Evet koştum hem de ben ölüyor gibi koştum ölmesini dilediğim çocuğun ölümüne koştum yorulmadan koştum.Çınar'ın arkamdan koştuğunu hissediyordum adım atışları ve kendi kalp atışlarımı.Yanına vardığımda insanlar etrafına toplanmıştı birileri sağlık görevlilerini çağırıyordu.Yanına iyice sokuldum nefes alışlarını hissetmeye çalıştım önümde ölüyordu bana belkide son cümlelerini son kalan nefesiyle fısıldamaya çalışıyordu.Son bir derin nefes aldı belkide ölümü hissetmeye çalıştı .
"Özür di.."
Evet önümde artık ruhu vücudundan çıkıp özgürlüğe uçmuş boşta kalmış bir beden vardı kısaca ceset .Ruhlaştırdığımız bedenler beyhudedir belkide önemli olan bedenlerin içindeki ruhlardır belkide.Elimle anne şefkatiyle gözlerini kapattım ki sonsuzluğa bakmasın bedeni yeni sonsuzluklar aramasın diye .Ambulans geldi nabzını ölçtü olmayan şey ölçülür mü ölçülüyormuş işte.Ağlamadım sessizce içime aktı kan onda atmayan kalbin bende atıp bende dolaştığını hissettiğim kanını hissettim .Onun ruhu özgürlüğe değil benim ruhumla birleşip yine benim bedenimde hapsettim onları gizledim içime en derinliklerime.Tabi ölüm bu kadar basit değil iki ruhla bitmiyor is iki dünyada da sıkıntı ya burada cenaze işleri sevenler falan öbür dünyaya gitmedim ama orada da bir sıkıntı çıkarttığını umut ediyorum.Evet annesiyle tanışmıştım merhum kişinin cenazeye gitsem olur muydu yoksa gereksiz miydi .Çınar'ın sarsıcı kollarıyla kendime geldim.
"Gece iyi misin rengin bir garip oldu "
"İyiyim normalde bir insan öldüğünde böyle davranmam saçma olur ama..."
"Hanım efendi tanıdığı mısınız merhumun"
"Aslında evet"
"Ölümünü haber vereceğimiz birinci dereceden bir yakını var mı diye sordum siz kardeşi falan mısınız"
"Hayır sadece tanıdık ancak annesinin telefonunu bilmiyorum "
"Ölünün ismini öğrenebilir miyim "
"Evren Göktürk"
"Teşekkürler"
"Bir şey değil"
Ve klasik anlamsız bir konuşma .Hayatımda bir insan kaybettim ancak o insan kelimesine yakışmazdı.Karar vermiştim hiçbir şey olamamış gibi hayatıma devam edecektim.Resim çizmeyi çok severim mesela kalemin kağıtla yaptığı bir dans vardır bilir misiniz ,kalemin onun üzerinden geçerken bıraktığı hafif melodiyi, hissedebilir misiniz fırçamın yumuşak gezinişini tuvalde ,renklerin çığlık atışlarını.Mesela ben müzikte severim genelde o an nasıl hissediyorsam öyle şeyler dinlerim ama genelde kaliteli müzik dinlemeye çalışırım.Klasik müzik her zaman favorimdir mesela ruhumuza verdiği sakinlik ,coşku ve heyecan hissedilmesi gereken duygulardır.Caz severim mesela saksafonun mükemmel sesiyle ve muhteşem seslerle ruhuna yeni bir ruh katması.Birde metal ve rock çok severim baterinin hızlı ritmiyle,solo gitarlarla ve yine yetenekli seslerin kattıklarıyla headbang yapmak ayrı bir zevktir.Çınar'ı tuttum kolundan hadi eğlenelim dedim bana anlamsız anlamsız baktı.İlk önce onu bir resim malzemeleri satan bir yere götürdüm bir sürü tuval aldık ve bir o kadar boya .Sonra pikap satan bir yerden pikap aldık sonra bir sürü plak alıp eve gittik .O pikabı kurarken bende iki tane tuvalin jelatinini açmayla uğraşıyordum.Boyaları hazırladık ben bir plak seçtim zarifçe pikaba yerleştirdim ve müzik başladı.Fırçayı bir o yana bir bu yana mor boyayla tuvalde gezdirdim maalesef şövale almayı unuttuğumuzu farketsemde önemli değildi.İlk önce kuş çizdim gökyüzüne özgür olsunlar diye sonra su çizdim nehirlere kuşlar susayınca içsin diye en son bir insan çizdim kuşlar kadar özgür susamamış belli nehire uğradığı yok o ejderhalarla savaşıp durur.Sonra prenses gelir ama o aşıktır bu adama usul usul sever bu adamı gizlice onu izler ama kaçamak bakar sanki bitecekmiş gibi hafif hafif sonra adam kadına bakar aşk doğar bu çift evlenirler bebek doğar bebek büyür okul doğar çocuk büyür iş doğar yetişkin büyür torun doğar meteor gelir hepsi ölür.Bir volkan patlar lavlar havadayken taş olur uçar kuş olur yürür insan olur koşar çita olur.Ve şarkı biter.Yeni bir tuvale başlanır ama Çınar'ın tuvali daha boştur.Giderim yanına fısıldarım kulağına .
"Çiz yakışıklı prensim çiz yeni insanlar doğsun resminde sevgiyle büyüt onları adam olsunlar onlara bir aile ver mutlu olsunlar onlara bir gökyüzü ver prensim uçmayı hayal etsinler onlara bir ev ver evsizleri misafir etsinler onlara birer kelebek ver ne kadar küçük olsan da neler başarabileceklerini bilsinler onlara birer ana ver bir baba ver aşkın ne olduğunu onlardan öğrensinler"
"Sende çiz prensesim bu insanlara bir dünya çiz onları gelip mahvetsinler onlara birkaç alet ver yeni teknolojiler bulsunlar onlara birer kitap ver bilgiyi öğrensinler onlara birer fırça birer boya birazda boya yapabilecekleri alan ver hayallerini çizsinler onlara seni çiz birde beni aşkı görsünler imrenip öpsünler eşlerini kucaklasınlar çocuklarını "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Erken Oldu
Chick-LitHer yer sessiz. Salonda dört koltuk biri boş. Kadın ağlıyor,baba kızgın,üçüncü koltukta bir çocuk etrafa masum gözlerle bakıyor . Eve yeni taşınan aile koltuk sayısını evdeki insan sayısına göre almıştı . Peki,son koltuk niye boştu. İşte her şey bu...