스물 세 • I have to get dulled

323 52 125
                                    

Yirmi Üçüncü Bölüm
Hissizleşmek Zorundayım

Yirmi Üçüncü Bölüm Hissizleşmek Zorundayım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir uçurum var. Mermer gibi beyaz kayalıklardan oluşur ve ardından kan kırmızı okyanus gelirdi. Mavi alacalı gökyüzü değil de, gri bulutlar öldürülen hayallerin rengini yansıtırdı okyanusa. Geçmişlerin geleceğin bırakmadığı gibi. Ne yaparsan yap, daima içindeki kötülük yollarına dökülmeye başlardı işte. Ne kadar saklarsan sakla, kurtulmak istediğin yanın daima maskeni düşürürdü, seni aşağıya çekmeye başladığı anda.

Uçurumda sana zehirli elma uzatırdı cadılar. Boğulmanı izler ve siyah pelerinin ardından çıkan kanlı elleriyle ittirirdi seni okyanusa.

Beni cadı değil, ailem ittirdi.

Ama yaşadım. Nefes aldım, cadılar tarafından öldürülen her hayalin içinde. Kırılan onlarca umudun arasında gökkuşağını düşledim ayak tabanlarıma batan ölü aynalarla. Aynalar kimdi ? Aynalar bizdik. Kimseye söyleyemediğimiz diğer tarafımız, açık yaralarını bir başına sarmaya çalışandı. İçten içe yaşamak isteyen, o hiç sevmediğimiz çocukluğumuzdu.

Benim öyle bir tarafım olmadı. Bu yüzden kendim düştüm okyanusa, vazgeçmek istemediğim maskelerimle beraber.

İçimde çocukluğumu yaşatmadım. Çünkü yaşatılacak bir anısı yoktu. Hatırlamak istediği arkadaşları, rüyalarında tekrar gezinmek istediği bahçesi ona ait değildi. Bir tek sayfaları, şarkıları vardı. Ölümü arzuladıkları için onları da terk etti. Ben değil, oydu ihanete kurban giden. Şimdi nasıl oldu da işler tersine döndü ?

Dudaklarımda zehir var benim. Ailemden sonra, ciğerlerime mezarını kazan adam ittiriyor beni okyanusa. Oysa çıkamamıştım ki ben daha karaya. İçimdeki kanı kusamamış, nefes almaya başlamamıştım ki. Nasıl kendimi bulabildim uçurumun tam ucunda ? Sevdiklerin doğuştan katilin olurdu. Ben yine mi unutmuştum bunu ?

''Bana karşı koyma.'' diye fısıldadı dudaklarıma. Gözlerimde ki yangını söndürmek adına kirpiklerimi yaladı parmakları. ''Sözlerimi, ruhumu dinle Serein. Beni kendinden mahrum etme."

Elleri belimde dolaşıyordu. Ne zaman beni lavaboya dayamış, saçlarımı geriye atmıştı bilmiyorum. Tek bildiğim beyaz takım elbiseleri ve kısa kahve saçları ile kalbe benzeyen dudakları yanaklarımda geziniyordu.

Uzaklaş, dedim kendi kendime. Zehirlenmemek için ittir onu.

Ellerim onu ittirmek için havaya kalktı. Haechan, gelecek olan gücü hazinle beklese de yavaşça sarıldı parmaklarım onun omzuna. Kafası yere eğilmiş, gözlerini kapamışken, şimdi gözyaşlarını durduran ruhumun yansıması vardı yüzünde.

"Bir gece." dedim pembe dudaklarına kendi zehrimi verirken. Alışık olmadığı, güçlü bir nefret duygusu onu baştan aşağıya titretmişti. "Benimle bir gece geçirebilirsin Haechan. Ama ondan sonra beni asla bulamazsın. Kokumu bir kez daha yastıklarında arayamaz, parmaklarının arasında tenimin hayaletiyle karşılaşırsın."

Viraha | HaechanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin