♑︎ XXI

158 18 0
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yalanların üstüne kurulmuş bir hayat gerçek bir hayat değildi. Bir uyuşturucu gibi bağımlılık yapardı. Bir kere başlandı mı her seferine bir öncekinin açığını kapatabilmek için başka bir yalana başvururdun. Bu bir kısır döngü olur aradığın çıkış yoluna bir türlü ulaşamazdın. 

Bu yalanların bir gün bana pahalıya patlayacağının farkındaydım ama o kıyamet gününü geciktirebilmek için yolumu uzattıkça uzatıyordum. Ama artık o yolu uzatmak için çok daha önemli bir gerekçem vardı. Kollarında olduğum bu adam. 

Ona birçok doğru borçlu olsam da gerçekler yıkıp geçerdi. Ben de o yıkıntılarla baş edemezdim.  

Cesur bir görüntü oluştursam da korkağın tekiydim. Korku insana hiç yapmam dediklerini de yaptırırdı. 

Bana saatler gibi gelen bir süre sonrasında Mark nazikçe kollarımdan tutarak biraz geri çekildi ve dolu dolu olmuş gözlerimi yakalamaya çalıştı kafasını eğerek. Ona zorluk vermedim. Aslında yüzümü bu halde pek görmesini istemesem de ona söylediğim bitmek bilmeyen yalanlardan sonra vicdan azabı ağırlık yapmaya başlamıştı. Ah, evet ben de vicdan azabı duyabiliyordum ama çok sık yaşanan bir şey olmadığı için çoğu zaman içimdeki sıkıntının ne olduğunu anlamıyordum.

Siyah gözleri dikkatli bir şekilde yüzümün kıyılarında dolaşırken onun hep bana bakmasını istemek gibi oldukça fantastik bir istek doğdu içimde. Birer obsidyeni andıran parlaklıktaki irislerine çöken gölgelerle inceledi yüzümü. 

"Bana daha önce anlatmalıydın." diye mırıldandı koyu bir sesle. O an gözlerinde gördüğüm gölgeler de anlam kazanmaya başladı: Pişmanlık, suçluluk. Mark'ın en büyük özelliklerinden biri çevresindeki insanlara sonsuz bir yardım etme iç güdüsü duymasıydı. Onların bağlı olduğu sorunlarla dolu halatı ellerini parçalamak pahasına çözmeye çalışır, onların sorunlarını kendi omuzlarına yüklerdi. Gerekirse gök kubbeyi taşır, değer verdiklerine o eşsiz gök manzarasını gösterirdi. "O herif sana şiddet uygulayıp seni tehdit ederken ben hiçbir şey yapmadım." 

Mark'ın sözleriyle duyduğum vicdan azabı katlanarak büyüdü. Etrafıma sarılıp okyanusun derinliklerine gömülüyormuş gibi bir yoğunluk hissettim. Nefes almaya çalışmak ve çektiğim azabın acısını yüzüme yansıtmamaya çalışmak hiç bu kadar zor gelmemişti. 

Onun gözlerine bakarken yaşadığım duygular bu sefer gözlerime gerçek göz yaşları dökmem için baskı uyguluyordu. 

"Senin bir suçun yok." dedim kısık bir sesle. "Kendine yüklenme lütfen." 

"Nasıl Minaya?" dedi kaşlarını çatarak bir adım geri çekildi. O bunu yapınca aramıza dolan hava beni ürpertmişti. Kollarımı kendime bağlama isteğime son anda hakim olabildim. "Gözlerimin önünde yaşadığın zorluklara ben kör kaldım. Daha o gecede sıkı önlem almış olsaydık bu halde olmazdın şimdi." 

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin