"Gördüm, yemin ediyorum, gördüm!" dedi Yosun salonda bir sağa bir sola giderken.
"Yosun görmüş olduğun halüsinasyonlardan biridir." dedi Onat sabrı taşarak.
"Ya gördüm diyorum!" dedi Yosun birden durup koltukta oturan 4 kardeşine dönerek. "Biri beni izliyordu, gördüm!"
Yosun tam olarak görmüştü yine. Bahçeye çıktığında ağaçların arasından birinin onu izlediğini, hatta birkaç dakika sadece şaşkınlıktan dolayı mı, yoksa korkudan dolayı mı bilmiyordu, donmuş bir vaziyette kıpırdamadan ona bakakalmıştı. O da aynı şekilde hiç yerinden kıpırdamamıştı. Birkaç dakikalık şoktan sonra kıpırdadığında karşısındaki kişi kaybolmuştu. Halüsinasyon olmadığına yüzde yüz emindi. Düşünceleri henüz o kadar bulanıklaşmamıştı. Kardeşlerinin ona neden inanmadığını anlayamıyordu. Henüz delirecek kadar düşüncelerini kaybetmemişti.
Poyraz kardeşinin endişeyle dönüp durması karşısında diğerlerine baktı. Avcı konusunu saklamayı planlıyorlardı oysa. Yosun gördüğüne göre bunu saklamanın bir anlamı yoktu kendilerince. Fakat Yosun'un endişelendirmeden bunu yapmalıydılar. Atlas dönüp duran Yosun'a bakarken ne yapmaları gerektiğini düşünüyordu. Onu tehlikenin kucağına atmak istemiyordu. Poyraz'a gözlerini çevirdiğinde bir şeyler düşündüğünün fark etti. Poyraz hızlıca Sonat'a göz kırpınca derin bir nefes aldı. Onat'ta bu ufak oyuna katılacaktı.
"Aslında Yosun haklı." dedi Sonat sakallarını kaşıyarak. "Bende onlardan biriyle karşılaşmıştım."
"Ne ne ne!" dedi Onat aşırı tepki vererek. "Bir avcı ile karşılaştın ve bize söylemedin, öyle mi?"
"Oha be kardeşim!" dedi Atlas şaşırarak Bu şaşkınlığı sadece oyunun bir parçasıydı.. "Bu anlatılmaz mı?"
"Fırsat mı oldu sanki?" dedi Sonat kollarını bağlayarak. "Hem avcı ile konuştum bile."
"Ne dedi sana?" dedi Poyraz şüpheyle.
"Peşimize onlarca avcının gönderildiğini ve bizi sürekli izlediklerini söylediler."
"Büyük ihtimalle." dedi Atlas gözlerini Yosun'a dikerek. Sonra bakışlarını kardeşlerinin üzerine dikti. "Yosun'un peşindeler."
"Madem bizim peşimizdeler, o halde onlara istediklerini verelim, ne dersiniz?" dedi Yosun heyecanla.
"Allah derim be, Allah!" dedi Onat heyecanla. "Ne zamandır bu anı bekliyorum."
Bu oynadıkları oyunun dışına çıkıyordu. Onat haricinde diğerleri şaşkınlığını gizleyememişti. Onat'ın parlayan gözlerini görebiliyordu Yosun. Onlarla karşılaşmak için deliriyordu. Atlas Poyraz'a korkar gözlerle bakıyordu. Ne demek istediklerini verecektik? Poyraz anlayamıyordu. Aklından böyle bir şey geçirmemişti bile. Poyraz'ın burnundan soluduğunu herkes görebiliyordu. Adeta sabrını taşırmışlardı. Bağırıp çağırmamak için kendisini zor tutuyordu.
"Ne demek istediklerini vereceğiz?" dedi Poyraz daha fazla dayanamayarak.
"Kısacası ağabeyciğim, beni kullanarak onları tuzağa çekeceğiz." dedi Yosun gözlerini Poyraz'a dikerek.
"Hayır." dedi Poyraz bu fikri kabullenmeyerek. "Hayır!"
"Bunu bende kabul etmiyorum." dedi Atlas buz gibi gelen ses tonuyla. "Avcılardan bahsediyoruz, farkında mısınız?"
"Bende Yosun'u tehlikeye atma fikrini sevmedim." dedi Sonat başını koltuğa yaslanarak. "Yosun senin bu fikri ortaya atman şaşırtıcı."
Yosun, Sonat'a dik dik bakıyordu. Sanki onu öldürmek istercesine bir bakıştı bu. Sonat'ın cümlelerinin iğneleyici olması herkesin farkına vardığı bir durumdu. Poyraz Sonat'la Yosun'un bakışmasına izlerken, hemen önündeki pencerenin dışındaki hareketlilik dikkatini çekti. Yine o kişi Yosun'u izliyordu. Ama bu sefer yalnız değildi. Yanında 2 kız daha vardı. Vampir olduklarına artık emindi. Dikkati o yöne kaymışken salondaki kardeşlerinin tartışması umurunda değildi. Bir şeyler hissediyordu. Sanki buraya ait değildi. Kulağına belli belirsiz uğuldamalar, bağrışmalar geliyordu. Ama emin değildi. Bir çift elin omuzuna dokunmasıyla kendine geldi. Atlas soru sorarcasına bakarken gözlerini yeniden pencereye çevirdi. Gitmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
مصاص دماءSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...