve sürekli kalbini kırmıştı. Fakat Jimin'i bir an olsun rahat bırakmayan Jungkook sonunda başarmış ve aşık olduğu adamla sevgili olmuştu. Harika giden ilişkilerinde hiçbir engel yoktu. Jungkook Jimin'e sonsuz sevgisini ve sadakatini verir ve Jimin her seferinde Jungkook için elinden gelen her şeyi yapardı. Aynı eve taşınıp sonsuz bir hayat sürmek isteyen ikiliyi aileleri de fazlasıyla desteklerdi. Kendilerini birbirlerinin yarımları olarak görür ve içlerinde büyüyüp dolup taşan aşkları ile her seferinde birbirlerine daha çok bağlanırlardı.

Fakat sonra bir şeyler çığırından çıkmaya başlamıştı. Jimin'in istemesi üzerine arkadaşlarına bu birliktelikten bahsetmemişlerdi ki Jungkook'ta ona hak vermişti. Arkadaşlarından gizli yakalanma korkusu ile yaptıkları seksler ikisi içinde paha biçilemez olurdu. Arkadaşları yanında çok samimi iki arkadaş olurlardı ve bundan şikayetçi olan yoktu. Taa ki ortak arkadaşları olan Yoongi Jimin'den hoşlanana kadar.

Jimin başta arkadaşını ne kadar nazik bir biçimde reddetsede Yoongi tüm arkadaşlarına Jimin'den hoşlandığını söylemiş ve ortamda bir dalga konusu olmuştu. Arkadaşları Jimin'i Yoongi'ye bir şans vermesi için zorlarken Jungkook odanın köşesinde kıskançlık krizlerine girer ve sevgilisine sırnaşan 'eski' arkadaşı Yoongi'yi orada öldürmemek için kendini zor tutardı. Bu kıskançlık ikilinin arasını bozmuş ve zamanla ikili çokça tartışır olmuştu. Birbirlerine karşı saygısını yitiren Jimin ve Jungkook çözümü ayrılmakta -daha doğrusu Jungkook ayrılmakta bulmuştu. Çünkü Jimin hiçbir zaman ayrılmak istememişti. Fakat Jungkook o an aniden gelen bir sinirle verdiği bu karardan ileri de çok pişman olmuştu.

Yaklaşık 6 aydır ayrı olduğu eski sevgilisi Park Jimin'i şuan da ilk kez görüyordu. Aylardır gelmediği bu yasal olmayan araba yarışlarına bugün içinde biriken özlemle gelmişti ve açıkçası amacı Jimin'i uzaktan da olsa görüp gitmekti. Ama işler istediği gibi gitmemiş onu gördüğünde uzaktan görmekten daha fazlasını istemişti. Demir parmaklıklara yaslanmış saçı rüzgar da savrulan eski sevgilisini izlerken nefesi kesiliyordu. Bitiş çizgisine ulaşan beyaz arabayı piste atılan onlarca eşya -orada bir südyen gördüğüne yemin edebilirdi- ve insanların çığlıkları eşlik ediyordu. Jimin'in uzun zamandır yarışmadığını biliyordu. Taehyung -kendisi yarışlarla ilgileniyordu- onun en yakın arkadaşıydı ve sohbet arasında aylardır gelmeyen Jimin'in bugün yarışlara katılacağını söylemişti. Jungkook ne kadar gelmemek için kendisiyle savaş verse de bu savaşı kaybetmiş ve kendini eski sevgilisini demir parmaklıklar arasından izlerken bulmuştu.

Jimin siyahlara büründüğü bedeni ile arabanın içinden indiğinde gözleri kalabalıktaydı. Birisini arıyor gibiydi ve bu Jungkook'un midesinin kasılmasına yol açmıştı. Fakat beklediği gibi gri lensin doldurduğu küreler kendisine gelmeden onu tebrik etmek için yaklaşan insanlara dönmüştü. Jungkook ellerini neredeyse kıracak olduğu eski demirden uzaklaştırırken düşünmeden Jimin'in yanında olan arkadaşı Taehyung'a doğru yürümüştü. Tüm arkadaşları bir çember oluşturmuş sohbet ediyordu. Geri kalanlar büyük ihtimalle tebrik edip gitmişti. Jungkook Hoseok ve Taehyung'un görüş açısına girince ikisi yüzlerine kocaman gülümsemelerini yerleştirip kendisine seslenmişti. Onların seslenmesiyle geri kalanlar da siyah saçlıya dönerken Jimin'in gözlerinin grilikler altından koyulaştığını buradan bile fark edebiliyordu. Onunla göz göze gelmenin verdiği getiri ile kalp atışları hızlanırken aklında onlara bir selam verip ortadan kaybolmak vardı.