Adımı söyleyen aynanın karşısında donakaldım.
Bir ayna nasıl olurda dudağa sahip olup konuşabilirdi?
Bu bir peri masalı mıydı yoksa bir rüya mıydı? Bunu anlamanın tek yolu birinin beni cimciklemesiyle anlayabilirdim ama şansımı seveyim ki etrafta bunu yapabilecek hiçbir kimse yoktu
''Ah!'' diye hiddetli bir çığlık attım.
Biri benim aklımı okumuşta olayların gerçek olup olmadığını ayırt etmem için bedenime acı verip yardım ediyordu sanki. Tabi etrafta bunu yapabilecek kimsenin olmaması dışında hiçbir sorun yoktu.
Yüzüme bir korku yayılmıştı.
''Korkma, korkma ben yaptım.'' dedi dudakları olan ayna.
''İyi ama neden?'' kaybolan korkularım yeniden gelmişti.
''Bunlar gerçek mi yoksa gerçek değil mi diye ayırt etmek için birinin senin cimcikemesini istemedin mi?''
''Evet istedim ama sen bunu nasıl duydun? Çünkü sesli düşünmediğime dair yemin edebilirim.''
''Başına gelen onca şeyden sonra senin iç sesini nasıl duyduğumu mu sorguluyorsun? Beni sıradan bir ayna sanmamalısın Ranet Ozova.''
Başıma gelen şeyleri düşündüm, düşününce de aynaya hak verdim. Başıma gelen tuhaf şeylerden sonra bunu sorgulamak aptallık olurdu. Sessizliğimi bozdum.
''Sıradan bir ayna olmadığın ağzının olup konuşuyor olmadan belli oluyor zaten.''
Onla konuşmaya devam ettikçe korkularım tekrardan yavaş yavaş kayboluyordu.
''Anlamana sevindim.'' dedi ukala bir ses tonuyla
''Korkularının azaldığını hissediyorum Ranet Ozova.'' diyerek ekledi
Gerçekten de korkularım azalmıştı bunu da bilmişti.
''Ortam biraz daha sakinleştiğine göre bana benim cevaplayabileceğim kadarıyla istediğini sorabilirsin.''
Derin bir nefes alıp sakinleştim.
''Neden bana olmayanı gören ve gösterenin efendisi dedin?''
''Çünkü siz olmayanı gören ve gösterenin efendisi olacak şekilde damgalandınız efendi Ranet Ozova.''
''Ne ? Ne ile damgalandım?''
''Olmayanı gören ve gösterecek şekilde damgalandınız.''
''Damga mı? İyi de ne damgası benim böyle bir şeyden haberim yok.''
''Vücudunun herhangi bir yerinde bir şekil görmedin mi?''
''Herhangi bir yerimde bir şekil felan görmedim.''
Ayna karşımda suskunluğa bürünmüştü. Kendimden bildiğim kadarıyla ayna düşüncelere dalmıştı bende bir şey düşündüğüm zaman suskunluğa bürünürdüm çünkü.
Aradan biraz vakit geçtikten sonra sessizliğini bozmuştu.
"Demek hiçbir şekil görmedin?..
Sen kaç yaşındasın Ranet Ozova?""Yeni reşit oldum sekiz gün önce."
"Yani on sekiz yaşına sekiz gün önce girdin. O zaman vücudunda herhangi bir şekil görmemen normal. Reşit olduktan sonra damgan çıkar. Ve şanslısın ki damganın çıkışı Asterda kütüphanesinin özel yerine sadece yılda beş kez girilebilen zamanına denk gelmiş yoksa hala her şeyden habersiz yaşamaya devam ederdin beşinci girişe kadar."
"Yani?"
"Yanisi şu, direkt eve git damganın çıkışını bekle sonra ise Asterda Kütüphanesinin yolunu tut aradığın cevaplar orda olacak. Sonrasında ise beni bulmanız gerekecek."
"Seni bulmamız mı gerekecek? Kim ile bulacağım ki seni? Başkalarıda mı var?"
"Böyle özel bir şeyin sadece sana has olduğunu mu düşünüyordun yoksa?"
"Diğerleri kim?"
"Her şeyi oraya gittiğinde öğreneceksin bana daha fazla soru sorma şimdi git." dedi ayna.
Ne yapacağımı bilemeyip çaresizce kalakaldım bir süre bekleyip tam arkamı dönüp gidecek iken ayna bana seslendi.
"Bu arada damganın çıktığını hiddetli bir acıyla uyandığın zaman anlarsın Ranet Ozova." dedi
Tam ona nasıl bir acı diye soracaktım ki aynanın üstündeki ağız kaybolmuştu. Sorum yalnızlığımla beraber oracıkta kalmıştı.
Belki ayna geri gelir diye orada biraz bekledim ancak hiç kimsenin geldiği yoktu. Ben de kafamda sorularımla evimin yolunu tuttum.
Eğer aynanın bana dedikleri doğruysa vücudumda iki gün sonra bir damga oluşacak ve bu damga oluştuktuktan sonra Asterda kütüphanesine gidip asıl gerçeklerin neler olduğunu öğreneceğim. Bana neler oluyor, neyin içine düştüm ben böyle.
Yine girmiştim bir düşünce girdabına ama bu sefer birinin beni çıkartmasını beklemeden kendim çıktım o girdaptan.
Düşünce girdabından çıktığımda kendimi evimin önünde buldum. İçeri girmek için cebimden kapının anahtarını çıkardım ve kapıyı açıp içeri girdim.
İçeri girdiğimde ev üstüme doğru geliyordu sanki beni yutacak gibiydi. Rahatça nefes almak için merdivenlerin yolunu tutup terasa doğru çıktım.
Terasa vardığımda biraz olsun rahatlamıştım ama bir şey hala beni yutacakmış gibi geliyordu, biraz daha ferahlamak için üzerimden tişörtümü çıkardım artık tamamen rahatlamıştım...
Terasta bir saat kadar durduktan sonra yatmak için terastan çıkıp odama doğru gittim.
Odama girince altımdakini de çıkartıp dolabımdan bir pijama takımı aldım ve üzerime onu giydim.
Şimdi yatağıma girip tekrardan başıma neler geldiğini, aynanın bana dediklerini ve de en önemlisi iki günün nasıl geçeceği düşünecektim.
Tabii bu düşünceler sonrası zihnim yorulacak ve bu nedenle bedenim kendini uykuya bırakacaktı...
Kusura bakmayın bu bölüm biraz kısa oldu daha uzun yazabilir miydim? Evet yazabilirdim ancak yazsaydım içime sinmeyecekti o yüzden kısa bir bölüm oldu.
İnanın bana içime sınanan kısım bu kadar oldu, ki aslında içime sinmesinden ziyade, olay akışına bakarım ben, olayın bittiği yerde bölümünde bitmesi benim içime sinendir...
Neyse umarım beğenmişsinizdir, daha sonraki bölümlerde olaylar açıklığa kavuşuyor...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI DOĞANLAR
FantasySonsuz Mühürle Lanetlenen Kabilin Soyundan Damgalı Doğanlara Kadar Uzanan Bir Hikaye