Yayınlanma tarihi:
4 Ağustos 2021
17.14Farkettiğiniz üzere bu bölüm Sezon finali. Küçük bir mola vereceğim. Belki iki hafta belki bir ay. Duruma göre bakacağız 😊 HASNA'da artık 3.Kısma geçeceğiz. Bu bölüm ile birlikte 2.Kısım bitmiş oluyor. Sezon Finali yapmak aslında hiç aklımda yoktu. Fakat aklımda çok önemli ve ciddi bir proje var. Ona odaklanmak istiyorum. O yüzden küçük bir mola vermem icap ediyor:)
Onu yoluna koyar koymaz hemen yeni sezon bölümleriyle huzurlarınızda olacağım. Neyse çok uzatmayayım. Sizi Sezon Finali bölümü ile başbaşa bırakayım:)
Keyifli okumalar değerli okurlar ❤️
Satır arası yorum eklerseniz sevinirim 🙈🙈🙈
Yeni sezon bölümlerinde buluşmak dileğiyle....
Hoşçakalın 🌹Hasna ile kalın😊"İşte öyle Hasnacan. Ben de senin yaşında annesiz kaldım. O yüzden şu an neler hissettiğini anlayabiliyorum."
Elini kaldırıp sırtıma doğru getirdi. Şefkatle sırtımı sıvazladı. Kızarmış gözlerime acıyarak bakıyordu. Onunda gözleri kızarmıştı ağlamaktan. Onun şefkatli dokunuşları içimi okşuyor sıcacık yapıyordu. Annemi kaybedeli ilk defa kendimi bu kadar rahatlamış durulmuş hissediyordum. Hafifçe Ney Dede'ye sokuldum. Güven veriyordu varlığı. Huzur veriyordu. Başımı dizlerine koyup derin bir uykuya dalmak istemiştim o an. Küçük bedenimdeki tüm ağır yükleri sanki oracıkta atarmışım gibi bir hisse kapılmıştım. Kızaran gözlerim aklıma düşen soruyla yine istemsiz doldu.
"Ney Dede peki annenizi özlemiyor musunuz?"dedim hıçkırarak. Benim gibi onun da özlediği muhakkaktı. Yine de sormuştum işte kader ortağıma.
Onun da gözleri doldu. Yüzündeki kederin izleri daha da arttı.
"Annemi özlemez olur muyum Hasnacan? Onu çok özlüyorum." dedi gözlerinden bir kaç göz yaşı damlası yaşanmışlıkların izini taşıyan çizgilerin üzerinde dolanarak. Bakışlarım annemin mezarına gitti. Hıçkırıklarım boğazımda düğümlenmişti. Zoraki konuştum.
"Ben de annemi çok özlüyorum. Hem de çok."
Bu sözlerim onun yüreğine çok dokunmuş olmalıydı. Diğer eliyle başımı kavradı ve sırtımdaki elinin de yardımıyla başımı omzuna yasladı. Bana şefkatle sarıldı. Saçlarımı hafifçe okşadı.
"Ah Hasnacan ah." Derin bir ah ile inledi göğsü.
İki kader ortağı olan ikimizin de yürek kıyılarını şimdi hasret denizinin şiddetli ve hırçın dalgaları dövüyordu. Hem de acıta acıta, kanata kanata.
Birbirine sokulmuş yaralı kuşlar misali baş etmeye çalışıyorduk bu dalgalarla. Biraz daha sokuldum ona. Başımı şefkatle okşamaya devam etti.
Güneş biraz daha yükselmişti şimdi. Işınları daha göz alıcıydı. Yeryüzü sakinlerini biraz daha fazla ısıtıyordu bugün. Mezarlığın kenarında yol boyu dikilen ve gökyüzüne doğru alabildiğine uzamış ve dahi kışın ağır şartlarına direnip hep yemyeşil kalan çam ağaçlarının yaprakları, güneş ışınlarının vurmasıyla parıldıyor bir nevi gülümsüyorlardı. Bizim aksimize keyifleri yerindeydi bugün. Zira meftun oldukları ve ona doğru yol aldıkları gönül güneşleri bugün onlara sıcacık gülümsüyor durmadan göz kırpıyordu. O gülümsedikçe yürekleri coşuyor gülücükler atıyorlardı. Aylardır yarenleri, yoldaşları olan yapraklardan ayrı düşmüş böylece yapayalnız kalmış diğer ağaçlar onlara imrenerek bakıyorlardı.
Bir ara:
"Peki Ney Dede nasıl dayanıyorsunuz?" diye sordum.
"Neye Hasnacan?" diye soruma soruyla karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASNA (Devam Ediyor)
Genç Kurgu"Bacağımı mı keseceksiniz?" "Evet. Maalesef. Kaybedecek zamanımız yok. Hemen şimdi sizi ameliyata almamız gerekiyor." Bir çırpıda söylemiştim bunları. Deminden beri boğazımda sıkışmış ve söylenmeyi bekleyen tüm kelimeleri işte şimdi bir anda özgür b...