Medyada Doktor Oğuzhan
Makinelerden gelen ses, genç kadının kalbinin çok zayıf olduğunu ve durmak üzere olduğunu bildirirken, kocasının kadim dostu var gücü ve büyük bir sabırla kalp masajı yaparak Dicle'yi hayatta tutmaya çalışıyordu. Belki ölüm bir son değildi, belki de sadece yeni ve daha huzurlu bir başlangıçtı. Yorgun bedeni, yıpranmış ruhu artık bu dünyanın bir parçası olmak istemiyordu.
"Dicle..."
Yemyeşil bir bahçede ilerleyen genç kadın, duyduğu tanıdık sesle olduğu yerde durup sesin geldiği yöne döndü. Orada, beyazlar içinde ablası Asmin'i gördü. Onun huzur veren sesini duymayalı uzun zaman olmuştu. Ablasının güzeller güzeli suretini nasıl da özlemişti. Dicle hızlı adımlarla ablasının yanına gitti. Tam ona yaklaşmak üzereyken ablası onu durdurdu; Asmin'in kucağında bir bebek vardı.
"Şimdi değil kardeşim..."
Ancak genç kadın uyanmak istemiyordu, başını olumsuz bir şekilde sallayarak ablasına yalvardı: "Hayır abla, ne olur beni yanına al. Dayanamıyorum daha fazla. Sana kavuşmak istiyorum!"
Asmin kucağındaki bebeği Dicle'ye uzatarak tebessüm etti: "Diclem, Azad'ın kızı olduğu gün ondan kurtulacaksın. Oğullarınızdan sonra..." Eliyle tuttuğu bebeğe baktı: "Bu kız çocuğu, babasının ölüm haberini getirecek sana. Sabret, iyilik kazanacak. Hak yerini bulacak."
Azad'ın kucağından ikizleri alıp ilk muayene için götürdüler. Çocukları da elinden gidince, içeride yaşam mücadelesi veren karısını düşündükçe Azad, neredeyse delirecek gibi oldu. Zeynep abisini sakinleştirmeye çalışırken, onlardan uzakta duran Boran nefes almakta zorlanıyordu. Erken doğum haberini alan İsmail ve ailesi de büyük bir telaşla hastaneye geldi. Önden İsmail, arkasında Zelal ve kucağında oğlu İbrahim vardı. Fırat da yeğeni İdris ile arkadan gelmişti. Soru dolu gözlere cevap vermek için Zeynep ayağa kalktı. Ancak Zelal, abisini perişan halde görünce kız kardeşi ve kuzeninin sağ salim geri döndüğüne sevinemedi bile.
"Abimiz baba oldu! İkiz oğulları bugün dünyaya geldi!" Sevinç gözyaşları içinde Zelal ve Zeynep birbirlerine sarıldı. İsmail, Azad'ın yanına gidip onu tebrik etmek için oturdu, ancak burada hiç de bayram havası yoktu. Sormaktan korktukları şeyi, Fırat bir hışımla sordu: "Ablam nerede? Durumu nasıl?" Bu sessizlik insanı mahvediyordu. Fırat, yeğenini geride bırakıp doğumhanenin önüne geldi. Gözleri kızarmıştı.
"Hayır, hayır, hayır! Asmin ablam gibi Dicle ablamı da kurban etmiş olamazsınız!" Azad boş duvara donuk bir şekilde bakarken, İsmail başını iki elinin arasına alarak gözyaşlarını saklamaya çalıştı. Zelal, şoka girmiş halde Zeynep'e baktı. Fırat'ın keder dolu haykırışı herkesi paramparça etti. İsmail, dizlerinin üzerine düşen kardeşine sıkıca sarıldı. Küçük kardeş, abisini öfkeyle itip yüzüne nefretini kustu: "Ağlama abi, sakın! Asmin'in de, Dicle'nin de katili sensin! Senin aşkın yüzünden iki ablamı kaybettim... Bunların sebebi sensin... Değdi mi, söylesene!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ Kᴜᴍᴀsı
Ficción GeneralBazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir. Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır. Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...