Atiam'ın odamda olması Dean ile olan bütün konuşmalarımı unutmama sebep oldu. Hatta konuşulanları duyduğunu bile düşünememiştim. Sakinleşip arkama döndüm. Hala Atiam arkasına dönüktü. Boğazımı temizler gibi öksürüp Atiam'ın omuzuna dokundum.
Hemen arkasına dönüp bana sarılınca reflex olarak onu ittim ve sesimin yüksek olmamasına dikkat edip aynı zamanda bağırır gibi " Sen ne yaptığını zannediyorsun! Bana sarılmana izin verdiğimi hatta odama girmene izin verdiğimi hiç hatırlamıyorum."
Atiam şaşırmıştı. Daha doğrusu baya afallamıştı. Omuzuma elini koyup korkar gözlerle
- Abla Dean'a söylediklerin yalan değil mi? Başardım demek oluyor bu. Lanet olsun. Beni hatırlıyor musun? Birlikte çok eğlenirdik çocukken. Beni hep sokaktaki serserilerden korurdun. Hatırlıyor musun?Her sorusunda omuzuma daha da baskı uyguluyordu. Atiam zeki bir çocuktu. Ama abla mı dedi o? Ne ablası? Kitabı aklıma getirince evet Atiam'ın bir ablası vardı ama hiç isminden bahsedilmemişti. Serserilerden korumak mı? Bildiğim kadarıyla ablası ona hep psikolojik şiddet uyguluyordu. Bu yüzden Atiam ablasına karşı hep ezikti. Ama söyledikleri tamamen farklı biri gibi hissettiriyordu.
Atiam daha 17 yaşındaydı. Daha debutantı bile yapılmamıştı. Ama asıl önemli olan ne kitapta ne de bu dünyada bizim kardeş olduğumuzu bilen vardı. Yalan söylediğini düşünmüyorum ama katibenin uzun süre hasta yatağında olduğu bir bölüm vardı. O sırada niye ortaya çıkmamıştı? Neden şimdi ortaya çıkıyor? Çok fazla soru işareti vardı. Sırtımdaki dövme, karşımdaki çocuk, kralla olan ilişkim ve İris'e gelen mektup. Tam unutuyordum. Dean nerden biliyordu sırtımda dövme olduğunu? Soru işaretlerimi tek tek silmek için Atiam'ın yanına oturup;
- Atiam biz iyi bir abla kardeş ilişkisi yaşamadık. Hatta ben sana fazlasıyla kaba davrandım. Biliyorum yaptıklarımı silip atmaz bunlar ama affet.
Çok iyiydim. Kitaptan ipucu alarak onu ikna edebilirim. Her şeyi bildiğime.
Devam ettim.- Atiam kendimi biraz hasta hissediyorum. Müsade edersen uyuyacam. Yarın konuşuruz olur mu?
Atiam önce donuk bir şekilde daha sonrada hafif yandan sırıtarak "olur sen dinlenmene bak abla" dedi sessizce odadan çıkarak.
Atiam sonunda odadan çıkmıştı. Pencereye yaklaştım. Ay ışığı etrafa aydınlık veriyordu. Şelalenin sesi ise doğaya huzur. Yıldızlar ise yansımasını denize bırakmışlardı. Öylesine güzeldi ki şafak vaktine yakın hala uyanık olmamı dert etmemiştim.
Atiam'a hasta numarası yapmıştım çünkü bu dönemlerde katibenin hasta olduğunu biliyordum. Umarım çaktırmamışımdır. Gerçi anlamıştır. Bir kaç gündür beni izlediğini bilmeme rağmen hiç kafa yormadığım için gayet sağlıklı ve dinç olduğumu görmüştür.
Sırtımdaki hayvanı belki biliyordur. Keşke sorsaydım. Yarın burdan gidiyorum ve tekrar sorma hakkım yok. Odasına mı gitsem? Ama nerede olduğunu bilmiyorum bile. Kafayı yiyecektim stresten.
En iyisi uyumak. Çünkü başka yapabileceğim bir şey yok.Sabah uyanır uyanmaz şövalyeler bile gelmeden Atiam'ı bulmak için bahçeye çıktım. Çok şanslıydım ki öğrenciler orda kılıç dersleri yapıyorlardı ve aralarında daha önce fark etmediğim, gözüme birden yakışıklı ve soğuk gelen Atiam'da oradaydı. Tam benim kardeşim olabilecek güzellikteydi.
Kendi dünyamda ne ebeveynlerim ne de kardeşlerim vardı. Hiç ailem olmamıştı. Yetimhanedeki çocuklar beni sevmiyordu. Sevenler olunca da hayat hep bizi ayırıyordu. Onlar aile ediniyorlardı. Ama kimse beni istemiyordu. Bence fazla neşeli olmamdan kaynaklıydı. Müdüreye göre ise fazla yaramaz oluşumdan. Reşit olunca paraya ihtiyacım oldu. Üniversite ve işi birlikte yürütmekten doğru düzgün arkadaşta edinememiştim. Belki de bu dünyaya düştüğümde hiç zorlanmamamın sebebi kendimi zaten hiçbir dünyaya ait hissetmiyor oluşumdu.
Atiam'a ablalık yapmayı gerçekten istiyordum ama kitaptaki zorba olan abla imajını nasıl düzelteceğimi bilmiyordum. Onun bedenine benim girdiğimi söylesem acaba nasıl tepki verirdi? Deli olduğumu düşünürdü herhalde.
Bahçeye Atiam'ın yanına gittim. Bütün öğrenciler bana küçük zavallı, pis bir kuklaymışım gibi baktılar. Evet biliyordum çünkü bana olan bakışlarını o kadar çok gördüm ki artık ne anlama geldiklerini bilmek uzmanlık alanıma girdi.
Atiam beni tanımıyormuş gibi davrandı. Tamam sana ayak uydurucam. Artık bundan ne kazanç elde edeceksek. Atiam'a "bir saniyeliğine gelebilir misin" diye sordum.
Kafasını onaylar bir şekilde salladı. Kılıcını yere atıp geldi. Arkadaşları ise benimle konuştuğu için Atiam'a sinirli bir şekilde bakıyorlardı.
Atiam'la bahçenin bir köşesinde durup kimsenin olmadığına emin oldum. Sonra rahat bir nefes alıp konuşmaya başladım;- Dün gece sende gördün sırtımdaki dövmeyi değil mi? Ne anlama geldiğini biliyor musun?
Atiam sessizce durup elini çenesine koydu. Düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra yutkunup
- O dövmeyi ben sana yaptım. Hatırlamıyor musun? Ne anlama geldiğini ise sen hiçbir zaman bana anlatmadın. Sadece onu çizmemi istedin. Şimdi bu ne demek oluyor?
Fena batırdım değil mi? Evet kesinlikle oyunculuğum buraya kadardı. Daha iyisini yapabilir miydim? Hayır sanmıyorum. Benim gibi varoş mahallenin arka plan oyuncusu olursanız işte böyle her şeyi 8.bölümde batırırsınız. Olsun artık bir arka plan oyuncusundan fazlasıydım. Gerçek bir karakter olmuştum. Yani burda şakadan değil gerçekten idam edilebilirim. Hayır ne kadar iyi tarafından baksam daha kötü yönlerini buluyorum. Atiam'a son bir yalan daha söyleyecektim...yani şimdilik.
Yorgun bir surat ifadesi yapıp kaygılı bir sesle
- bak Atiam senle benim aramdaki münasebeti hatta krallıktaki olayların çoğunu hatırlamıyorum. ( biraz heyecanlı ve yüksek bir sesle) doğru ya hafıza kaybı. Ben hafızamı kaybettim. Tek tük şeyler hatırlıyorum anlarsın.Eminim yalanımı anlamamıştır. Ben iyi yalan söylerim. 9. Bölümde sağ olacağıma inanıyorum. Evet hafıza kaybı en başında yapsaydım. Bu dünyaya ilk geldiğimde böyle olmazdı. Mantıklı şeyleri hep sonradan yaparım zamanında pek aklım çalışmaz. Ben düşüncelere dalmışken Atiam'da yüzümü inceliyordu. Umarım yalanıma inanmışsındır. Çok çabalıyorum inan ki.
Atiam'a gülümseyerek baktım ve hafifçe omuzuna dokunup ablan için bu küçük hastalığı saklar mısın? Bir de bana yardım et hatırlayayım olur mu?
Açgözlüydüm kesinlikle ama şansımı denemem gerekiyordu.Atiam sesli bir şekilde güldü. Sonra bana yan yan baktı ve tekrar kahkaha attı. Eşlik etmeli miydim? Dean'a eşlik etmek işe yaramıştı,
o yüzden bende Atiam ile sesli kahkaha atmaya başladım. Ben kahkaha atınca Atiam durup sinirli sinirli bana baktı. Kural bir, asla Atiam ile Dean'ı bir tutma. İşe yaramadı çünkü.Atiam yüzümün hizasına eğilip
- sen hafızanı kaybettin değil mi? Hatırlamıyor musun yani? Benim sana ne yaptığımı ya da senin bana ne yaptığını? Yok hayır bana değil senin bütün halka sunduğun yalandan hikayeleri? Hatırlamıyorsun. Peki. Hatırlama, zaten çokta mükemmel bir şey yapmadın. Pek hatırlanacak yararların yok. Böylesi vicdanın için daha iyi.Pekala. Şimdi ne olacak?
Bana anlatacak mı yoksa beni bu yetersiz bilgimle terk mi edecek? Bir cevap bekliyordum alaycı konuşması sinirimi bozmuştu.Atiam'ın söyleyecek başka bir şeyi yok sanırım. Çünkü bildiğin gidiyor. Onu durdurmalıyım. " Atiam" diye bağırınca sadece Atiam'ın dönüp bana bakmasını beklemek son kalan beyin kırıntımıda öldürmüş oldum. Bütün öğrenciler bana döndüler.
Bazıları Atiam ile aramda bir ilişki varmış gibi Atiam'ın omuzuna vurup dalga geçtiler diğer arkadaşları ise ona benim gibi bir zavallıyla ne işi olduğunu sordu. Biliyorum çünkü bu bakışlarda ustayım dedim ya. Atiam yanıma gelip bana "daha ne kadar ilgi çekmeye devam edeceğiz" diye sordu. Bende ona "benliğimi hatırlayana daha doğrusu sen hatırlatana kadar" dedim yapmacık bir gülümsemeyle.
Atiam bana insanlar hafızlarını kaybetselerde beden hatırlar dedi. Yani birine aşıksam kalbim hala deli gibi atar veya bir şeye yeteneğim varsa o konuda hala iyi olurum gibi.
Sözünü bitirdikten sonra yerden kılıcı alıp bana fırlattı. Reflexlerim iyidir. Kılıcı tuttum ve ona " bu neydi şimdi ?" Diye sordum.Atiam bana gülüp bedenin bakalım kılıç sanatının ne kadarını hatırlıyor?
Ne yani savaşacak mıydım ben?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasyHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...