okuduğunuz tarihi ve saati yazmayı unutmayın! iyi okumalar...
telefona baktığımda ne olduğunu anlayamadım. mesajı tekrar tekrar kez okuyordum ama bir şey anlamıyordum, o gün derken louisin kardeşinin öldüğü günden mi bahsediyordu? o gün ne olduğunu bilmiyorum bilmekte istemiyorum. ne gördüğümü, ne hissettiğimi bile bile bilmiyorum. o gün gerçekten louisin kardeşinin öldüğü gün müydü? öyleyse neden ben onu gördüm daha doğruusu nasıl gördüm? konun benimle ne alakası var diye düşünürken anniden lizzienin bana dokunmasıyla irkildim. elimdeki telefonu direkt kapattım ve lizzieye döndüm.
"tatlım iyi misin? betin benzin atmış" dedi yapmacık bir sesle. gelen mesajda kimseye güvenemezsin diyordu, anne yarım olan lizzieye bile mi güvenemezdim?
"iyiyim. sanırım ilacı almadığım için böyle oldum kendime gelirim birazdan. çay yapayım mı? beraber içeriz balkonda, olur mu?" dedim iyi olduğumu ona inandırmalıydım. yük olmaktan ve hastalanmaktan gerçekten nefret ediyorum.
"olur ama istersen sen geç balkona ben yapayım. yorgunsun zaten" dedi yumuşak sesle. yorgun değildim sadece ne olduğunu anlamıyordum. kafam aşırı karışık, neler oluyor anlamıyorum. louisin anılarını nasıl gördüm neden gördüm bunlar onun anıları mıydı halisülasyon muydu anlayamıyorum, peki ya bu gelen mesaj ne? sanırım rüyadayım. kendimi çimdikledim ama hayır rüyada değilim. sanırım ilaçlarımı almadığım için gerçekten de halisülasyon görüyor olmalıyım. peki eğer halisülasyon görüyorsam bu mesaj ne?
aniden lizzienin dokunmasıyla irkildim "tatlım duyuyor musun?" dedi yüzüme yaklaşarak.
"iyiyim, bir şey düşünüyordum sadece. çayı sen hazırla o zaman ben odama geçip geliyorum, telefonu şarja takmam lazım."
"tamam canım" dedi lizzie. vakit kaybetmeden hemen üst kata doğru yöneldim. odaya gidemezdim elizabeth ve hayley oradaydı bu yüzden ben de çalışma odama yöneldim. koridorda hayley ve elizabethin gülme sesleri geliyordu anlık bir gülümseye ile çalışma odama girdim ve telefonumu şarja taktım. gelen mesajı tekrar tekrar ve tekrar okudum ama hala hiçbir şey anlamıyordum. sınıftakilerden biri şaka yapıyordu sanırım. hayley olanları birine mi anlattı acaba da dalga geçiyorlardı? bir bidirim sesi geldi, hemen telefonu elime aldım. bilinmeyen numaradan yine bir mesaj gelmişti.
bilinmeyen numara
o gün neler olduğunu gördün mü? daha fazlasını öğrenmek ister misin? seni cuma günü alostire mağazasının arkasında bekleyeceğim gelirsen ailene neler olduğunu da öğrenirsin. kiimseye güvenme, kimseye bir şey söyleme. eğer birine söylersen mutlaka öğrenirim ve o anda sen ölürsün. saat : 02.52 PM
sanırım ne dediklerimi tam anlayamadın. ailenin öldüğü gün bir kaza değildi. onlar cinayete kurban gitti. saat: 2.30 AM
nessa
kimsiniz? saat: 2.31 am
yine aynı mesajlar. ailemin öldüğü zamanlardan beri aynı şaka. ailen ölmedi,öldürüldü. gerçekten bıkmıştım artık insanların ailemin ölümüyle şaka yapmasını. komik mi sanıyorlardı?
bilinmeyen numara
sana ailenin öldürüldüğünü söylüyorum ve bana kimsiniz diye mi soruyorsun? yapma nessa bu kadar salak olamazsın. saat: 2.35 AM
nessa
kimsen bu komik değil. numarayı engelliyorum. saat: 2.35AM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri'nin yaşamı
Jugendliteraturingiltereye geldiğimde 16 yaşındaydım. Ailemi kaybetmiş 16 yaşındaki bir kızdım. Her şeyden habersiz, koruyucu ailenin yanında yaşıyordum. Hiç tanımadığım bir yerde hiç tanımadığım bir kişiye dönüşüyordum. Siyah olmaktan çıkıp gri oluyordum artık. c...