Seojoon ile birlikte bilardo salonuna gelmiştik.Ama gördüğüm tanıdık bedenle olduğum yere çakılmıştım.Sanha da buradaydı ve sinirli sinirli bakıyordu.Ona yapışık durak kız da Sunyeon'du.Demek ki doğru söylüyordu.Bu şerefsiz hem bana asılıyor hemde onunla çıkıyordu.Nedensizce öfkeme hakim olamadan yanlarına gittim. "Burada ne arıyorsunuz?" Sanha oralı olmadı,Sunyeon yüzünü buruşturup "Pardon?" Diye sordu alaylı bakışlarıyla. Seojoon beni sakinleştirmek için elini omzuma koyup "Sakin ol Tae" dedi.Sanha onu duyunca bize döndü.Kaşları çatık ve alaylı bakıyordu.
Sunyeon hiç değişmeyen aşağılayıcı bakışlarıyla "Ne saçmalıyorsun sen?"diye sordu tahammül edemediğim sesiyle. "Nereye gitsem oradasınız.Beni mi takip ediyorsunuz?" Dedim iki elimi belime koyup ayağımın tekiyle ritim tutarken.Sonunda Sanha suskunluğunu bozmuştu. "Sizi neden takip edelim ki?" Diye soruyla cevap verdi umursamaz bir tavırla. Ancak onun bu umursamaz halleri beni daha da kızdırmıştı. "Bilmem? Hayaranım mışsın ya?" Tabiki cevapsız kalmayacaktım.Ancak sanki onu ele vermişim gibi telaşlanıp yanındaki kıza baktı "H-hah ne alakası var?" Dedi gülümsemeye çalışarak. "Siz gelmeden biz buradaydık" Dedi elini Sunyeon'un omzuna koyup.Gözlerim bir kaç saniyeliğine kızın omzuna koyduğu kemikli ellerine kaydı istemsizce.Gözlerimi devirmeme sebep olmuştu bu hareket.Neden sinirlerim bozulmuştu birden?
Bu gün simsiyah giyinmişti.Siyah beresi,siyah atleti ve beline bağladığı ceketi ve siyah pantolonuyla o kadar asil görünüyordu ki.Kulağında sayısız küpeleri ve dudağındaki piercingler kalbimi kımıldatıyordu. Onu incelediğimin farkında değildim.Kaslı ve dövmeli kollarından gözümü almam zaten zorken,birde siyah atletinin altından belli olan göğüs uçlarındaki piercinglere kaymıştı şimdi de.
Çocuksu gülüşü de ona ayrı bir güzellik katmıştı.
Benimle hiç ilgilenmeden cevap verme gereği bile duymadan oynamaya devam ediyordu.Bilardo toplarını delikleri soktuğunda şımarıkça seviniyor ve içimdeki kelebeklerin uçuşmasına neden oluyordu.Ne yaptığımın farkına vardığımda başımı hızılıca salladım.Konuya hemen dönüp haklı olduğunu düşündüm.Evet bu kadar tesadüf olamazdı fakat gerçekten biz gelmeden onlar buradaydı.Seul'deki tek bilardo salonu bu değildi.Her seferinde haklı çıkmayı nasıl başarıyordu.Ama ne bileyim sinirlenmiştim işte.
"Peki öyle olsun" deyip hızlıca yerime döndüm.Oturur oturmazSeojon şaşkın yüzüyle bna baktı. "Tanrı aşkına Tae,bir şey söyleyeceğim ama üzülmenden korkuyorum" Ne diyeceğini az çok tahmin ediyordum.
"Söyle lütfen" dedim.Seojoon söyleyip söylememek konusunda kararsız gibiydi.Sigaramdan bir tane alıp söylemesini beklerken Sanha'nın bana baktığını gördüm.Aldırmadan Seojoon'a döndüm. "Şeyy..Sence de Jeonguk'a fazlasıyla benzemiyor mu?" Durup devam etti "Bir an o sandım" Eminim Jeonguk'u tanıyan herkes Sanha'yı o sanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Know I'm The One(Vkook)
Fanfiction"Nefret ediyorum;Beni görmezden gelmenden,ağladığımı görmemenden,seni özlememden.En kötüsü senden nefret edemememden nefret ediyorum.Hiç hoş değil ama,biraz olsun bile değil.Hiç nefret edemememden"💔 "Taehyung ve Jeonguk,sevgililer ancak yasak bir i...