Jimin yine dudağının kenarı hafif kanlı bir şekilde sınıfa girdi. Artık alışmıştı. Canı acımıyordu. Her zamanki gibi cam kenarındaki sırasına sessizce yerleşti. En yakın arkadaşı Hoseok bugün okula gelmemişti. Dün akşam onu arayıp haber vermişti zaten. Bugün her zamankinden çok daha sıkıcı geçecekti.
İlk ders fizikti. Fizik dersini sevmiyor değildi. Sayısal dersler pek ona göre değildi ama nedenini bilmediği halde fizik dersini kolayca anlayabiliyordu. Keşke geometride de bu kadar yetenekli olsaydı.
...
Sonunda gün bitmişti ve vücudundaki yorgunluk hissi onu zorlamaya başlamıştı. Adımlarını atarken bacaklarındaki ağrıyı rahatça hissedebiliyordu. Eve yaklaştığını, yolunu ezbere bildiği bahçeden geçerken farkederek anahtarını cebinden çıkardı. Tam anahtatı kilide sokacaktı ki kapı aniden açıldı. Bu lanet ettiği babasıydı. Burnundaki beyaz toz zerrelerini kolaylıkla görebiliyordu.
"Hey, sen yine mi okula gittin?"
Jimin'in korkudan nefesi titremişti ama sosyopat babasını cevapsız bırakamazdı.
"Evet, gittim."
Adam Jimin henüz cümlesini bitirmeden adam onu yakasından tutup içeri çekti. Jimin neye uğradığını şaşırmıştı ama yeni bir dayağın geleceğinden emindi. Babası Jimin'i oturma odasına sürükledikten sonra koltuğa fırlattı ve belindeki kemeri çıkardı. Jimin yapma dercesine korkuyla kollarını kafasının üzerine kalkan etti. Çocukcağız korkunun verdiği refleksle koltukta kırk kat olmuştu. Adam kemeri vururken bir yandan da hiddetle konuşuyordu.
"Sana.. kaç defa daha... diyeceğim... o.. siktiğimin.. okuluna.. gitmeyeceksin diye?"
Jimin gözyaşları içinde ona cevap vermeye çalıştı. "Baba, ddur artık! Canım çok yanıyor!"
Adam bu karşılığı bekliyordu. Daha da sert vurmaya başladı.
"Sana canının yanıp yanmadığını sormadım piç kurusu! Sana okula gitmeyeceksin demiştim. Ama sen benim sözümü dinlemiyorsun."
"Baba! Dur l-lütfen daha fazla vurma. Açıklayacağım."
Jimin'in haykırışları o kadar yükselmişti ki sokaktan geçenler kolayca duyabiliyordu. Artık onlar da alışmıştı bu seslere. Jimin'i gün aşırı dövüyordu. Hatta bazen günde iki üç kez dövdüğü de oluyordu. Ama Namjoon bu sefer bu haykırışlara kayıtsız kalamadı. Aniden kapıyı tekmelemeye ve yumruklamaya başladı. Adam aniden doğruldu. Kim canından sevdiği oğlunu (!) döverken onu rahatsız etmeye cüret edebilirdi ki. Jimin'in gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Nefesi tekliyordu ve kollarında,sırtında ve bacaklarında çok keskin ağrılar hissediyordu. Adam hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü.
"Hangi şerefsiz beni rahatsız etmiş baka-"
Adam sözünü bitirmeden Namjoon suratının ortasına yumruğu geçirdi. Adam aniden yere yığıldı. Namjoon çok da yapılı biri değildi ama karşısında duran yer cücesinden kat kat daha yapılı sayılırdı. Namjoon sıfır mimikle adamın üzerine çıktı ve ona ardarda yumruklar sallamaya başladı. Jimin de bunu fırsat bilip, tek katlı evlerinin camından kaçarak kurtulmayı başardı. Jimin'in küçük kalbi çok hızlı atıyordu. Arkasına bakmadan koşmaya başladı. Gitmeye alışık olduğu yere doğru koştu.
Yakınlarda bir yerler bazen Namjoonla beraber oturup dertleştikleri bir harabe vardı. Babasını paketledikten sonra Namjoon'un da oraya, yanına geleceğinden emindi.
Namjoon buraların kimsesiz çocuklarından biriydi. Ama halinden memnundu. Burada neredeyse onu herkes severdi ve en azından yatacak yeri vardı. Bazı esnaflardan düzenli olarak yemek alırdı. Henüz bir işi yoktu. 22 yaşına gelmişti ama o sokaklarda kalmaktan memnun gibi görünüyordu. Sonuçta herkes onu seviyordu ve burada iş bulması kolaydı. Ama o halinden hoşnuttu.
Jimin artık kendine gelmişti. 20 dakika gibi bir süreden sonra Namjoon yanında bitmişti. Babasının kemeriyle vurduğu yerler beklediği için artık daha da ağrımaya başlamıştı. Dayanılmaz bir ağrıydı bu.
Namjoon, Jimin'in yanına oturdu. Bir süre pek konuşmadılar. En sonunda sessizliği bozan Jimin oldu ve minnettarlığını dile getirmeye başladı.
"Hyung, teşekkürler."
Namjoon şaşırmıştı.
"Ne? Teşekkürler mi?"
Jimin garipsercesine ona bir baktı.
"Neden şaşırdın ki bu kadar? Gelmeseydin şu an ölmüştüm muhtemelen."
Namjoon ona dönerek konuştu.
"Hey! Teşekküre gerek yok tamam mı. Kim olsa aynı şeyi yapardı."
Jimin reddetti.
"Hayır hyung. Bir sürü kişi duydu çığlıklarımı. Ama kimse koşmadı beni kurtarmak için gelmedi."
Namjoon konuyu değiştirdi.
"Bu gece burada benimle kalabilirsin istersen."
Jimin biraz tereddüt etti ama kafasını onaylar biçimde salladı. Eve gitse onun için hiç iyi olmazdı. Akşama kadar oturup babası hakkında konuştular. Sonra Jimin o kadar yorgun düşmüştü ki uyuyakaldı.
...
Babası Jimin'e küçüklüğünden beri şiddet uyguluyordu. Babası kokain bağımlısı bir amcıktı. Kafayı bulduktan sonra daha da psikopatlaşarak Jimin'e sarıyordu. Annesi 4 yıl önce meme kanserinden ölmüştü. Jimin'in hayatı annesi gittikten sonra daha da zorlaşmıştı.
Merhabaa.👋💗 Bu benim ilk hikayem. Umarım seversiniz. Yazım hatası varsa özür dilerim. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize iyi okumalar.:))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues ♧ jikook
FanfictionJimin lise 3.sınıf öğrencisidir. Babası öldükten sonra resim öğretmeni Jungkook Jimin'i evlat edinir ve aralarındaki çekim onları fazlasıyla zorlar. Gay fanfiction içerir! Şiddet içerir! Madde kullanımı içerir! Cinsellik içerir! Argo ve küfür içerir...