🥊5

970 66 11
                                    

Yalnızca birbirlerine bakıyorlardı. Bakışları duygudan yoksundu..

•••

Aralarındaki küslüğü bitirmek için Jisoo'yla hızlıca bir plan yapmıştık ve onu uygulayacaktık. İlk adımı ben atmaya karar verdim. "Hadi yemeğe geçelim çocuklar." diyerek arkamı döndüm ve masaya doğru ilerledim.
Arkamdan geldilerini hissederek oyuna başlamaya karar verdim.

Jisoo bilerek bir kenara iki sandalye, diğer iki kenara da birer sandalye koymuştu. Biz tekli olanlara geçtiğimizde ikisi yan yana oturmak zorunda kalacaktı. Olası bir sandalyeyi başka köşeye çekme durumunu engellemek için konuşmaya başladım. "Beyler, ikiniz benim karşıma geçin lütfen. Sizi karşımda görmek istiyorum." Tereddüt ederek bana baktıklarında yalvaran bakışlarımı onlara yönelttim. "Benim için.."

Derin bir nefes vererek karşıma geçen Jin'e gülümseyecek bakarken Jungkook'ta onun yanındaki yerini aldı. "Teşekkür ederim." diyerek yemeğe başladım.

Haftalardır kendi isteğimle ilk defa yemiştim. Aslında şu anda istemiyordum ama onlar için yapacaktım. Bir  iki kaşığı içtikten sonra çaktırmadan ikisine bakıyordum ve umursamaz bir Jin ve biraz diken üstünde gibi duran Jungkook'la karşılaşıyordum. Herkes tabağını bitirene kadar kimseden ses çıkmamıştı. Bu durumu da bozmaya karar verdim çünkü gergin olmalarını istemiyordum.

"Ee Jungkook, bizimle akşam geliyorsun değil mi?"  dedim Jin'in bundan hoşlanmayacağını bilerek.

"Ne için güzelim?"

"Bara gidecekmişiz. Ama sen olmadan gitmek istemiyorum. Müsaitsin değil mi?" Jisoo'ya tabağımı verirken onu dinledim.

"Maalesef Jennie. Arkadaşlarımla buluşacağım, sözüm var. Yoksa gelirdim biliyorsun.."

Yüzüm düşerken cevap verdim. "Hımm.. Peki başka zaman gideriz seninle de.." Elime uzanıp tuttu. "O güzel yüzünü düşürme. İkimiz birlikte bir gün gideriz tamam mı? Hem bende seni onlarla tanıştırmak istiyordum ama sende müsait değilmişsin."

"Sorun değil, sonra tanışabiliriz." dediğimde başını salladı ve yemeğine devam etti. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi yaptı ve boğazını temizleyerek Jin'e doğru döndü. Heyecanla onları izledim.

"Bu arada.. Hala spor salonu bulmak istiyorsan.. Bir yer ayarladım. Kaydolmak istersen adresini verebilirim.." dedi çekingen bir tavırla.

Jin küçümseyen bakışlarını Jungkook'a çevirdiğinde sinirle konuştu. "Ne zamandan beri beni düşünüyorsun? Eğer  kendini affetirmek için yağcılık yapacaksan vazgeç. İlk başta sözlerine dikkat etseydin zaten buna gerek kalmazdı.."

"Hayır sadece.. Yardımcı olabilirim diye düşündüm. Haklısın, iğrenç bir insanım.. Beni affetmeni de beklemiyorum. Ama eğer istiyorsan diye.. Biraz araştırdım ve iyi bir yer buldum. Bugün de sizin için hocalarıyla tanışmaya gidiyordum. Bir arkadaşımın tanıdıkları o yüzden onunla birlikte tanışmaya gidecektik.. Eğe-" Jin sertçe sözünü kesti.

"Yardımını isteyen yok Jungkook! Senden sadece bir özür istemiştim! Yalnızca bir özür! Başka bir şey için uğraşmana gerek yoktu! Belki beni kırdığın yer iyileşmeyecekti ama en azından yara bandı olabilirdin!" Jin ayağa kalkmış başı yere bakan Jungkook'a bağırıyordu.

"Haklısın çok haklısın Jin.. Ben boş konuşup duruyorum, bilmiyor musun? Özür dilesem bile affetmeyeceğini düşündüm ve daha da inatlaştım. Beni affetme demek istiyorum ama abimin benim yüzümden böyle yapması.. Mahvediyor.." dedi gözleri dolu dolu olan Jungkook. Bir şeyler umarım ters gitmezdi. Yine aynı olayları yaşamak istemiyordum.

Jin derin bir nefes vererek yemeğini yarım bıraktı ve koltuklara geçti. Jungkook'a baktığımda başını daha da eğdiğini, birkaç gözyaşının bacaklarının üzerinde duran avuçlarına düştüğünü gördüm.

Jungkook ağlıyordu.

Arkadaşım ağlıyordu.

Her an yanımda olan kardeşim ağlıyordu.

Hemen yanına gittim ve sarıldım. Belki bir kız arkadaşımın ağlamasını normal karşılayabilirdim ama Jungkook'un ağlaması hiç normal değildi. Yanımızda daha önce gözleri bile dolmamıştı ki şu an Jin için ağlıyordu. Bunun için sevinmemiştim ama yaptığından pişman olması, barışmalarını kolaylaştırırdı. Ben Jungkook'a sarılmaya devam ederken Jin başını ellerinin arasına almış hızlı nefes alışveriş sesi eşliğinde oturuyordu.

"Jin, Jungkook çok üzgün.. Benim için barışamaz mısınız? Ne kadar iyi anlaştığınızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Ağzından kaçan bir şe-" Bir adım attığımda Jin yüksek sesiyle beni böldü.

"Böyle bir şey ağızdan kaçmaz Jennie! Senin için de barışamayız! Çünkü biz küs değiliz. İnsanlar önem verdiği insanlarla küser. Ama benim önem verdiğim insanlar, en büyük yarama, daha kapanmamış yarama bir kere daha bıçak saplamazlar.."

Haklıydı.

Ama o da pişman olmuştu. Neden dediğini bilemezdim, önemli olan şu an bunu yaptığı için kendinden utanıyor olmasıydı. Jin'de büyük olduğu için Jungkook'un dediği gibi onu affetmese de biraz daha iyi davranabilirdi. O zaten affedilmeyeceğini biliyordu.

Bu sefer Jungkook'u arkamda bırakıp Jin'in yanına gittim. Yanına oturarak elini avuçlarımın içine aldım. "Canım.. Sende onu o yarasından bıçakladın ama seni haklı görerek bunun için seninle küslüğünü sürdürmedi. Biliyorum, kırgınsın. Belki de ondan bunu asla beklemezdin.. Ama o şu an ağlıyor. Hem de seni sevdiği ama kırdığı için. Sende onu affetmediğin için acısı ikiye katlanıyor.. Yine de sen bilirsin. Ben sadece sizin üzgün olmanızı istemiyorum ve hep birlikte olalım istiyorum. Senelerdir kardeş olan dört silahşörler, her zaman öyle kalsın istiyorum.." dedim bir gözyaşı da benim harelerimden düşerken. Onları Ne kadar sevdiğimi farkettim. Şüphesiz olmayan kardeşlerimdiler.


Jin derince yutkundu ve bana baktı. Onunda yanaklarının ıslak olduğunu gördüm ve baş parmaklarımla yaşları silmeye çalıştım. Bakışları hala ağlayan Jungkook'a döndü ve hareketlendi. Yanına kadar gitti ve omzuna dokundu. "Dört silahşör öyle olmaya devam etsin.." dedi. Jungkook ağlamaktan kızarmış gözleriyle Jin'in yüzüne bakmaya çalıştı. Acıyla gülümseyerek ayağa kalktı. "Hyung!" diyerek sarıldı ve Jin'de kollarını ona sardı.

Jungkook'un hıçkırıkları kulaklarıma dolarken gözyaşları sanki benim içime damlıyordu. Birkaç dakika öyle kaldıklarında Jungkook artık ağlamıyordu. Ayrılarak birlikte koltuğa oturduklarında biz de yanlarındaydık. Ayağa kalkarak mendil aldım ve herkese birer tane verdim. Hepimiz ağlamıştık çünkü çok şey yaşamıştık ve birbirimize böylece bağlanmıştık. Konu herhangi birimiz olsa duygulanıp, sanki yaşadığı her şeyi birlikte yaşamış gibi hissederdik. Belki tamamen aynı hisleri yaşamazdık, ama acılarımıza ortak olurduk.

Biz birbirimizin ailesiydik.. Birimiz olmasa hiç birimiz olmazdık..

༆Sρσɾτʂ Cσαςɧ| Tαεηηίε༆ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin