Merhaba ben Maya. Kendi dünyamda bile eskrimde sert olduğum için dersten atılan. Alo kimse görmüyor mu vasıfsız olduğumu? Ailem bile erkenden fark edip beni güvenliğin oraya terk etmiş. Şimdi tanrı aşkına ne kılıcı?! Ben kılıçtan anlamış olsaydım sence okçu olur muydum? Lanet olsun Atiam. Hakikaten lanet olsun.
Kendi kendime söylenip sallana sallana eğildim ve kılcı aldım. Yani ne yapabilirdim ki? Herkes bana bakıyor. Zaten rezalet bir karakterim var insanların gözünde daha da zorlamak istemem. Kılıcı alıp çocuk gibi dövüşürsem herkes sakat olduğumu ve yaptığım bütün kötülüklerin o kadarda önemli olmadığını düşünüp beni affederler mi? Tamam abarttım belki ama sonuçta kılıçta çok iyi olmadığım için rezil olamaktan kaçamazdım.
Atiam kılıcını savurup etrafımda daire çizmeye başladı. En sonunda bende kılıcımı kavradım ve hazır bir şekilde Atiam'a baktım. Atiam birden saldırıya geçince bedenim beynimi dinlemden harekete geçti. Vay be iyiyim. Baya iyiyim.
Biraz atıştıktan sonra eski halime döndüm. Kılcı sert kullandığım için güzelce savuramıyordum. Bir süre kendi kendime cebelleştim. Atiam'da bana "bu kendi kendine ne saçmalıyor" der gibi bakıyordu. Tam bir bakış uzmanıydım. Daha sonra Atiam "bu görüntüye daha fazla katlanamam!" Der gibi kılıcı yere atıp benimkinide elimden aldı.
Sonunda. Bu kılıç yüzünden az daha kolum kopuyordu. Yok muydu tahta kılıç? Ben bunu taşıyana kadar canım çıktı. Bir de savuracaktım daha neler. Etrafımdaki insanlar gösterimden sıkılmış yavaş yavaş dağılmışlardı. Kimse bir krakenin can çekişini izlemek istemez. O yüzden alınmadım.
Atiam yanıma gelip
- bedenin hatırlamıyor kılıcı. Bu normal mi?Gözlerimi Atiam'dan kaçırıp dudaklarımı birbirine yapıştırdım. Gözlerimi kıstım ve kendime "hadi şimdi bir yalan bul" diyebildim.
Atiam'a dönüp- Ati bak ben zaten çok iyi değildim ki kılıçta özellikle son zamanlarda hastayken gücüm kalmamıştı. O yüzden böyleyim.
Atiam sanki sabrını zorluyormuşum gibi bir nefes alıp
- kılıç kullanmayı sen bana öğrettin. Sen eski Kraliyet Şövalyesiydin. Kılıca karşı olan eğitimini görebiliyorum. Yani tamamen yalan söylediğini düşünmüyorum. Kılıcı savurma ve tutma tekniğin yanlış değil ama sen Dean'a bile kılıcı öğreten kişiydin. Şimdi bedenin nasıl böyle bir yeteneği unutmuş. Anlayamıyorum. Yazık oldu.
Bunu söyledikten sonra arkasına dönüp giderken durdu ve bana
- Bu arada Ati mi? Ablam bana Ati demezdi.İlk batırışım değil sonuçta. Atiam'a yakınlaşıp
-değiştim Ati. Hatırlamıyorum geçmişte sana yaptıklarımı ama sana söz veriyorum değişicem.Ati bana inanmış gibiydi. Ben gerçek bir bakış anlama ustasıydım. Tabiki inandığını anladım. Olayı batırmadan ordan topuklamaya koyuldum.
Koyulmaz olaydım. Dean'a yakalandım. Krakenin ölüm çırpınışı şovumu izlemişti. Elinde bir kılıçla beni çağırdı yanına. Gitmez olaydım.
Dean bana aptalmışım gibi baktı. Mışımı biraz fazla oldu, ama çaktırmayın.
Dean bana tahta bir kılıç attı ve bana onu saklamamı akşam arenada buluşmamı söyledi. Yapamazdım. Gidiyordum. Bu akşam yola koyulacağımı açıkladım. Sesini çıkarmadan gitti.
Nedense kalmasını ümit etmiştim. Yani sebebini bilmiyorum. Belki utangaç bir şekilde gidişi tatlı gelmişti. Peşinden gittim. Ona sataşmak eğlenceliydi çünkü.-Dean...Dean...DEAN...Dean
Farklı ses tonlarında onu çağırmama rağmen bir kere arkasını dönüp bakmadı. Küçük bir köpek yavrusuna benziyor. Tekrar çağırdım bu sefer koridorun sonunda durup beni bekledi. Bende tempolu bir koşuyla yanına vardım.
Dean'a
- merhaba
+ ne istiyorsun?
- bana neden tahta kılıcı verdiğini sormak istiyordum?
+ çünkü öğretmenimin bu kadar kılıcı kötü tuttuğunu görmek çok üzücü. Sana hatırlatmak istedim.
-Peki. İnandım. Hani ben kötüydüm. Hani lakabım kuklaydı. Ne bu iyilik şimdi?
+ içimden geldi. Önce seni tanımamazlıktan geldim. Vicdan yaptım herhalde. Ha bu arada insanlar sana sadece kukla demiyor bunu genelde ben söylüyorum. Onlar sana daha mantıklı şeyler söylüyorlar.
- öyle mi vicdanın izin vermedi yani? Peki. Yine inanıyormuş gibi yapıcam. Ayrıca insanlar bana ne diyor ki?
+ senin krallığın leşi , cellatı olduğunu söylüyorlar.
- çok iyiymiş. Bak sen böyle diyince bir mutlu oldum. Hakikaten kukladan daha iyiymiş. Böyle tekrar tekrar söyleyince kulağa baya iltifat gibi de gelmeye başlamıyor değil. Şaka da yapıyor gibi değilsin ki. Sen kafayı mı yedin? Bunun nesi daha iyi?!Sinirlenmemeliydim ama sinirlendim. Benimle dalga geçmiyordu. Gözündeki yaraya rağmen yüzü gayet saf bir şekildeydi anlatırken. Zaten yüzüne baktıktan sonra kendi kendime homurdanmaktan vazgeçtim. Dean'a bakınca onunda bu okulda zorlandığını hatırladım. Evet bu okulun tek istenmeyeniydi. Onu anlıyordum. Sanırım burdan ayrılmama üzülmüştü ya da ben çok egoistim. Dean'a;
- her neyse ya ben sana bir şey sorucaktım. Gitmeden öğrenmem gerekiyor. Sırtımdaki dövmeyi nerden biliyordun?
Dean gülerek bana
- O dövmeyi yaptırma fikri bize aitti. Bende de aynı dövme varda ondan. Peki sen bunu nasıl unuttun?+ sana söylemedim mi? Ben hafızamı kaybettim. O yüzden çoğu şeyi hatırlamıyorum.
- o zaman gözümdeki yarayı sorduğunda yalan söylemiyordun değil mi? Amacının beni kızdırmak olduğunu düşünmüştüm.
Elbette hikayeni biliyorum. Kitapta koca koca bölümlerde sadece senin hayatından bahsediliyordu. Yine de anlatmak isterse hayır diyemezdim. Baya konuşmaya hevesli gibiydi.
- evet haklısın. Hikayeni hatta seni hatırlamıyorum. Bana kendini baştan tanıtmak ister misin?
+ O-olur. Yani gidiceksin sen vaktini almıyım. Hazırlanman gerekebilir.
- merak etme. Her şeyim hazır arabada. Senin için yeterince vaktim var. Dinliyorum.
Merdivenlerde oturup Dean'a baktım. Bildiğim bir hikayeyi neden baştan dinlemek istediğimi bende bilmiyordum ama içimden bir ses eğer dinlemezsem pişman olacağımı söylüyordu.
Dean anlatmaya başladı.
- ben Kovlos Büyük Düklüğün tek oğluydum. Ailem öldükten sonra bana bakan insanların hepsi kralın casuslarıydı. 5 yaşımda kılıç eğitimlerim başladı. Bir türlü kılıca karşı bir ilgim ve yeteneğim yoktu. O dönemlerde gördüğüm tek ders o değildi. Bütün okul derslerini görmeye başlamıştım. 7 yaşımda bunlardan ölesiye sıkılmıştım ve Dük evimden kaçmıştım. O gün sende evden kaçmıştın. Ormanda kılıç derslerini çalışıyordun. Gerçekten inanılmaz iyi bir yeteneğin vardı. Seninle arkadaş olabilmek için senden kılıç dersi almaya başladım. Yakın arkadaş olmaya başlamıştık. Artık bana dertlerini dökmeye başlamıştın. Kralın bir gün aileni tehdit ettiğini söyledin. Birlikte kralı devirme planları kurmuştuk. Tabi şimdi hatırlamıyorsundur. Çocukça hayallerdi. Ama biz bunlara sıkı sıkıya bağlıydık. Ailenin gizli üyesi olan Atiam'ı babanla annen kavga ederken öğrenmiştin. Birlikte Atiam'ı varoş mahallelerin birinde bulmuştuk. Mana taşıyla onun kardeşin olduğundan emin olduk. Sen ona gizlice bakmaya başladın. Daha sonra kendi örgütümüzü kurduk ve sırtımıza bu dövmeleri çizdik. Bu bizim simgemizdi.
15 yaşımda savaşa gönderildim. En iyi kılıç ustası olarak. 15 yaşında savaşa giden tek kişiydim. Kral ölmemi istediği için böyle bir şey yapmıştı. O yaşında insan öldüren ilk kişi oldum. Savaştan zaferle hatta savaşın kahramanı olarak döndüğümde kralın bana nasıl dehşetle baktığına inanamazsın. Bu gözümdeki yarada savaştan kalma. Döndüğümde 18 yaşındaydım. Sen artık eskisi gibi değildin. Krala hizmet ediyordun. Kardeşine psikolojik şiddet uyguluyordun. Değişmiştin. Yıllar sonra seni görürsem ya tanımamazlıktan gelecektim ya da bunu soracaktım ama sen hatırlamıyorsun bile. Anlatacaklarım bu kadar.Dean keşke gerçekten katibenin vücuduna girerken hafızasını da alabilseydim ama sana yardım edebileceğim bir şey yok. Sorularının asla cevaplanmayacağını bilmek zor olmalı. Dean'a üzüntülü bakıp birbirine kenetlediği ellerine dokundum. Elleri gerçekten büyüktü ve sıcacıktı.
Dean ellerini çekip ayağa kalktı.
- Neyse senin gitme vaktin geldi gibi duruyor.
Şövalyeler beni almaya gelmişti. Dean'a sarılmak istiyordum ama yapmadım. Sadece ona dönüp
- Atiam'a da dövmeyi yaptırdım mı?
-hayır kardeşine değer veriyordun.
Bunu bilmek iyiydi. En azından zamanında vicdanlıymış bu kadın.
Dean'a el sallayıp hızlı bir şekilde at arabasına koştum. Çünkü hızlı gitmeseydim kalmak için bahane arayabilirdim.LÜTFEN BEĞENİLERİNİZİ EKSİK ETMEYİN 🙏🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasíaHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...